sadece adı süper olan ligte, biraz önce biten maçla birlikte 9 maçta 15 puan almış izmir'in gururu.
iç sahada bugünkü maçta birlikte 4 maçtır kazanıyoruz. sol bek adama traore'nin sezonu kapatmış olması, en azından devre arasına kadar en büyük zaafımız olacak. yerine oynayan berkin emir'in defansif kurguya yatkın bir bek olmaması ve ofansif özelliklerinin takım halinde aniden savunmaya geçilecek pozisyonlarda büyük hatalara sebep olması bizi olumsuz etkileyecek. gene de, kendisi birkaç maç üst üste oynadıktan sonra ön yargısız bir fikir edinebiliriz. önündeki yasin öztekin'in oldukça savruk bir futbolcu olmasından ötürü, sağ kanadı kuvvetli takımlar bahsettiğim tarafımızı felç edebilirler. sağda da lamine gassama'nın gelişmeye çok açık bir futbolcu olduğu kadar, henüz toy olduğu ve bek özelliklerinin hepsine sahip olamadığı bir defansif kurguyla önümüzdeki maçlarda zorlanacağız. hele ki -odin korusun- gassama'nın da uzun süreli bir sakatlık geçirdiğini düşündüğümde tüylerim diken diken oluyor çünkü kendisinin yedeği yok. tayfur bingöl'ü sağ bek olarak kullanmaktan başka çaremiz de bulunmuyor.
orta saha kurgusu oturuyor gibi ama alpaslan öztürk ile andre poko'nun birbirlerine oldukça benzer oyuncular olmaları ve poko'nun çok yönlülüğünün öne çıkması forma rekabetini artıracak o bölgede. celso borges'in bu ligin üzerinde olan oyun görüşünden bu yıl iyi faydalanacağız. andre castro (al yanak) amc ile mc arasındaki isimsiz alanda oynamaya alıştı gibi. gerçek mevkisi olan mc'de yer bulması bundan sonra zor. bugünkü maçta özellikle ilk yarı ortada görünmeme nedeni, maça amc olarak başlayıp 15. dakikadan sonra mc'ye geçmesiydi. bu 3'lüden (poko-borges-castro) birinin bile uzun süreli sakatlığı ya da form düşüklüğü bizi ipin ucuna getirebilir. zira aralarında uyum da günden güne artıyor.
önde ise biraz sıkıntılıyız. halâ ligin az gol takımlarından biri olma nedenimiz, geçen sezonun nisan ayından beri ortada olan forvet sıkıntımızdı. cameron jerome ilaç gibi geldi ama biraz geç kaldık. kendisi iyi ki takıma ve oyuna çabuk alıştı. devre arasına kadar yer yer tökezleyebilir ama sonrasında takımı sırtlayabilir. yasin'in savruk oyunu takım savunmasını bitiriyor ama tabelaya katkısı iyi olduğu için (9 maç, 5 gol, 2 asist) henüz eleştirilmiyor. yediğimizden fazlasını atmaya uzun bir süre devam edersek sıkıntı olmaz tabii ama bu ivmeyi geçen senenin mükemmel ilk yarısından sonra sürdürememiş, kısa süre sonra da amaçsız bir takım haline gelmiştik. gene aynı sorunu yaşamamız içten bile değil. bu senenin ana hedefi, geçen seneki gibi, ligten düşmemek adına alınacak en az 40 puan. bu hedefe ulaşıldıktan sonra ise, avrupa kupalarına katılmak için gerekli sıralamayı tutturmaya çalışmaya gelecek sıra. geçen sezon bunu yapamadık çünkü ligte kalmayı neredeyse ilk yarının sonunda matematiksel olarak kesinleştirmiştik. bu sezonun ilk yarısının bitiminde 40 puanda olabileceğimizi düşünmüyorum. ligin ikinci yarısıyla birlikte, biraz daha da akıcı oynarsak, avrupa kupaları hedefine emin adımlarla yürüyebiliriz. takımın maddi olarak iki kamburu olan nabil ghilas ve oscar scarione ile devre arasında yollar ayrılırsa, yerlerine alınabilecek alternatif isimlerle kadro tam bir "istanbul hegemonyası yıkma timi"ne dönüşebilir.
daha güzel günler göreceğiz. devre arasına kadar defansif kurguda biraz dişimizi sıkacağız, takım savunmasında da topu -bugünkü gibi- rakibin ayağına verip geride kaldığımız maçlarda vitesi yükselteceğimiz anları doğru ve akıllıca hesaplayacağız. devre arasına doğru ligteki konumumuz ve hedeflerde hangi seviyeye geldiğimiz daha belirgin olacaktır.