Kelimeyi görür görmez hayatımdaki en kötü anıyı hatırlattı bana. 10 yıldan fazla olmuştur liseden mezun olalı. Sınava girip çıktığımız yazın bütün arkadaşlarla boşluğa düşmüştük. Herkes de bilir bu boşluğun ne kadar can sıkıcı olduğunu.
Bir gün internette karşıma, fethiye'deki yamaç paraşütü ilanları çıktı. İlk ikna etmem gereken kişi tabii ki babam, sonra da annemdi. Haftalarca süren yalvarmalardan sonra yumuşadılar ancak çünkü onlara onlarca makale okutmam gerekiyordu yamaç paraşütünün ne kadar güvenli olduğuyla alakalı.
Onlardan izini kaptığımda, en yakın arkadaşımda benim ısrarlarımdan dolayı annesini ikna etmeye çalışıyordu. Evde sadece anne olunca her şey daha zor ama annesi de bizim üçüncü yakın arkadaşımız gibiydi.
Hiçbirini ikna etmeseydim keşke diyorum her gün. Her gün sabah kalktığımda ilk hatırladığım şey, en yakın arkadaşımın annesinin o ağlamaklı suratı.
İkimiz gittik fethiye'ye. Zaten bir saatlik minibüsle gidiliyordu. Rezervasyonlarımız, her şeyimiz tamamdı. Bizi birer kişinin önüne bağladılar, sırayla kalktık. Yakın olduğumuz için görebiliyordum arkadaşımı hala. Muhteşem geçen o havadaki yolculuktan sonra iniş yaptık. Daha doğrusu ben yaptım yanımdaki hoca ile birlikte. Daha sonra arkadaşımın gelişini seyretmeye başladım, hala ellerim tir tir tiriyor bunları yazarken. Sanki yeniden yaşıyorum.
Tam ayakları yere değecekken, ters rüzgar çıktı sanırım ya da bana sonradan öyle söylediler. Düşmenin ertkisiyle arkadaşımın boynu kırıldı ve başından aşağısı felç oldu. Olaydan bir yıl sonra da hayatını kaybetti.
Seni çok özlüyorum Eylül, keşke ben kimseyi ikna etmeseydim. Bana inan, o günden beri kimseyi ikna etmedim. Özür dilerim.