"bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum" diyerek tek bir cümlede bir ülkeyi, umutsuzluğu, vazgeçişi anlatmış yönetmen. filmlerinde de insan hallerini anlatır, tüm kapıları açık bırakarak.
kendisini bir söyleşisinde canlı dinlemiş biri olarak inanılmaz sıkıcı bulduğum insan. sorulan her soruya alakasız bir ton şeyden bahsederek yarım saatte cevap verip en sonunda olayı sinemanın ahlakına bağlıyor. ses tonu cılız ve hitabeti de zayıf olunca uyutuyor insanı. soru soracaktım bunlardan dolayı vazgeçtim vallahi.
sinemasını severim ama orası ayrı. ayrıca ufuk bayraktar gibi bir oyuncuyu türk sinemasına kazandırmış kişidir.
asiri melankolik bulsam da dostoyevski ve varoluscu tayfanin dilinden anlayan bir yonetmen. ozellikle yazgi filmi ile camusun nihilist yabancisini muhtesem otesi yansitmistir sahneye.
filmlerinden bir kare ya görmüş ya görmemişimdir ve filmlerini hiçbir zaman izlemeyeceğim yönetmen. adını dostoyevski'nin adının yanında kullanabilmiş olması bile bence fazlasıyla küstahlık. sen kim dostoyevski kim. durum bana göre böyle.
türkiye'de sinemayı 'sanat' çerçevesinde değerlendiren ender yönetmenlerden olan kişi.
filmlerinde, fyodor mihailoviç dostoyevski'nin kitaplarındaki karakterleri yansıttığını, onların halet-i ruhiyelerini aktardığını söylemekten kaçınmamaktadır. hatta bu konu hakkında geçtiğimiz aylarda bir dergide de yazı kaleme almış ve dostoyevski'nin hayatındaki, sinema yaşantısındaki yerini anlatmıştır.