''salındıkça fakat ezgi, can evine işliyordu melkor'un, işleyip de karmakarışık ediyordu dimağındaki meseleleri. bu meseleler ahengi tutturamıyordu iluvatar'ın ezgisiyle; burada işte kendisi icrasının kudretini ve görkemini daha da arttırmanın peşine düştü. ainur arasında melkor'a bahşedildi en yüce kudret ve bilgi hünerleri, üstelik tüm kardeşlerinin yeteneklerinden bir pay sunuldu kendisine. ekseriyetle çıkıp gezerdi bir başına, arayarak ölümsüz alev'i hiçliklerde; var olmuşları kendi kudretine getirme arzuları büyüyüp kızgınlaştıkça, iluvatar hiçliğe aldırmıyormuş gibi geliyordu ona ve sabrı kalmamıştı boşluğa. ama bulamadı ateş'i, o ki iluvatar'ladır. lakin kalınca bir başına, kendisiyle ilgili düşüncelere daldı, kardeşlerinin aksine.'' - sf. 38
''kudretlidir ainur ve içlerinde en kudretlisidir melkor ama malumudur herhalde onun ve bütün ainur'un, iluvatar'ım ben, söylediğiniz tüm bu ezgileri izah edeceğim sizlere, yalnız onları mı, görebileceğiniz her şeyi ve tüm yapıp ettiklerinizi. ve sen melkor, göreceksin ki biricik mesnedi olmadığım hiçbir ezgi çalınıp söylenemez, başka kılınamaz müzik bana rağmen. ve onun teşebbüsü kanıtlayacak, tüm şeyler ve biçimler üzerinde benim çalgımın galibiyetini, onun aklına hayaline gelmeyecek mükemmeliyetini.'' - sf. 40
''farkına varın müziğinizin! budur ozanlığınız sizin ve her biriniz duracaksınız burada sakin ve dingin; gözleriniz önünde var ettiğim bu yerin ortasında ve arasında her birini kendi kurup kondurdu gibi görünen tüm bu şeylerin. ve sen melkor, dimağındaki tüm sırlı fikirleri keşfe dalacaksın burada ve kavrayacaksın onların esas bütünün parçalarından ibaret olduklarını ve onun ihtişamından pay aldıklarını.'' - sf. 40
''iluvatar, çocuklarına ithaf edileni ise bir başına tasarladı ve geldiler üçüncü ezgi ile ve benzemiyordu bu ezgi iluvatar'ın başta söylediğine ve ainur'un hiçbiri kendilerini yapanın bir parçası olmadılar.'' - sf. 41
''lakin gördüklerinde ainur bu meskeni bir hayal içinde ve yükselişini iluvatar çocukları'nın bu yerde, en kudretlilerinin pek çoğu vakfetti tüm fikrini ve dahi arzusunu bu ülkeye. ve melkor'du en önde gidenleri, başta müziğin piri iken ainur arasında. ve hile yaptı, kendine bile en başta, varıp oraya, kendi elinden çıkan soğuğun ve sıcağın karmaşasını dindirerek, bu diyat iluvatar çocukları'na cennet bahçesi olsun diye. ah ama aslında, iluvatar'ın çocuklarına bahşetmeye yeminler ettiği armağanların hasetiyle yanarak kul köle etmekti arzusu elfleri ve insanları kendine ve dileğiydi biricik, efendi diye seslenilsin kendisine ve hükmetsin her birinin benliğine.'' - sf. 41-42
''ve gözlediler rüzgarları ve havayı ve arda'nın yapıldığı maddeleri, demiri ve taşı ve altını ve gümüşü ve daha nicelerini ama gördüler ki en kıymetlisi, en övüleni su idi aralarında. ve dedi ki eldar, yeryüzü'nde hiçbir mahal ve hiçbir madde yaşatamaz içinde su kadar, ainur'un müziğinin aksini. ve iluvatar çocukları'nın öyle çoğu kulak veriyordu ki denizin seslerine bıkmak usanmak bilmeden, üstelik nedenini bile ayrımsadan dinleyişlerinin.'' - sf. 42
''dünya'nın düzenindeydi aklı aule'nin, melkor'dan daha az korku duyma bilgisini ve maharetini bahşetti iluvatar ona ama aule'nin zevki sefası yaptıklarının üzerineydi ve ortaya çıkan şeylerin ve ne kendi hükmünde ne de kendi ustalığındaydı; bu yüzden işte ne verir ne biriktirirdi kaygıdan azade, bir uğraştan diğerine geçer dururdu.'' - sf. 42
''ve manwe ile ulmo vardılar en başından ittifaka ve hizmet ettiler en yüksek sadakatle iluvatar'ın amacına.'' - sf. 43
