şüphe ile arkadaş. acı ile dost. tutku ile kardeş. hüzün ile akraba.
birisi hayatına girdiğinde hiç bir zaman ne istediğini tam olarak bilmiyorsun. sevmek, güzel olduğu kadar tehlikeli. çünkü bilmiyorsun. benliğini ona teslim ederken onun istediği senin içindeki mi, yoksa sadece dışındaki mi, bilmiyorsun.
karşınızdaki bireyle sevgi-emek bağı kurmanıza kadar geçen sürede ona tahammül etmenizi, gözünüzü başkasına çevirmemenizi sağlayan, aile kurmaya yönelik; heves, heyecan, hayranlık gibi duygularla sizi karşınızdakiyle iletişiminizi ölümsüzleştirme çabasına sokan güçlü bir zihinsel durum.
ne demek istemiş hala anlayabilmiş değilim ama yalçın küçük "aşk tek yanlı olmaktır" gibi bir şey yazmıştı bir kitabında. hayır, insan diyor, koskoca yalçın küçük, mutlaka doğru bir tespit yapmıştır, ama daha ne demek istediğini anlayabilmiş değilim. hep de aklıma gelir aşk denince ama nafile.
yalçın küçük'ün "tek yanlılık" olarak tanımladığı bir durum.
aşk çay demlemek gibidir, niyetine bağlıdır sonucu. amacın suya çay atmak mı yoksa adamakıllı çay demlemek mi?
neyi istediğini bilip ona göre hareket edeceksin. niyet ettim aşık olmaya dediysen, her şeye hazırlıklı olacaksın. kaynar suya da atarlar, üzerine taş çakılda dökerler, altından ateşe de verirler. ama hepsinde kaynamayı göze alıp, demlenmeye adım adım gideceksen çık bu yola. yoksa çöl, mecnun işidir. değilsen ne kendi adını lekele, ne de aşkın üzerinde ayak izlerin kalsın.
ben seni hiç özlemiyorum ki, hele hele hatırıma hiç gelmiyorsun. hemen alınma. yanımdan hiç gitmiyorsun ki özlem çekeyim sana. her daim yanımda o sıcak bakışların, gönlümde. unutmuyorum ki hatırıma gelesin. hatırlamak, unutan işidir. zayıf aşkların harcıdır.
aşk, ne seni seviyorum demeyi becerebilme ne de elveda demesini bilme işidir. ikisinde de ölümüne başarısızlıktır, aşk.
sadece bakarsın yüzüne ve ne olur artık ağlama diyebilirsin sadece, ağlayarak. elini tutmayı isteyip gözlerine bakmaktır sadece, bakma sanatıdır, aşk.
sorulan sorulara cevapsız bakmaktır belki de. sorarsın son bir kez duymak için canını vermeyi dilersin, dile kulaksız, göze çolak olmaktır aşk.
herkese göre bir tarifi vardır. benim için pir'in dediği gibi: ben ol ki bilesin tarifidir ve yedi harftir bana, aşk.
o gülüşün üstünde başka bir gülüş, o bakışın arkasında ki sevgiden daha aziz başka bir şey olmadığını bilmemdir aşk.
onun için, öz, sana has, vücudunda ki parçayı gözden çıkarmaktır, aşk. evet? yüreğini. yüreğini eline alıp dünyaya meydan okumaktır aşk, be can.
iste yeter. gözünü kırpmadan ellerinle göğüs kafesimi yarıp al, zaten senin bu deyip, sevgilinin avuçlarına koymaktır aşk.
seni sevmiyorum sevgili, sana aşığım ben. varsa aşk ile sevgiyi ayırt eden, halep oradaysa arşın burada. hep iyi olduğunu bilmem, hissetmem, uzakta da olsan nefes alışını duymam, kalbinin hala ismimle attığını bilmem, bu bedene yeter.
yıldızınla beraber gökyüzüne her baktığımda seni orada görmemdir, her gece olduğunda seninle tekrar buluşacağımı bilerek yaşamak, aşkımdır...
