Herhangi bir dini inancım yok fakat oruç tutmak nefsi terbiye etmektir bir nevi. biz türkiye'nin yolsuzluk yapmayan, dayı- amcadan medet ummayan, onuruyla yaşayan, kanunlara ve insanlığa saygılı vatandaşları olarak.
açlık sınırı ve yoksulluk sınırı altında yaşayarak ve üstüne de mobbing yiyerek her yerde, tüm yıl boyunca nefsimizi terbiye ediyoruz zaten.
oruç tutmak memleketin parasıyla son model mercedes'lere binenlerin vazifesidir. onların nefisleriyle çok büyük mücadeleye girmeleri gerekir.
fakirlerin halinden anlamak için yapılan bir ibadet. fakat insanın nefsini yemeklere karşı terbiye etmesiyle sınırlı değildir aslında. insanlar genelde dişimi fırçalayayım mı, yanlışlıkla su içtim bir şey olur mu, krem sürsem bozulur mu gibi oruçla ilgili saçma soruları merak ediyorlar ve televizyonda her sene bunlar tekrar tekrar cevaplanıyorlar. kimse yalan konuşmak, kötü söz söylemek gibi manevi kısımlarıyla ilgilenmiyor.
"açı anlamak" ile alakasız. elbette oruç tutan biri açlık üzerine meditasyon yapıp, düşünüp açı anlayabilir. bunu oruç tutmayan biri de yapabilir. bağlantısız.
mesele yarın da aç kalacağını bilmek çünkü
"fakiri anladım" iddiası birazdan şömine başında sıcak şarabına kavuşacağını bilen kayak merkezi müşterisinin, parmakları üşüdü diye kışın donanı, evsizi anladığını iddia etmesine benziyor
oruç tutma ritüeli insanlık tarihi kadar eskidir... maniheizm'de, budizm'de, jainizm'de, brahmanizm'de, taoizm'de, hinduizm'de, musevilik'te, hıristiyanlıkta, islamiyette, vs. oruç tutma ritüeli sözkonusu dinlerin kendi dini inançları çerçevesinde gerçekleştirilir.
islamiyetten önce, cahiliye döneminde putperest araplar tıpkı günümüzdeki müslümanların olduğu gibi allah'a oruç tutarlardı. peki kim bu allah?.. günümüzde kabe'de bulunan allah putu... bu pagan putperestler dinsiz değildi. sonra islamiyet arabistan'da kabul edildiğinde dinin peygamberi kabedeki tüm putları kırdı fakat allah putuna dokunmadı. bu put halen kabede mevcudiyetini korumaktadır.
muhammed'in babası abdullah dinsiz değildi. abdullah, allah'ın kulu demektir. henüz dinin peygamberi doğmamış, islamiyet vücut bulmamış... peki kim bu allah?.. kabe'deki allah putu... abdullah, allah putuna tapan bir putperestti. islamiyet putperestlikten bozma bir dindir. bunun birçok kanıtı vardır.
insanlık, geniş bir ailedir. oruç ritüeli, kültürler arası etkileşim sonucu birbirlerine aktarılarak, birbirlerinden etkilenerek doğmuştur. bu sebeple kökeni insanlık tarihi kadar eskidir.
oruç tutmak; tapınılan tanrıyı memnun etme, günahlardan bağışlanmayı amaçlar. oruç tutmada huşu duymanızın sebebi kutsal olması değil, küçüklüğünüzden beri beyninize kazınmış olan kutsallık fikridir. bu oruç tutan bireyin din ile köleleştirildiği anlamını taşır.
coğrafya kaderdir... güneşin hareketi doğrultusunda 22 saat oruç tutmak zorunda kalan ülkeler ile, 4 saat hatta antartikada 32 saniye oruç süresi söz konusudur. insanların müslüman, hıristiyan, musevi, vs. olması tamamen doğduğu ülke ile ilintilidir. hülasa; oruç evrensel değil bölgeseldir. tanrısal olduğu düşüncesi tamamen ilkeldir, insan fikriyatı ürünüdür. tıpkı gezegende mevcut 4200 küsür din ve bunların tanrıları gibi...
orucunun sağlık ve yaşam üzerine olası negatif etkileri (vikipedi)
1- yazın sıcak ve kuru mevsimde uzun süre sıvı alımının kesilmesine bağlı olarak gelişmesi muhtemel dehidratasyon, buna bağlı olarak güneş altında veya sıcak ortamda çalışan iş gruplarında güneş veya sıcak çarpması risklerinin artışı...
2- kronik hastalıklarda, hamile, diyabetik, hiper tiroidi, çocuklarda, yoğun fiziksel efor gerektiren işlerde çalışan kişilerde uzun süreli gıda alımının kesilmesi sebebiyle metabolik dengenin bozulması, doğum öncesi ve gelişim çağındaki çocuklarda yetişkinlikte öğrenim yeteneklerini de etkileyen gelişim yetersizliği...
