kuran'ın mistik ve estetik yorumu olan tasavvuf, 7. yüzyıldaki kuruluşundan bu yana islamiyetin bir parçasıdır ancak ana akım islami alimler tarafından her zaman kabul görmemiştir. mevlana celaleddin rumi katı bir islami anlayışla yetiştirilmiş ve tasavvufla ilk kez, ailesi 13. yüzyılın ortalarında pers ülkesinin kıyılarından anadolu'ya göçü sırasında tanışmıştır. tanrı ile aşk aracılığıyla birleşmek anlamına gelen sufilik kavramı dikkatini çekmiş ve buradan insanın ulvi olanla ilişkisini açıklamaya çalışan bir tasavvuf versiyonu çıkarmıştır. rumi bir sufi tarikatında öğretmen olmuş ve bu sıfatla tanrı ile insan arasında bir aracı olduğuna inanmıştır. genel islam uygulamalarının tersine, ulvi rehberlik için kuran'ın akılcı analizi yerine zikre-ritüelik ibadetler ve ayinler-özel vurgu yapmıştır. gördüğü imgelerle iletişime geçmenin kendi görevi olduğuna inanmış ve bunları şiir halinde yazıya dökmüştür. imgelem felsefesinin merkezi, evrenin ve içindeki her şeyin sonsuz bir hayat akışı olduğu, tanrı'nın da bunun içinde sonsuz bir varlık olarak bulunduğudur. evrenin bir parçası olan insan aynı zamanda bu sürecin de bir parçasıdır ve mevlana bunun içinde bizim yerimizi açıklamaya çalışır.
insanın sürekli bir yaşam, ölüm ve yeniden doğuş süreci içinde-bir döngü olarak değil, ama bir formdan diğerine geçen ve sonsuzluğa uzanan bir devamlılık olarak- geçmiş ve gelecek arasında bağ olduğuna inanır. ölüm ve çürüme kaçılınmazdır , ama bir şey başka bir biçimde var olmak için sona erer, başka bir biçimde yeniden doğar. bu yüzden ölümden korkmamalı eve kayıplarımıza üzülmemeliyiz. bir biçimden diğerine geçişe, manevi gelişmeyle ve ilahi-insan ilişkisini kavramak için mücadele etmekle ulaşılabilir. mevlana kavrayışın mantıktan çok duygulardan geldiğine ve duyguların müzik, şarkı ve dansla geliştiğine inanır. mevlana'nın fikirlerinin mistik elementleri tasavvuf içinde ilham vericidir ve ana akım islam'ı da etkilemiştir. düşüncelerinin bu yönü rasyonalizmin egemen olduğu avrupa'da fazla etki yaratmamışsa da aşkla ilgili mesajı 1960'ların new age değerleriyle çok örtüştüğünden 20. yüzyılda batı'da çok popüler hale gelmiştir. 20. yüzyılda en büyük hayranlarından biri, 1930'larda pakistan islam devleti için savaşan muhammed ali cinnah'ın danışmanı, şair ve politikacı muhammed ikbal'dir.