1. ' nı son saniyede bulduğu golle kazanan takımım. Gerek maç öncesi arkadaşlarla olan sohbetlerle, gerekse iddia gruplarında söylediğim üzere kendi düşüncem: maçın karşılıklı gol atılarak biteceği ve trabzonspor'un en kötü beraberlikle inönü'den ayrılacağı şeklindeydi. Ama aynı zamanda içimden başka bir ses de beşiktaş'ın kazanacağını söylüyordu. Neyse ki hem kazandık, hem de kupon tuttu.

    Maç ile ilgili çok teknik analize girmeyeceğim; sözlükte yeterince futbol eksperi var zaten. Onlar yorumlarını yapmışlardır eminim lakin nezaketen de olsa bir iki kelam etmek gerekirse; birçoğuna göre trabzonspor 'doğru' oynayarak, bana göre ise doğru oyundan ziyade rakibe göre minimal düzeyde daha doğru işler yaparak kazandığı bir maç oldu. Bir kere şunu artık net bir şekilde söyleyebiliriz ki; trabzonspor, bu sene iyi ya da kötü fark etmeksizin oynamak istediği oyuna bağlı ve o disiplinden sonuç ne olursa olsun kopmadan 90 dakikayı çıkartabilecek taktiksel sorumluluğa sahip bir takım. Tabii bu disiplin ve özgüvene sahip olmasının birçok sebebi var fakat sebeplerin ne olduğu pek önemli değil; sonuç olarak trabzon gibi bir kentte, ben dahil trabzonlu fanatik kitleye rağmen, kötü bile olsa 'sistemli bir takım' hüviyetine bürünmüş bir disiplin yaratmak kolay değil.

    Beni bu maç özelinde sevindiren spesifik iki nokta ise galibiyetten ziyade, maç içinde artık alışıldığı üzere her hafta eksik vermemizden ötürü yapılan 'zorunlu değişiklikler'e rağmen giren oyuncuların sırıtmaması ve ' ün serbest 10 numara bölgesindeki performansı. Yani Trabzonspor as kadrosuyla, yedekleriyle komple bir takım olmuş ve bunu bu sezon birçok maçta gösterdi.

    Tabii bu kadar övgüye mazhar olmak işin güzel ve keyifli tarafı; peki her hafta maç içinde verdiğimiz sakatlara ne demeli ? Artık kondisyoner ekipte mi, abdullah avcı'nın antrenman sisteminde mi, oyuncuların bireysel antrenman yönetimlerinde mi bilmiyorum ama bir yerde bir şeyler yanlış yapılıyor belli ki. Bu özgüven ve kazanma alışkanlığını edinmek çok güzel fakat bir yerde patlayabilir; dolayısıyla "daha az yanlış" değil, "daha fazla doğru" yu yapmak adına eminim ki teknik ekip ve yönetim bu sorunun da üzerine gitmeyi düşünüyorlardır.

    Beşiktaş ve trabzonspor arasında son yıllarda geçen her maç gibi bu maç da tertemiz, iki takımın da futbol oynamaya ve kazanmaya çalıştığı, birbirini provoke etmeden taraftarına güzel futbol izletmek istediği bir maç oldu. Uğurcan'a edilen küfürler, 1-2 pozisyonda trabzonsporlu oyuncuların vakit kazanmaya çalışması gibi minimal düzeyde gerçekleşen olağan olaylar oldu ama bu işler de ne yazık ki futbolumuzun içinde olan ve olağan şeyler.

    Bir trabzonspor taraftarı olarak elbette 'a küfür edilmesi beni de bir hayli üzdü. Fakat renktaşlarımın savunduğu düşüncede değilim. Şöyle ki, "milli takım kalecisine küfür edilmez." düsturu elbette doğru lakin 'na, 'e yıllarca ana avrat küfür eden güruh yine bizlerdik. O yüzden üzülmek hakkımız ama eleştirmek değil.

    Gönül ister ki kimse, kimsenin annesine, özeline küfür etmeyecek olgunlukta olsa; ben dahil ağzına acı biber sürülse ama bu toplumun, bu coğrafyadaki kurumsal imajı da ne yazık ki bu kadar.

    İki takıma da bizlere 'futbol' izlettikleri için teşekkürler.
    #269734 becoolnotfool | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0spor kulübü