3- kalp, karaciğer ve akciğer yetersizliği olan kişilerin oruç tutmalarında, uzun süreli açlık sonrası yenilen ağır bir yemek sonrasında solunum, dolaşım ve kalp yetmezliklerinin ortaya çıkışı...
4- diyabetiklerde, kansızlık ve tansiyon düşüklüğü olan kişilerde tansiyon ve şeker düşmelerine bağlı olarak meydana gelebilecek konfüzyonel durum ve bunun yol açabileceği trafik ve iş kazaları...
5-geçici baş ağrısı; sıvı ve kafein alımının kesilmesi gibi etkiler.
6- psikosomatik değişiklikler; * ramazan orucu ile ilgili olarak daha çok sıvı alımı, sigara, kafein alımı ve uyku yetersizliği gibi sebeplere bağlanan kognitif fonksiyonlarda azalma, irritabilite ve letharji artışı, gerilim ve migren tipi baş ağrılarında artış, bunun trafik kazalarında artış gibi yansımaları bazı araştırmacılar tarafından not edilmiştir.
7- anne sütüne etkileri; birkaç çalışma ramazan orucunun anne sütü üzerinde miktar ve bileşim olarak etkili olduğuna işaret etmektedir.
8-açlık orucu (açlık grevi)'inde uzun süreli hipoglisemi sebebiyle geri dönülmez nörolojik hasarlar görülebilir.
9- idrar üzerine etkileri; bazı araştırmalar ramazanda oruç tutanlarda gündüzleri idrar çıkışının azaldığına ve idrar osmolalite değerlerinin arttığına işaret etmektedir. bu değişiklikler idrarda taş oluşumu ve idrar yolu enfeksiyonları gibi ileri aşamalarda böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilecek birtakım hasarlarla bağlantılı değişikliklerdir.
benim bildiğim her dinde yapılan, farklı çeşitleri olan bir ibadet türü.
gerçekleştiren herhangi bir şeye aç kalma eylemi, seni açlık yaşayan insanlarla empati kurmanı sağlamak yerine inandığın yaratıcıya daha yakın olmanı sağladığını düşünüyorum. şöyle ki, aç kaldığın uzun saatlerin sonunda ulaşacağın o doyumun bilinci içinde olacaksın. sahip olduğunun kıymetini anlamak, şükretmeni sağlar. bunu genel mantıkla düşünüp konuşuyorum.
fakat aç kalmak yalnızca bedene besinin girmemesi değil, kötü düşünceden, kötü eylemden de uzak durmaktır. 11 ay boyunca kapattığımız gözlerimizi bir nebze olsun gerçek dünyaya açmaktır. bunu 1 ay boyunca yapabiliyorsan, bir ömre de uygulamayı becerebilmektir.
Fakiri garibanı anlayalım, açlık nedir onlar gibi düşünelim ikiyüzlülüğüne karşı olduğum islam, bazı dinler ve mezheplerde farklılık gösteren ibadet çeşidi.
Oruç tutarken hiçbir fakir, Afrika'nın en kurak yerinde susuz kalmış hiçbir çocuk gelmiyor aklıma, gelirse ikiyüzlü olurum. Ayrıca ben kendi açlığım ile mücadele ederken nasıl bir başkasını düşünebilirim? Mücadele dünyasında önce kendi menfaatimi gözetmem gerekiyor. Cebinizdeki son otobüs parasını başkası otobüse binsin diye verir misiniz? ya da bunu düşünür müsünüz? Hayır, o kadar yolu yürümek gözünüzde büyür.
Yılın 11 ayı ye, iç, sıç ama 1 ay belirli saatler arasında aç ve susuz kal sonra kalkıp "ayy aç kaldık, demek ki açlık böyle bir şey" diye düşüncelere kapıl. Tamamen vicdan rahatlaması yaşamak isteyen ılık müslüman sözleri. 13-14 saat aç kalıp iftar zamanı tatlıyı gömerken de aklınıza geliyordur aç kalan insanlar. Açlık her zaman her yerde var, medyanın gösterdiğinin dışında daha vahşice yaşamlar var. İnsan kendine sormalı, ulan ben 11 ay ne yaptım bu insanlar için? diye. Sonra yılın o bir ayını da şükretmek için, nefis köreltmek için, sabrını zorlamak için kullanmalı.
Dini bir ibadet olmasının yanında bir empati deneyimidir.
Yıllardır oruç tutmasam da gençliğimde tuttuğum bazı oruçları çok net hatırlıyorum. Çok kıymetli deneyimler kazandırdı o günler bana. Oruçta, Açlığın ve yokluğun deneyimlenmesinin yanında aslında eylemin asıl kazanımı aç insanların hâlini düşünmek, onların yaşadıklarıyla empati kurmak olduğunu düşünüyorum.
