-
necip fazıl kısakürek'in bir şiiri.
*****
ne kadar vatan varsa, o vatandan haberci,
gurbet dediğin senin, yaradandan haberci...
(1973) -
eski çağların postacısı.
-
Haber getiren kimse, ulak. -
Bir haberi usulünce hazırlayan ve yayın organlarında yayımlayan kimse. -
Muhbir, ihbar eden kimse.
Örnek kullanım: Kaçakçı kamyonları bazen, o da bir habercinin yardımı ile içeride yakalanmakta. (F. R. Atay) -
Bir durumun, bir olayın belirtisi.
Örnek kullanım: Bu bulutlar yağmurun habercisi olsa gerek. -
karakulak.