1. Enteresan bir his. Bütün çocukluğum boyunca böyle büyütüldüm. İyi bir işim olmazsa geleceğim olmayacağı belirtildi. Geleceğimi garanti altına almak için çok çalışmalıydım. Mutlaka istikbali iyi olan bir meslek sahibi olmalıydım. Deli çalıştım. Doktor oldum. Uzmanda oldum haa. Ha halen çalışıyorum. Gelecek meselesi çalışmakta değilmiş, vizondaymış. Senin önünde iş hayatını bilen, yanında ticareti öğreneceğin bir aile varsa, o şekilde yönlendiriliyor, geleceğin aile geleneğinden geliyormuş.
    Benim baban okuma yazma bile bilmezdi. Adamın fark ettiği tek şey, okuyan adamın iyi olduğuydu. Ölmeden önce bana bırak en büyük (hatta tek) nasihat "oku, oku, oku"
    Haaa okudum. Doktor oldum. Maddi olarak orta direğin en ortasına kazığı çaktım. Burayı parselledim. Öle süper bir gelir yok yani. Haa özele geç diyeceksiniz yaa, yukarıda söyledim, vizyon yok. Benim vizyon daha okumak üzerine, para kazanmak üzerine değil. Mutluluk vizyonu da yeni gelişiyor. O da okumayla. Harari okudum. Modernin yalan olduğunu okudum. Maslow okudum. Gerekliden fazlasının gereksiz olduğunu okudum. Sonra türk filmi izledim , "neşeli günler".
    Mevlana okudum. Aşkı merak ettim. Aşık olmaya çalıştım.
    Yunus emre okudum. (En güzeli de bu belki) iş sevip, sevmekte. İş yeterli maddiyatı çıkardıktan sonra , ne kadar sevip, sevildiğinle alakalı belki.
    Sonra müge anlı izledim. İnsanların nasıl kötü olabileceğini, ne kadar kötü olabileceğini gördüm. 2 adımlık tarla için aile katledenler gördüm, korktum.
    Şu sıralar; dost , arakadaş, sevgili biriktirme isteği ile yav acep bu da aklı bacakları arasında maddiyatçı tipin teki mi? İkileminde gidip geliyorum. Amaan daha da saçmalamayayım. Bana babamın bıraktığı nasihati, size bırakarak kaçayım.
    "Oku, oku, oku"
    #244797 vanosss | 4 yıl önce
    0duygu