Dün birisi 13 civarı, diğeri 22, öteki 23.30 civarı olmak üzere peşpeşe 3 kardeşini kaybettiğim bir balık türü. Bu balıkları Serap adlı bir ablamız tarafından kardeşimin gönlü olsun diye hediye olarak aldık. Turuncu-beyaz renklerinde İsmail adlı balığı geçen pazartesi, diğer ikiliden turuncu-siyah renklerindeki İshak’ı ve siyah-gri renklerindeki Yakup’u geçen cuma almıştık.
İsmail annemi gördüğünde annemin taktığı Fino Köpeği lakabına hak ederek fanusun bir ucundan diğerine emekleyerek yüzen, fanusun camına kendince öpücükler konduran, diğer ikili gelmeden önce suyun yüzeyinde köpükler yapmayı seven diğer ikiliye kıyasla yavru bir balıktı. İshak, İsmail’e yapılan ilgiye şahit olduğunda kendince onu taklit etmeye çalışan haylaz bir balıkken Yakup ise balıkları aldığımız ablanın deyimiyle Bok Yiyici lakabını hak edecek şekilde fanusun dibinden ayrılmazdı. Ta ki düne kadar.
Sabahleyin 11 gibi sağ gördüğümüz balıklardan İshak’ın yan yatarak gittiğini 12 gibi fark ettik. Vücudunu kontrol etmemize, suyun temizliğine bakmamıza rağmen yalpalıyordu. Hasta olabileceğini düşünerek farklı kaba aldık. Bu konuyla alakalı kimi yorum yapan kişiler ya ciğer(ler)inin şiştiğini ya yediği yemin boğazına takılabildiğini ya da kabız olabileceğinden bahsetmişti. 2 ve 3’üncü durumlar için amatörce önlem(ler) alsak da -nasıl olabileceğini kestiremediğimiz- ilkinin olabileceği kanısına öldüğünde fark edebildik. Gerekli tedbirlerden sonra diğer 2 balığı kendi hâline bıraktık. Ta ki 22’ye kadar. Son 1 saatin içinde bu ikisinde bir durgunluk vardı. Ancak anlam verememiştik. İsmail’in öldüğünü İshak’ın son manzarasıyla fark ettik. Aynı şey ise 23.30 civarında Yakup’un başına geldi.
Üçü gözümde kardeş gibilerdi. Bu kardeşlikleri öbürkü taraf varsa daimi olması temennisi içinde bu girdiyi girmek istedim. O çaresizlik içinde elimden bir şey gelememesinin beni mahvettiğini de belirtmek isterim.