aşk, ismimden de anlaşılacağı üzere, göz yaşından ibarettir. aşkın tarifi ne dersek diyelim hep havada kalacağı için, bende ki tahta sahip olan "tek makam sahibi"ne bir kaç satır hediye etmeden kapatmak olmaz...
akşamları gelirdin oysa ki, bu akşam yine bekledim senin gelmeni, akşamlarıma hasreti getirirdin sen beraberinde.
gel ki:
mona'yı anlatayım sana, esrar dedeyi, kalbimde ki hicranı ve en önemlisi kendimi... seni seviyorum, herhangi bir erkeğin bir kadını sevebildiği gibi, bir çiçeğin suya ihtiyacı gibi, nefes gibi, can gibi. seni seviyorum, şeytanın günaha aşkı gibi...
yüreğimde ki her saklı natürmort, senin izlerini taşır. kayıp hatıralarımda ki her dekor, senden bir parça taşır. çünkü yüreğin, çünkü yüreğin düştükçe ve kapaklandıkça ben toprağa, kaldırır beni yerden göğsün; yüceltir, hep arşa taşır...
saçların, beni asmak için zülfünde bir kement kurar. dudaklarında öper, canlandırır tekrar yüreğimi. canlandır ne olursun tekrar yüreğimi!!! canlandır ne olursun tekrar yüreğimi.. sakla bir ömür göğsünde, bu yaralı, firari yüreğimi...
bütün yollarım sana çıkmakta.. doğum, batım, önüm, ardım, arzularım.. yeter mi yarım kaldığımı sensizken gizlemeye? gül kokun, ruhuma dolandıkça, gömsem neye yarar yüreğimi en kuytu yere...
anlatamazdım seni, tarif edemezdim... yakıp bende ki her hücremi, nura güneşe mi, söyle seni neye benzetip de anlatsam. akla, düşünceye mi seni... bir çözebilsem ölünceye seni, açılıp dilim bir konuşsam. kelimelerin peşini bıraksa anlam, söylemeden söylesem seni?
"artık aşka inanmayışım, kalbimde taşıdığım tek aşkın üzerine aşk tanımayışım..."
"aşk kalbimi yakan bir volkan gibidir en sevdiğim tatlı kazan dibidir."
birçoğumuz sürekli aşık olduğunu sanıyor. herkes çok seviyor. ölüyor aşkından. instagrama snapchate storyler atıyor twitterda aşk dolu tivitler atılıyor. ilişkinin reklamı yapılıyor. sonra? ayrılık bir süre sonra yeni biri. yine aynı şeyler. tabi eskileri silindikten sonra.
aşkmış. insanların büyük bir çoğunluğu fabrika ürünleri gibi birbirinin aynıyken, kendi kendini pazarlarken aşktan bahsediyorlar. felsefeyle, psikolojiyle, edebiyatla düşürmeye çalışmalar vesaire.
kendine saygısı olmayan insan aşık olamaz. ve bizim kendimize saygımız yok artık.
Şu hayatta başıma gelen en güzel şeydir aşk. Ve bana aşk nedir diye soracak olursanız, onun yanına gitmek için kullandığınız otobüs firmasının mobil uygulamasını indirmektir derim... buyrunuz i.hizliresim.com/...
Aşk vardır ama insan max 2, 3 kere aşık olur hayat boyu. Çünkü birini asla tam olarak taniyamazsin, tanisan yüzde 90 sevmezsin. Birinden önce hoslanacaksin sonra onu tanımaya calisacaksin (buna zahmet edeceksin) sonra taniyabileceksin sonra da sevecek ya da sevmeyeceksin. İnsan bu 3 adımdan birinde elenmelidir. Eğer ki bu adımlarda sistem hatayi yakalayamiyorsa zaten o kişi aşık olamaz. Olduğunu sanır. Aşk, insanın görmezden gelememe yeteneginin sonucu elde ettigidir. Made in china olmayanina ulasmasi zordur ama çoğu insan hatalı birer üründür ve kendini kandırmaktan vazgeçemez.