sınıfa sinirlenen ilkokul öğretmeninin matematik dersine dönüştürdüğü derstir. Isınmak için Okulun etrafında ya da bahçede görünmeyen bir cismin etrafında turlar halinde koşu yapılırdı ama sınıfın yüzde 90'ının bu koşular sırasında dermanı kalmadığı için asıl program uygulanamazdı pek. Taklalar atılırdı, erkekler top sahasına, kızlar da boş bulduğu bir köşede voleybol oynamaya koşardı. Ayrıca bu dersin işlendiği gün hava genellikle bulutlu yağmurlu karlı vs olur ama güneşli olmazdı.
spor yapmaktan çok öğrenciye eziyet amaçlı icat edilmiş ders. eskiden öyleydi en azından. benim zamanımda. fi tarihinde.
o zamanlar böyle eşek kadar sandıkların üstünden takla atmamızı isterlerdi. önce bir sor yerde takla atabiliyor musun sen diye, ondan sonra sandık koy önümüze. hadi hepsini geçtim, sandığın boyu standart ama öğrencinin boyu standart mı? hayır tırmanabilsem sandığa belki takla da atıcam ama kurbağa da değilim ki zıplayarak ulaşayım. bir ulaşsam belki takla da atardım. ah ama keşke sadece takla olsa dert. peşinden amuda kalkmamızı isterlerdi. yetmedi köprü kur, yetmedi geriye parende at. ninja mı yetiştiriyosunuz arkadaş?
şimdi merak ediyorum, bir çocuğun 8. sınıfa gelip hala heceleme yapamamasına itiraz etmeyecek veli var mıdır ? lise son sınıfa gelen çocuk hala iki basamaklı sayılarla toplama yapamıyor olsa, o zamana kadarki öğretmenlerine hesap sorulmaz mı ? sülesini ağlatırlar "bunca zaman ne yaptınız, neden bu sorunu yoksaydınız" diye.
adam/kız 15 yaşına gelmiş, çakı gibi olması gereken yaşta 5 şınav çekemiyor. barfiks deneyemiyor bile. koşunun bir tekniği olabileceğini duymamış.
kimse de demiyor ki, "arkadaş bunca sene haftada iki saat ne yaptınız, çekirdek mi çitlediniz ?" diye. "salla gitsin" olduğu hocasından müdürüne kabul edilmiş bir ders olabilir mi ya?
daha işin doğru beslenme, doğru uyuma vs. ayakları var. bunların da derse dahil olması, sınavının olması lazım. yok ama, bir tepsi pilav yiyip sonra siktiğimin "sağlık programlarını" izlemek en güzeli.
üniversite öğrenimine kadarki süreçte öğrencilerin genelinin en sevdiği derstir. sağ baştan saymalar, sola dönmeler, 2'şerli, 3'erli, 5'erli sıralara geçmeler (çünkü öğrenciler milli bayramlardaki geçit törenleri için eğitilirdi bir anlamda, çok eski olmayan tarihte böyle bir şey de vardı işte.. ühü), 3-5 tur koşup top oynamaya s***** edilmeler... ama dikkat top farkı vardır. voleybol topuna ayakla vurursanız ölürsünüz! bir de spor ayakkabısı olarak hep futbol ayakkabısı aldırırdım. çocukluk işte, beton zeminde kayan halı saha ayakkabıları...
en ama en üzücü kısmı ise sağ baştan sayılan sırada sonlarda yer almaktır. eskiden sınıfıma göre kısaydım ki o sıralamada hep sonlarda yer almışımdır. ilkokulda benden sonraki üç kişi gelmese (örneğin) 29 son diyen ben oluyordum.
regl olan kızların varlığına alışma çabaları. öylece oturmaları kıyıda köşede. bunlar aklıma gelen detaylar. çok garip bir iklime sahip dersti. hele ki cuma günleri okulun son saatlerine denk geldiğini programdan öğrenince cumanın gelmesi için perşembe selasını pazartesiden okuturduk.