1. kadın- erkek ilişkileri ve evlilikler üzerine sorgulayıcı başarılı didaktik bir film. kate winslet ve leonardo dicaprio oyunculukları ise gerçekten çok iyiydi. karakterlerin yaşadıkları duygu yoğunluğu, hissedilen tüm duygular öyle güzel aktarılmış ki.. titanic'teki oyunculukları çıraklık eserleri olarak ifade edilse bu film ustalık eserleri olmuş. hakkını fazlasıyla vermişler.

    ilişkilerin irdelenerek dikenli taraflarının anlatıldığı filmleri çok seviyorum. diyalogların ardındaki metinleri irdelediğinizde insan ilişkilerine dair çok şey var çünkü. ama nedense bu filmler hep "sıkıcı" bulunuyor. oysa mum ışığı romantizmli, minnoş aşk hikayelerinden ziyade bu hikayeler çok daha gerçekçi. sanırım bunun ardında ilişkilerin her zaman iyi olması gerektiği konusunda bir yanılgı bulunuyor ancak hiçbir ilişki tüm zaman dilimlerini kapsayacak gül bahçesi sunmuyor. inişler çıkışlar her zaman oluyor. sözlükte de ifade edilen sıkıcı tanımlanmasının ardında bir buna benzer kaçma hikayesi olduğunu düşünüyorum.

    film güzel bir tanışma hikayesiyle aşkla başlayan ilerleyen yıllarda birbiriyle aynı evi aynı yatağı paylaşsalar dahi bağları kopan bir çiftin hikayesini anlatıyor. bu konuda bilir kişi değilim ancak evliliklerin sürdürülememe nedenlerin en başında ne ekonomik sorunlar, ne de ailevi problemler geliyor. evlilik ya da genellersek ilişkilerin bitme nedenlerinin en başında kişilerin kendisiyle ve hayatını paylaştığı kişiyle iç görüsünü kaybetmesi yatıyor.

    burdan sonra kısmen spoiler içerir.

    yaşadıkları sorunları çözmek veya birbirini anlamak yerine süregiden problemlerle başa çıkabilmek için farklı zaman dilimlerinde birbirini aldatan bu çiftin hikayesinde görüyoruz. frank* işyerindeki o kızla beraber olduktan sonra april *doğum günü sürprizi karşısında duyduğu utanç, pişmanlık duygusu bunun ifadesi. ya da april'ın barda shep campbell e söylediği "ne kadar zavallıca..aptalca..tüm umutlarını hiç verilmemiş bir söze bağlamak.." sözlerinden hemen sonra shep campbell ile sevişmesinin cinsel arzuyla alakası yok. tüm aldatma hikayesinin ardında kendi istediği gibi biri ve kurduğu hayallerin parçası olmayan adamı cezalandırma isteği var.

    "hep apayrı bir gelecek gördüm, görmeye engel olamam" diyen april bu ilişkinin tutkulu olan ve "hayalinin peşinde" olan tarafı. frank ise toplumun beklentilerine göre ayakları yere daha 'sağlam' basan karakteri. frank ve april her gün bir arada olmalarına karşın zaman içinde birbirinden öyle kopmuşlar ki ettikleri kavgalarla birbirini daha yakından tanımaya başladıklarını görüyoruz. yıllardır bir arada olduğunuz kişiyi söylediği tek bir cümleyle aslında o kadar da tanımadığınızı, yollarınızın hiç fark etmeden günden güne nasıl ayrıldığını fark ettiğiniz an; beraberliklerde en üzücü şeylerden biri olabilir.

    ve sanırım evliliğin en zor tarafı bu. hayatlarının bir bölümünde bir araya gelme gücü bulan çiftlerin yolun başında ömür boyu bir arada olma sözü vermelerine karşın ilerleyen zamanlarda o bağı ve iç görüyü muhafaza edememeleri. tüm film boyunca aşama aşama birbirinden uzaklaşan hikayesini aktarılmış. ve artık ilişkinin tutkulu olan tarafı* gidebildiği en son noktaya ulaşınca film bitiyor. finali metaforlarla hikayenin bütününe öyle uyum sağlamış ki senaristi tebrik etmek lazım.

    filmin konusundan çok uzaklaşmadan sonuç olarak filmi çok beğendiğimi yinelemek isterim. film psikolojik dram türünde son zamanlarda izlediğim güzel filmlerden biriydi. böylesi basit bir hikaye bile oyunculuklar, güçlü diyaloglarla öyle güzel anlatılmış ki hiç sıkılmadan bir solukta izledim.
    #205175 ruhum desen | 4 yıl önce
    0film