1. aslında bunu başlığında da tartışmak mümkün ama hazır buradan açılmışken devam ettirelim: dünyanın her yerinde her şekilde karşı çıkılması gereken; hırsız, yavşak ve yalancı palyaçoların para, koltuk ve şan-şöhret elde etmesine yarayan kokuşmuş bir oyundur.

    varlık yokluk arası debelenip duran gibi ülkelerde ise seçimlere, ya ve e prim vermemek, her şeyden önce çok temel bir prensip sorunudur. buna rağmen de sık sık ''bir oy bir oydur'', ''bir oy bile çok önemli'', ''oy kullanmazsan sıkıntılardan şikayetçi olamazsın'' vs. gibi tıraş laflarla sık sık meşrulaştırılır. görüldüğü üzere parlamentarizmin temeli tepeden tırnağa çürük olduğu gibi parlamentarizmi meşrulaştırmakta kullanılan gerekçeler parlamentarizmin kendisinden de çürüktür.

    parlamentarizm ve onun tabii sonucu olan temsili demokrasi, her şeyden önce insanların kendi hayatının iplerini eline almasının, yani kendi hayatının tek ve gerçek efendisi olmasının önünde bir engeldir. sınaması kolay: yolda gördüğün adama evinin, arabanın anahtarını verir misin? vermezsin. ama sen her oy kullandığında, tanımadığın bir adama nı veriyorsun. al bu anahtarı 4-5 sene, artık her neyse, beni yönet diyorsun. bir yerde hayatını kiralıyorsun. ama bir tane hayatın var ve sen bunu her yaptığında, hayatının 4-5 yıllık bir parçasını daha elin oğlu senin adına, senin için ve senin yerine tüketmiş oluyor. burada bir tuhaflık yok mu? öz olarak sokakta gördüğün adama evinin arabanın anahtarını vermek dahi temsili demokrasinin kendisi kadar uçuk değildir. çünkü evinin anahtarını verirken, anahtarı verdiğin adamı bizzat yüz yüze görüyorsun, o adamla karşı karşıya geliyorsun, o da seni görüyor ve tanıyor. oy kullandığında ise seni tanımayan ve bir kez yüzünü dahi görmemiş, senin varlığından dahi haberi olmayan bir temsilciye hayatının anahtarını veriyorsun. peki senin için evinin anahtarı mı önemli hayatının anahtarı mı? bunu geçelim.

    kerameti kendinden menkul lerin, parlamentoda boy gösterdikleri süre boyunca belirli reformları zorlayarak hayatlarımıza olumlu yönde etkilediği, bu yüzden de oy kullandığımızda aslında kendi hayatlarımıza yön vermiş olduğumuz iddia edilir. denir ki bir oy bir oydur ve kullanılan her oy, bu temsilcilerin parlamentoda yer bulmasına (dolaylı yoldan da temsilcilerin belirli değişimleri zorlamasına) katkıda bulunacağı için her ne olursa olsun dir. gerçekte ise bu sen bu temsilcileri seçersin seçmeye ama temsilcinin aldığı kararlar, senin istek ve arzularını yansıtmaz. çünkü milletvekili olmak için en az 150.000 oy gereklidir. peki bir milletvekilinin kendisine oy veren 150.000 kişinin iradesini tam anlamıyla yansıttığını kim söyleyebilir? bu 150.000 kişi birbirini tanıyor mu? peki bu vekil kendisine oy veren 150.000 kişiden herhangi birini tanıyor mu? bu 150.000 kişinin herhangi bir konuda aynı görüşte olduğunu nereden biliyoruz? tabii ki de götümüzden biliyoruz, çünkü sallaması bedava. bir milletvekilini meclise sokmak için oy kullanan 150.000 kişi birbirinden çok farklı duygu, düşünce ve arzulara sahip olduğuna göre, milletvekilinin homojen haldeki 150.000 kişiyi temsil etmesi diye bir şey de söz konusu değildir. milletvekili seni temsil ettiğini iddia ederken aslında temsil ettiği tek şey kendi s2nin keyfinden başka bir halt değildir. şimdi bunu 600 tane vekile uyarla: 56 milyon kayıtlı seçmen var, son genel seçimleri baz alırsak bunun 7.5 milyonu zaten sandığa gitmemiş. 150.000 kişinin iradesi dahi bir vekil tarafından temsil edilemiyorken, oy kullanan monoblok 48.5 milyon kişinin iradesinin, şu veya bu şekilde tek tek a, b veya c kişileri tarafından temsil edildiğini aklın mantığın kesiyor mu?

    aslına bakılırsa vekilin bile bir iradesi yoktur, çünkü üyesi bulunduğu partinin kararlarına tabiidir. partisi şu konuda bu kararı almışsa o da partisinin aksi yönde bir tavır takınamaz. eğer öyle davranırsa partisinden ihraç edilir ve ortalıkta kalır.

    peki parti kime ve neye göre hareket ediyor? siyasi partilerin herhangi bir demokratik örgütlenmeyi muhteva etmediğini, aksine -özellikle de bu coğrafya özelinde- kendi çaplarında birer vazifesi gördüğünü hepimiz biliyoruz. partilerin parlamentodaki oylamalarda, lerde, lerde vs. aldığı kararlar da lerle, vergi aflarıyla ve her türden larla yönlendirilmeye müsaittir ve zaten de yönlendirilir. durum buyken sen iradenin hakkıyla temsil edildiğini düşünüyor musun?

    öte yandan sırf seçim süreçlerinde ler, lar, ler, lar, lar, lar (ki bunların da kolpa olduğunu söylemeye gerek dahi yok), sandık müşahitleri, parti avukat bilmem nesi ve her türden , gibi ıvır zıvırlar için harcanan para, emek ve zaman da ciddi bir finansmanı zorunlu kılar. bu finansman, vekillerin ya da partilerin alnının akıyla kazandığı bir kaynak değildir. başta kamu kaynaklarından talan edilen ''hazine yardımları'' olmak üzere ler, ler, lar, ler, - gibi dinci örgütlenmeler hatta yerine göre ve benzeri kurum ve kuruluşların istihdam ettiği bir dir. işte bu vesileyle de senin alnın akını onun bunun cebine atarlar ve dolayısıyla parlamentar demokrasi denen bok, senin iradeni temsil etmek bir yana senin iradeni bizzat ezen ve yok sayan şeyin ta kendisidir...

    çünkü sana senden başka vekil yok!

    !
    0siyaset terimi