Ramazan ayının temmuz ağustos ayına denk geldiği bir zamanda oruç tuttuğum ve kendi kendime açlık karşısındaki güçsüzlüğümü test ettiğim bir dönem yaşamıştım. Bir gün dayımın üzüm bağına oruçluyken üzüm kesmeye gitmeye karar verdim. Elbette yaptığım çok akıllıca değildi ama çok gençtim ve sınırlarımı keşfetmek istiyordum. Sabah traktörün kasasına oturup bağa gittik, işçilerle beraber. Sabahın erken saatlerinde tatlı ferah bir serinlik vardı. Bağ yaprakları esen her rüzgarda tatlı tatlı kokuyordu. O an dedim ki bu akşam kolay olur. Oruç tuttuğumu bile fark etmem. Tabii öyle olmadı. Saat 10'dan sonra bağ direklerinin arasından buhar çıkmaya başladı. O sulu sulu üzüm salkımlarını kesmek için o buharın içine girip sıranın sonuna kadar o buharın içinde kalmam aynı zamanda da ağırlaşan sepetleri taşımam gerekiyordu. Güneş tepeye çıktığında dudaklarım susuzluktan çatlamıştı çoktan. Üzerine su tutulmuş gibi ter içinde kalmıştım. Ve ter damlasına dokunduğumda o minik damlacık bile ateş gibiydi. O gün akşam oldu ama en uzun günlerimden biri oldu. Eve gittiğimde bacaklarımda o ateş gibi ter damlalarının aşağıya doğru çizdiği yanık izleri vardı. Tabii iftarda bir lokma yiyemedim. Sadece su içtim. Litrelerce su içtim ama yine de doyamadım suya. Bir yudum suyun bir lokma yemeğin kıymetini daha iyi anladığım gibi açlık içinde yaşayan insanların, hayvanların neler yaşadığını az da olsa tecrübe ettim.
Bu modern zamanda herkes ve her şey kutuplara doğru çekilirken, oruç tutanları hoşgörüsüz olarak nitelerken oruç tutanları yok saymanın da en az hoşgörüsüzlük kadar kutuplaştırıcı bir eylem olduğunu diye düşünüyorum.
Herkes için özgürlük dediğimiz şu günlerde oruç tutanlara Allah kabul etsin orucunuzu diyorum. Biz hep birlikte güzeliz...
kişinin baskın arzusu "yemek yemek" olduğu için, "yemek yeme arzusunu bile kontrol eden bir insan diğer arzularının üstünden de hayli hayli gelecektir" şeklinde bir düşünceyle hristiyanlar tarafından uygulanan bir eylem. sui juris bir ilkedir. yani yapmak kişinin kendisine kalmıştır.
ayrıca hristiyanlıkta belirli günlerde belirli yiyeceklerden uzak kalmak veya belirli saatlerde yemek yememek şeklinde de uygulanır.
mesela benim en sık uyguladığım oruç şekli ayine 1 saat kala yemek yememek oluyor. çünkü ayinden önce dua ederken yediğim yemek sıkıntı çıkartabiliyor. bu sebeple ayine gideceğim günlerde yediğim yemeği ayin saatine göre belirliyorum ki sanırım ispanyollar da benimle aynı şeyleri uyguluyormuş:
bunun haricinde cumadan başlayıp pazar günü ayinine kadar da etten kaçınmak gerekebiliyor. isa mesih cuma günü çarmıha gerildiği için bazı teologlara göre cuma-pazar arası yas dönemi olarak geçirilirse iyi olmalıdır. tabii sui juris yine bunlar.
ama kilisenin oruç günleri olarak belirlediği günlerde oruç tutmak gerekiyor ki bu günler de doğuş bayramı ve diriliş bayramı döneminde yer almakta bildiğim kadarıyla.
İftar sofrası kuruyorlar ,türlü türlü yemekler içecekler tatlılar,e zaten onları yedikten sonra tam anlamı kalmıyor.kapıcı olan dili alıştırmışlar baklavalara böreklere ,kuru ekmek peynir ile açınca pek haz etmiyor bazıları önemli olan nefsine hakim olup hayvan gibi yemek yememeli.ne demiş ibn-i sina hazretleri yediğin vakit az ye,yedikten sonra 3-4 saat bir şey yeme,şifa hazımdadır.fazla yemek kalbi öldürür,çok su içmeye neden olur, çok su içmek uyku yapar tembel miskin adam olur çıkarsın.
ben orucun hiçbir zaman sadece açın halini anlamak olduğunu düşünmedim. orucun bence ondan daha büyük faydaları var.