''zamansız dehlizler'de düşüncenin gelişip serpilmesinden ibaretti yüce müzik ve gördükkleri hayal, geleceğin resmi olmaktan öteye geçmiyordu oysaki ama şimdi, dünya'ya ayak bastıkları şu an, başıydı zaman'ın henüz ve valar, dünya'nın ezgisinin kendilerine önceden dinletildiğini, gelecekte var olacak olanlarınsa gözleri önüne serildiğini anladılar, onların ödevi görüp duydukları bu hayale ulaşmaktı.'' - sf. 44
''işin başında manwe, aule ve ulmo bulunuyordu ama melkor da oradaydı, hem de en başından beri, yapılan her işe karışıyordu, kendi arzularına ve emellerine söz geçirebildiğince çeviriyordu onu ve koskoca ateşler yakıyordu. bu yüzden işte, hala gencecikken yeryüzü ve alevler içindeyken gıptayla bakıp ona, şöyle dedi diğer valar'a: 'burası benim krallığım olacak ve kendi adımı vereceğim ona.''' - sf. 44-45
''ve şöyle dedi melkor'a manwe: 'alamayacaksın bu krallığı kendi buyruğun altına insafsızca, bu topraklara senin emeğince emek döktü nicesi var daha.' ve bir kavga koptu melkor'la diğer valar arasında; o vakt çekildi melkor, sürüp gitti başka topraklara ve yapıp ettikleriyle tüketti vaktini oralarda ama çıkarıp atamadı arda'nın krallığı'nı gönlünden bir tarafa.'' - sf. 45
''gördü melkor da yapılıp edileni ve valar'ı, göze görünür güçleriyle yeryüzü'nde dolanıp duran, dünya'nın giysilerini geçirmiş üzerine. öyle güzel ve parlak ve keyifli görünüyorlardı ki ve yeryüzü, tüm kargaşanın zapturap altına alındığı, onlara zevkler vaat eden bir cennet bahçesine dönüşüyordu. büyüdükçe büyüyordu melkor'un haseti kalbinde, benliğinde ve zahiri bir biçime de bürünüyordu kendisi evet ama kalbindeki karanlık ve içinde büyüdükçe yanıp tutuşan garez, o aldığı dünyevi biçimi karanlık ve korkunç kılıyordu çaresizce. oysa melkor tüm valar'dan üstün bir kudret ve ihtişamla varmıştı arda diyarına, denizin sığlıklarında yavaşça süzülen bir dağ gibi ve başı bulutlardan da yukarıda ve çırılçıplak buzlar içinde ve ateş ve dumanla taçlanmış olarak. ve melkor'un gözündeki ışık, hiddetinden sönüp gitmiş, ölümcül bir soğukla delinmiş bir alev gibiydi. ve bu vaziyette başladı ilk muharebe melkor'la valar arasında, arda'nın hakimiyeti üzerine ve bu kargaşa hakkında çok az şey öğrenebildi elfler. bizzat valar'dan geldi buna dair açık eidlenler çünkü eldalie ile konuştular valinor diyarında. onlardan öğrendiler olan biteni; ama valar, elflerin gelişinden evvel yaşanmış olan savaşa dair pek azını anlatmıştı. anlatılan valar'ın bitmek tükenmez bilmez gayreti oldu, melkor'a karşı hakimiyetini kazanmak için yeryüzü'nün ve ilkdoğan için hazırlama telaşı bu diyarı. ülkeler inşa ettiklerini anlattılar melkor'un onları yıktığını; vadiler kazdıklarını ama melkor'un onları kapattığını; dağları oyup biçimlendirdiklerini ama melkor'un o kıvrımları dümdüz ettiğini; denizlere yataklar oyduklarını ama boşalttığını melkor'un o enginleri ve hiçbir şeyin huzur içinde yerleşip gelişemeyeceğini bu diyarda çünkü melkor'un her birini yıkıp yok edeceğini. yine de emekleri boşa gitmiyordu ve hiçbir yerde ve el attıkları hiçbir işte içlerine sinmese de ortaya çıkan ya da kafalarındakini vardıramasalar da gerçekliğe bütünüyle, her şeyin rengi ve biçimi farklı olsa da valar'ın niyet ettiklerinden en başta, yine de ağır ağır biçimlenip oturuyordu yeryüzü dedikleri yerli yerine. ve böylece kuruldu iluvatar çocukları'nın yurdu sonunda, zamanın derinlikleri'nde ve sayısız yıldızın orta yerinde.'' - sf. 46-47