1. filmin ilk yarısının tamamında kendimi bulduğum, ikinci yarısını da ilk yarısını düşünerek geçirdiğim bir filmi.

    özellikle adamın çocuğuyla olan konuşmaları izleyende 'varoluşçuluk' üzerine düşünmeyi teşvik etmektedir.
    #4370 thedirector | 8 yıl önce
    0film 
  2. Andrey tarkovski'nin oğluna ithaf ettiği ve aynı yıl akciğer kanserinden vefat ettiği için bir veda filmidir aslında.

    Film Sebastian Bach'ın "merhamet et" anlamındaki erbarme dich aryası ve İsa'nın doğumunu anlatan Leonardo da vinci'nin "üç kralın tapınışı" ile başlar.

    "Üç kralın tapınışı"ndaki ağaç, Alexander'ın diktiği ağaç olur sonra Alexander oğlunu yanına çağırır ve efsane monoloğuna başlar.

    “Uzun yıllar önce bir Ortodoks manastırında yaşlı bir keşiş yaşarmış. Adamın adı, Pamve’ymiş. Bir ağacın yamacına kuru bir ağaç dikmiş. Aynı bunun gibi. Genç bir öğrencisi varmış. Öğrencisinin adı Loaan Kolov’muş. Ona bu ağaç canlanıncaya kadar her gün buraya gelip sulayacaksın demiş. Loaan, her sabah erkenden bir kovaya su doldurup manastırdan çıkarmış. Dağa tırmanır ve suyu kurumuş ağacın dibine dökermiş. Akşam olup karanlık çökünce de manastıra geri dönermiş. Bu üç yıl sürmüş. Günün birinde yine dağa tırmanmış ve ne görsün koca ağacın her yanında çiçek açıyormuş. Ne dersen de, bir yöntemin, bir sistemin kendine göre meziyetleri vardır. Bazen kendi kendime şöyle derim: Eğer biz de her gün tam aynı saatte bir ayin yapar gibi belirli bir davranışı hiç değiştirmeden sistemli olarak yinelersek dünya çok farklı olur. Bir şeyler değişirdi. Değişmesi gerekirdi."

    Filmde postacı bir nevi Vahi getiren kimseyi temsil ediyor öyle ki kırılma noktalarından önce hep bu karakterin belirdiğini görüyoruz ve gerçeğin ne olduğunu?, Belkide asla ne olacağını bilemeyeceğimizi sorgulatan bir karakter.

    Daha sonra postacı'nın tanrının varlığı sorgulamasıyla Nietzsche'nin "böyle buyurdu Zerdüşt'ünden alıntılarla birlikte aslında tanrıyla uzun zamandır konuşmayan Alexander'ın burda ilk kırılmasına şahitlik ediyoruz.

    Postacı sürekli vahiy getirir gibi hediyeler getirerek birtakım hikayeler anlatıyor.

    17yy öncesi bir dünya haritasıyla geliyor bu sefer. Alexander "insanların dünyayı bu haritadaki gibi düşündüğü zamanlar ne güzeldi kim bilir" dediğini görüyoruz. Son derece romantizm akan geçmişe özlem duyan bir karakter Alexander öyle ki filmin genel hatlarıyla bu geçmiş özlemi günümüz eleştirisiyle birlikte görünüyor.

    İnsanların daha iyi şartlarda refah içinde yaşamak amacıyla geliştirdiği teknolojinin aynı zamanda şeytani silahlarıda birlikte getirdiğinden ve büyük yikimlara sebebiyet verdiğinden bahsediyor.

    Postacanının ölüm anlatısından sonra radyodan bir nükleer savaşın başladığını duyuyoruz ve mekandaki erkekler gayet soğuk kanlı "aslında ataerkiliteye inanılmaz bir göndermeyle ve butun bu cehennemin sorumluluğunun kendi cinsinin tiranlığının farkında olarak" fakat kadınların durumdan çokça rahatsız olduğu hatta alexander'ın eşi adelin sinir krizi geçirdiğini görüyoruz, ardından doktor bir şırınga ile onu sakinleştiriyor ve sonra tüm kadınlara sakinleştirici vermek istiyor.

    Filmin önemli diğer iki karakteri adelaide ve Maria'ya bakalım.

    Adelaide Alexander'in eşi ve onunla tiyatro yaptığı zamanlarda şöhreti için evlenmiş ve sonra ona olan tutkusunu kaybetmiş sürekli hayiflanan, sinir problemleri olan asil bir kadın.

    Maria İzlanda göçmeni sakin, sükunetli, kendi halinde pek şöhreti olmayan sıradan bir hizmetçi kadın.

    Filmde açık bir şekilde görünüyorki adel hareketleri ve tavırlarıyla dionysos'u yani dünyevi zevkleri, maria ise sükuneti ve ağır başlılığıyla Apollonik tanrıyı temsil ediyor.

    Aynı şekilde Maria'yı Meryem gibi düşünebiliriz, zaten filmin açılış sahnesinden işaret ediyor buraya.

    Burda filmin bir diger kırılma noktasını göreceğiz ve yine elbette postacı karakterinin anlatılarıyla başlayacak herşey.

    Postacı Alexander'a eğer ki Maria ile birlikte olursa bu savaşın son bulacağını ve herşeyin yoluna gireceğini söyler, bunun üzerine Alexander gizlice maria'nın yanına gider ve adeta bir arınma yaşar orda. Maria önce Alexander'ı temizler sonra Doğal olanın yapay olana karşı duygusal savaşını verir ve Alexander adeta bir çocuk gibi maria'nin dizlerine kapanır ve Maria'da bir anne gibi kucak açar ve beraber olurlar. Alexander uhrevi olan maria'yı tercih etmiştir.

    Bu kısımdan sonra artık Alexander tamamen farklı biridir, sırtında ying-yang dövmeli bir pardösü, tanrıyla konuşmayan adam artık nükleer savaş vs insanların bütün kötülükleri karşısında tanrıdan af diler ve tövbe ister. Dünyevi olan herşeyi geride bırakır, kendine ait olmayanları uzaklaştırır ve evi ateşe verir.

    Filmin sonunda maria'yı görürüz, çocuk bir keşiş gibi ağacı sular yuhanna incilinden “En arkhe en ho logos" (Başlangıçta söz vardı) , peki ama neden baba ? Diye bitirir.








    #266621 isthatnotokey | 4 yıl önce
    0film