1. son bir yılda iki kez başıma gelen hadise. "asansör mü lan bu? nasıl oluyor?" diye sorabilirsiniz. ama sormasanız da anlatacağım zaten.

    ilki aslında gayet sıradan bir hadiseydi. ofisin bulunduğu kattaki ortak tuvalette, kapının kilidinin bozulması sonucu başıma geldi. tuvalete giderken masamda bir başına kalmaktan korkan cep telefonum yanımda olduğu için çok da uzun sürmedi. ofisteki arkadaşımı arayıp yardım istedim. önce koşarak tuvalete geldi. sonra gülerek ve yine koşarak gitti. (ofiste zaten bir tane normal adam yok.) kısa bir süre sonra merdivenle geldi?

    tuvaleti biraz anlatmam lazım. tuvaletin içerisinde sadece bir adet kabin var. ve bu kabini ayıran duvar, pek çok tuvalette olduğu gibi, tavana kadar gitmiyor. haliyle, tavanla arasında yaklaşık 50 cm'lik bir boşluk mevcut.

    arkadaşımın hayal gücüne göre üstten merdiveni bana uzatacak ve ben merdiveni kullanarak bu duvarı aşacağım. birincisi, askerde bile komutanların "oğlum sikerim seni" şeklindeki tatlı sözlerine kanmamış ve italyan merdiveni mi (çukur muydu yoksa o?) neydi, o zımbırtıya çıkıp öbür tarafından inmemiş adamım ben. ikincisi, tuvaletin iç kısmında elinde cep telefonu, olayı filme almak isteyen bir deliyle birlikte çalışıyorum. bu iki faktör sebebiyle "siktir git lan" dedim kendisine.

    iş merkezi yöneticisinin dahiyane fikriymiş bu merdiven. "napayım abi başka" dedi. "bana onu çağır" dedim. "açsın kapıyı, yoksa çıkmıyorum." hayır adam dese ki "çıkmazsan çıkma lan" ne yapacağımı düşünmüş değilim. ama sinirlenmişim bir kere.

    neyse, benim inadıma istinaden alet kutusuyla gelen görevliler tarafından kurtarıldım. o 50 cm'lik boşluktan kafamı uzattığım görüntüler ne zaman youtube'a düşer bilmiyorum.

    ikincisi ise geçtiğimiz günlerde vuku buldu. evde ve bir başımayken.

    evde tek başına olmanın verdiği rahatlıkla kapıyı bile kilitlememiş, elimde yine yalnızlıktan korkan telefonumla, whatsapp gruplarına laf yetiştiriyordum. nitekim tuvaleti seviyorum. bilen bilir. yuva gibidir benim için tuvalet. haliyle ne kadar zaman geçti hiç bir fikrim yokken bacaklarımın uyuşmaya başlamasıyla birlikte "çıkayım artık" dedim. "çıkalım" dedi. "la bi sus" dedim. "iyi peki" dedi.

    toplumumuzun önemli adetlerinden olduğu için çıkmadan evvel taharet musluğunu açtım. o serinlik hepinizin hoşuna gidiyordur umarım. o temizlik hissi. o ferahlık. hafiften bir kaşıntı. nasıl gitmesin ki? ve akabinde musluk elimde kaldı. hayır hayvan değilim komple sökmedim musluğu. daha doğrusu hayvanım da o kadar değil. musluğun kafası elimde kaldı. ve taharet musluğu tüm gücüyle çalışmaya başladı.

    bir an ne olduğumu şaşırdım. ilk şaşkınlığın ardından bunca yıldır brad için sakladığım malzemeyi güvende tutacak zararsız bir pozisyon buldum. ve 15 dakika boyunca düşündüm ne yapacağımı. bir kaç kez kalkmayı denedim. lakin klozet kapağı suyu dışarı püskürtürken, kıçımın kavisinin ne kadar faydalı olduğunu keşfetmemle sonuçlandı bu çaba.

    ikinci 15 dakika hayal kurmaya başladım. iyice uyuşmuş bacaklarımla hızla harekete geçmeyi ve evin dışında, apartman holündeki vanayı kapatmayı kurguladım kafamda. en kötü ihtimal götüm açık bir vaziyette arkamdan kapanan daire kapısı nedeniyle apartman holünde kalmak olabilirdi. daha kötüleri de geçti aslında ama işte nasıl bir hayal gücün var diyip benden tiksinirsiniz diye yazmaktan imtina ettim. çok sayıdaki sevenimi hayal kırıklığına uğratmak istemedim.

    daha sonra kapıcıyı aramak aklıma geldi. ne de olsa eski site yöneticisiydim. (evet bıraktım) yaklaşık 10 dakikalık çabanın ardından, durumu kendisine anlatmadan, onu vanayı kapatmaya ikna ettim. hayır arkadaşım sana ne o gelen sesten? var ki bir bildiğimiz kapat diyoruz.

    işin ilginç yanı, uyuşmuş bacaklar ve pırıl pırıl olmuş kıçımla yerimden doğrulurken düşündüğüm tek şey bunu sözlüğe yazsam mı oldu? sonra yazalım gitsin lan dedim. öteki de onay verdi, "yazalım abi" dedi. bana niye abi diyorsa? (ben sonradan çıktım abi ortaya)

    böyle de bir anım işte.
    #2269 larden loughness | 8 yıl önce
    0eylem