bir zamanlar çok severdim kendisini. çok iyi anlaşırdık biz bize, başkalarının arasında ne kadar yanlış ve donuksam kendi kendime kaldığımda bir o kadar sınırsız hissederdim. seçilmiş değildi aslında, istesem çıkamayacağımın hep farkında oldum içinden. ama bunu kötü de görmedim çünkü başka türlüsünü zaten hayal dahi edemiyordum, insanlarla bağ kuramıyorum ki sonradan eksikliğini hissedeyim. böyle düşünüyordum en azından.
şimdi ise bir zamanlar içinde sınırsız evrenler yaratabilmeme olanak veren yalnızllık giderek daralıp duvar gibi üstüme çöküyor. insanlar birbirlerini tüketiyor bazen ve bu çok trajik geliyor bana, ama artık kendimi de tüketmiş olabilir miyim? kendine yetebilmek güzel bir şey her anlamda. yalnızken sıkılmak bir yana her anı dolu geçirebilmek güzel. gördüğümde korkunç bulmadığım pek az insan var zaten, lüzumsuz iletişimlerden kaçınmak güzel.
ama hayatın bundan ibaret olması güzel olmuyormuş. gördüğümde kendi kendime sıcaklık beslediğim insanlar da var, ama onlar asla arkadaşım olmayacaklar. insan güçlü de olsa bazen bir başkasının ufak bir sözü bile devasa bir destek olabiliyor, bu tip bir desteğe asla sahip olamayacağını bilmek pek de güzel değil. kendi kendime bir şeylere heyecanlanmak güzel ama, bunu paylaşabileceğim hiç kimse olmaması da pek o kadar güzel değil. tek bir kişi tarafından bilinmemek/tanınmamak ile boş ormanda devrilen ağaç olmak arasında ne fark var, kestiremiyorum.
sorunumu da bilmiyorum. sadece bir sorun olduğunu biliyorum. ne çocukluğumda ne gençliğimde ne kendimi öyle hissetmesem bile artık yetişkinliğimde insanlarla iletişim kurmayı beceremedim. bunun bir kısmı sahiden istememektendi belki çünkü insanların çoğu bende sadece korku uyandırıyor. çok basit şeyler bile. ama çok istediğimde ve kendimce çok efor sarf ettiğimde bile, bu bir yere varmadı. bir yerden sonra içselleştirdim bunu ve içinde rahat etmeye başladım. ama artık rahat değilim.
düşününce kendimden başka tek bir arkadaşı bile olmayan kimse bilmiyorum. herhangi bir ortamda benim kadar yersiz duran kimseyi görmedim henüz. kendi kendime çok kötü ve salak biri değilim. iyiyim bence. ama insan görünce bambaşka biri oluyorum nedense. kimseye bir şey veremiyorum bir iletişimde. sadece bir kez olsun bir yerde sırıtmadan durabilmek isterken, tuhaflığımla dikkat çekmek dışında bir şey yapmıyorum. zaten insanlar da insan gibi gelmiyorlar yakından. uzaktan bakınca çok kolay görünüyor, birbirleriyle etkileşimlerini izlerken ne var ki bunda diyorum. ama yan yana olduğumuzda aynı türmüşüz gibi bile gelmiyor. her an bir uzay gemisine ışınlanacağım ve gerçek ırkım "hay allah biz son ziyaretimizde seni burda unutmuşuz meheh" diyecek ve her şey yerine oturacak gibi.
bunlar ergence şeyler onun da farkındayım. küçümsemek için değil bu, geçirilmesi gereken bir süreç neticede. ama geride bırakılması da gereken bir süreç. yirmili yaşların ikinci yarısına geldim ama zerre kadar büyüyebilmiş değilim.
yalnızlıkla tekrar barışacağım bir noktada biliyorum, çünkü seçeneksizlik insana her şeyi kabullendiriyor. ama bir daha eskisi gibi "herkes farklı işte benim gibi yaşamak niye eksiklik olsun ki" derken kendime inanabilir miyim emin değilim. neredeyse ilk kez gerçekten hayata dair bir şeyler kaçırdığımın farkındayım çünkü ve bu bilgiyle ne yapacağımı bilmiyorum. bana gereksiz bir yük yaratmış oldu sadece.