ben bana olan faydalarını anlatayım;
oruç tutarken açlıktan halsiz oluyorsun ve insanlarla tartışmaya girmiyorsun. (bunu pek çok kişide gördüm) oruçlu olduğunu bildiğinden kötü söz söylemiyorsun, küfür etmiyorsun. oruçlu olduğun için fazladan ibadet yapıyorsun. bir de ramazandaysan bir ayda yaptığın ibadetler alışkanlık olabiliyor. karşı cinse duyduğun istek azalıyor. (hadislerde de devamlı bu konularda sıkıntı yaşayanların oruç tutması tavsiye ediliyor) allah'ın sana verdiği nimetleri görüyorsun. bazı şeyler gözünde küçülüyor.
bir de oruçluyken asabileşip ona buna saldıran tipler var. ben bunları hiç anlamıyorum. oruç tutmasalar daha iyi diyesim geliyor. herkese sataşıp din bekçiliği yapıyorlar.
Normalde bu eylemin insanı yemek yemeden biraz olsun uzaklaştırıp ibadete ve tefekküre falan yönlendirmesi lazım. Ama bizdeki durum şu anlatıyorum.
Ramazan öncesinden bir hareketlenme başlıyor zaten. Önce marketlerde fiyatlara ayar çekiyor sözde müslüman kardeşlerimiz.
Bütün restorantlarda zaten menüler hazırlanıyor ve aç müşteriler beklenmeye başlanıyor.
Ev hanımları marketlere koşuyor. Normalde aldığının üç beş katı alış-veriş yapıp geliyorlar.
Ne mi oluyor. Bazısı restaurantlara gidip uçuk fiyatlarda, aşırı, baya aşırı yemek yiyor veya önüne öyle yemek geliyor ama yenmiyor. Çöpe gidiyor yemekler. Ama bunların hepsi uçlarda geziyor.
Evinde yiyen ise sözde misafir ağırlayacağım diye normalin çok üstünde yemek yapıyor. Bir de kadınlarda şu var. Sanki ramazan tam tersi imiş gibi tüm gün yemek yapmak ile uğraşıyorlar. Yani yemek akşama kadar yenmiyor ama tüm günün konusu yemek. Ne pişirsem, misafirler ne sever, şunu da mı yapsam.
Sözün özü, ramazan bizde gösterişe dönmüş durumda. Oruç tutmak ibadetten çıkmış. Oruç tutmayı bir üstünlük olarak görenler peydahlamış. Yaptığı ibadeti başkaları yapmıyor diye kendinde onlara sövme, hakaret etme hakkı bulanlar dolmuş. Kardeşim bu bir ibadet. Senin bunu kendi halinde, abartısız yapman lazım. Milletin gözün sokman değil.
Fakirleri anlama isiymis oyle diyorlar. Ben hiç gün boyu aç gezen ama gece 3'te 918991 kalori alan fakir görmedim. Nerenin fakiri bunlar ?
Edit: inanin merakimdan soruyorum yani ben ordinary fakirleri biliyorum misal Nerede yaşarlar bu türler naparlar söyleyin de bir ugrayayyim yanlarına. Default saniyodum.
farklı dinlerde farklı uygulamaları olmakla birlikte hemen her dinde mevcut olan bir ibadet biçimi. ayrıntılar şurada en.wikipedia.org/...
iki yıl önce ekşide de şöyle bir şey yazmışım konuya dair. şimdi aktarırken, ikinci bir girdi olmasın başlık altında dedim, buraya ekleyiverdim.
oruç sağlıklı, yetişkin insana farzdır. her şeyde olduğu gibi oruçta da kantarın topuzu kaçtı. akıl baliğ olmamış çocuklar, gebe kadınlar, ileri derece diyabet hastaları oruç tutmamalı. seferilik durumunu bir yana bırakıyoruz ama sağlığı etkilenecek durumda olanların ve çocukların oruç tutması için doğrudan aile içinde bir baskı başladı son yıllarda. bunlardan oruç tutmalarını talep eden, teşvik eden iyi bir şey yapmıyor.
başka bir konu da oruç tutanların tutmayanlara yönelik talepleri. biz oruçluyuz, bizim yanımızda yeme, içme şunu yapma bunu yapma. bu senin kendi iradesizliğin kardeşim. "yemek resmi paylaşma" ne oluyor yemek resmi paylaşınca, orucun bozulmuyor yalnızca aklın çeliniyor. aklın çeliniyorsa o senin sorunun. bu memlekette bütün hanelerde evin kadını iftar için yemek hazırlıyor. onun hiç mi canı yok. canı çekmiyor mu, aklı çelinmiyor mu. o kadınlar gık demeden bütün bu işleri yaparken sen yemeğin resmini bile görmek istemiyorsan biraz sorunlusun kusura bakma.
İslamın üçüncü şartıdır. Ramazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır.
niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir