eksiltin beni hayatınızdan gövdemden aşağı kurşun ve kalemle bir çizik atın yalnızlığıma dönmek istiyorum bugün ilk keşfettiğim günkü kadar bakir ve güzelliği dokunulmamışlığıyla bitişen hüzün hiçbir gözün yalan söylemeyeceğine inanılan gün kadar parlak ve katışıksız yalnızlığıma
birkaç hayat yaşadım yanıbaşınızda herbirinize ayrı ve ağırlığını hep eksik bulacak kadar kayırılmış zamanlarla geldim mutlaka dünyayı döndüren insana rastlayacakmışcasına çoğaldıkça eksilen zamanlarla parmakuçlarınıza her dokunuşumda duydum bileklerimde aynı serinliği şölenlerde bitkin, gecelerde uykusuz ve herhangi bir ilkçağ kadar imanlıydım
kalebent karatında sessiz ve öfkeliysem şimdi ihtimaller içinde yırtık bir yelkenli, bir hengâme suretiysem adımı unutarak yaslı ve çılgınca geziniyorsam mahyalarında şaşkınlığınızın birinizin anlamıyla hiçbirinizin anlamı arasındaki farksızlığı anladığımdandır
hey! sarhoş kayalıklarda ve istasyon arkalarında tükettiniz coşkumu kâinatın altındaki bu hades ülkesinde yaşamaya mahkûm oluşunuzun kör kiniyle sevdiniz açık hayat kıldığım sevincimi nihil humanum aliena mea est eski bir şarkının sözleriydi vazgeçiyorum artık; eksiltin beni hayatınızdan
yalnızlığımdan dönmek istiyorum bugün, altımda bir dünya yabancım olsun size ait ne varsa