bugün halen ve sanılanın aksine bilhassa analitik felsefe içinde büyük yer kaplar. kant sonrası enteresan bir şekilde alman felsefesi bu 'alman idealizmi' denen yola girmiştir. dolayısıyla aslında kant ile bugün alman felsefesi dendiğinde akla gelen şeyler birbirine terstir. kant bugün yaşasaydı da çok yüksek ihtimalle bir analitik felsefeci olarak bilinecekti.
bu durum, kant metinlerindeki düzgün ve sade yapıya ve tabi ki 'problem çözme' odaklı çalışma prensibine dayanır. çoğu filozofun aksine kant 'boş konuşmaz' diyebiliriz. her bir cümlesinin kurduğu yapıda bir yeri vardır. meseleyi muğlak bir şekilde problematize edip karmaşıklaştırmaz, aksine açık açık, herkesin anlayabileceği bir şekilde çözümler. elbette bu halinde bile kant'ı tam olarak anlamak uzun yıllar alır. zira ortaya koyduğu sistem bir nevi 'her şeyin' teorisidir.
kant'la ilgili (muhtemelen çok içli dışlı olunmadan edinilen yargılardan ötürü) ortalıkta dolaşan pek çok yanlış anlaşılmadan üç tanesine değinmek istiyorum:
1. tesadüfen tv'de denk geldiğim bir çeşit entelektüelin söylediklerinin aksine, newtoncu sistemin çökmüş olması kant'ın da çöktüğü manasına gelmez. evet, kant newtoncu dönemde yaşamış ve bu düşünce yapısını paylaşmıştır. fakat kant'ın şu an felsefede ağırlığı sürmekte olan eserlerinin bu meseleyle pek alakası yoktur. 'Metaphysical Foundations of Natural Science' adlı eseri özelinde konuşmaları lazım bu insanların. kant henüz çökmemiştir. bu da ikinci noktaya getiriyor bizi.
2. kant'ın ahlak felsefesini 'efendim sonucunda bin kişi ölse dahi fark etmez, işte trolley problem'da bir yerine on kişiyi öldürebiliriz, kapımıza gelen nazilere yalan söylemememiz ve evde saklanan kaçağı teslim etmemiz gerekir, tüm bunlar neticesinde de kant'ın ahlak felsefesi çöptür' şeklinde yorumlayanlar var. bu saçmalıktır. bu cehalettir. bu, eğer okunduysa, okunan kitabın ismine bakmamış veya o ismi anlamamış olmaktır: metaphysics of morals, yani ahlakın metafiziği. kant'ın hiçbir noktada konu dahi edinmediği bir mecra üzerinden kant eleştirilmez. 'işte kantçı davranırsam şu kahveyi içmemem gerekir' gibi tutumlar gülünçtür. zira kant bir ahlak metafiziği sunar. ahlakın üzerine oturtulacağı zemini tartışır. bu kitaplar da kişisel gelişim kitabı değildir. ahlakın ne olduğunu, sınırlarını, en önemlisi de ahlaki meşrulaştırmanın temellerini ortaya koyar. insanlar nedense kendilerine bir dizi kural verilmesini isterler, bu kurallara göre hareket edeceklerdir. fakat bu durum da kant'ın temel savlarına aykırıdır, çünkü esasında kant'ın ortaya koyduğu her şey uygun şartlar altında herhangi bir rasyonel varlığın ulaşacağı sonuçlardır (kant'a göre tabi). kant, diğer insanlara doğru yolu bahşeden bir ahlak tanrısı olma iddiasında değildir. haliyle 'kant bunu yap diyor, çok saçma ama' şeklinde kant eleştirileri absürttür.
3. kantçılıkla sonuççuluğu iki zıt kutup olarak lanse etmek doğru değildir. zira bu iki geleneğin tartışma konuları birbirinden bir hayli farklıdır. ikisine de eleştirel bir noktadan çalışmalarını sürdüren bir insan olarak şunu söyleyebilirim: ahlaki olarak bariz bir şekilde yanlış olduğunu varsaydığımız bir x hareketi bu iki sistemde de yerini bulacaktır. ahlaki olarak bariz olduğunu düşündüğümüz fakat esasında karmaşıklığını koruyan trolley problem gibi örneklede bu iki sistemin örtüşmesi mümkün olmayabilir, bunun sebebi de zaten bu tarz örneklerin birer 'ikilem' olmasıdır, doğası gereği ikilemlerin iki yanı da ikna edici noktalara sahiptir.