Beklendiği gibi tırmanışa geçen kurdur. Piyasalar çoktan 2021 fiyatlamasına ve pozisyon almaya başladılar. Siyasi içerikte girdiler yazmamaya gösteriyorum ama artık bu ülkede 'siyaset', magazin dünyasının bir parçası haline geldiği için bir iki şey karalamak; naçizane yorumlamak istedim.
Oturup, uzun uzadıya iktisat tarihinden, kuramların ve uygulamaların istatistiki sonuçlarından bahsetmeyeceğim. Ekonomi, artık tüm dünyada 'psikolojik' unsurların ağırlığı ile biçim alan bir sistemler bütünü haline geldi. Yakın dönemde başlayan ve halen daha içerisinde bulunduğumuz pandemi sürecinin etkileri bunun en basit örneği.
"Şakkadanak, ben dolarla ilgilenmiyorum." ve yazmaktan dahi utanacağım binlerce benzeri örneklerle mizah yapmak istemiyorum ama hakikaten bazen de izahı olmayan şeylerin, mizahı oluyor.
Dün akşam bildiğiniz üzere bir de 'ışık' krizi çıktı. Gerçi krizin olmadığı, daha doğrusu yapay bir mağduriyet üzerinden yapılan manipülasyonlar ile meydanlarda / televizyonlarda bağırılıp, çağrılmadığı gün mü var; değil mi ? Gerçekten artık sosyolojik tespitler yapmak gerek uzmanlar, gerekse bizler yorulduk. İnsanların ne bir şey söylemeye, ne de yazmaya mecali kaldı. Şimdi oturup tarihten örneklemeler yaparak mı konuşalım ? İşi gücü bırakıp dünya iktisat tarihi düzleminde naçizane akademik bir şeyler mi karalayalım ? Şahsen benim, kendi kendime bile bunları düşünecek, yorumlayacak gücüm de kalmadı, enerjim de, isteğim de.
İlkokul mezunu bir imam tarafından kandırılma lüksüne sahip olabiliriz, olabilirsiniz ama ülke yönetme gayesiyle ve vaadiyle varoluşlarını izah eden insanların bu tip lüksleri yoktur. Kredileri vardır ama borçlarını düzenli ödeme koşulu ile. Ne yazık ki hem kişisel kredilerini, hem de ahlaki kredilerini tüketmiş; bireysel kkb' gibi, ülke kkb'sini de dünya ölçeğinde bozmuş kişilerden başka türlü bir sonuç beklenebilir miydi ?
2008 krizinde gelen parayı geçtim, hakikaten geçtim; dillerinden düşürmedikleri ve belli ki düşürmeyecekleri '15 temmuz şehitleri' için toplanan paraların / bağışların hesabını veremeyen bir ülkeye siz olsanız yatırım yapar mıydınız ? Mikro olarak anlatıyorum. Bırakın siyasi münakaşaları, görüş farklılıklarını, iktisadi teamülleri, dünya konjonktürlerini falan; gerçekten böyle bir ülkeye güvenip, 1 tane çeyrek altın emanet eder miydiniz ? Etmiyorsunuz zaten; "Halkımızın yastık altındaki birikimlerini dolaşıma sokmalarını bekliyoruz." bu laf tanıdık geldi mi bir yerden size ? Eminim gelmiştir.
Tabii bizler de çıkıp; " e abi hani senin allah'ın vardı; bir el atamaz mı şu dolara?" diyemiyoruz değil mi ? Zaten böyle bir soruyu boş ver; "sayın cumhurbaşkanım" demediğin sürece gözaltı tehlikesiyle karşı karşıyasın, değil mi ? Bak ne diyorum; siktir et allah'ı, doları, moları; soru soramadığın bir ülkeye çeyrek altını da geçtim, donunu güvenip verir misin ? Vermezsin.
Dolayısıyla öyle hollanda'ya kızdım, portakal keseyim; ameriga'ya kızdım, iphone parçalayayım; sanki tüm dünyanın sikindeymişsin gibi "dış güçler bizi kıskanıyor." diyeyim ile olmuyormuş demek ki, değil mi ?
Ha pardon, bir de ışık krizinden bahsetmiştim. "Gençler eğleniyor, bundan bize ne" ;keşke şehzade gibi rahat olabilsem ve ben de "dolarla ilgilenmiyorum." diyebilsem ama olmuyor işte. Siz becerebiliyor musunuz bunları diyebilmeyi ?
Dolayısıyla artık teknik analiz falan kasıp, iyice kafanızı şişirmeyeceğim.