sovyet işgali zamanında ülkede iş bilen herkes afganistan'ı terk etmiş. geriye de sadece tek becerisi savaşmak olan taliban tayfası kalmış.
muhtemelen taliban'ın afganistan'ı tamamen etki altına almasıyla, tek ihraç kalemi uyuşturucu olan; 21. yüzyılda bile altyapısız şehirlere sahip olan, saçma bir ülke haline gelecek.
ben bu sebeple anlamıyorum işte bu zihniyetteki insanları. bir insanın hedefi nasıl şehirleri ve evleri bok götürmesi olabilir ki?
Taliban'ın ilerlemesiyle beraber tekrar daha kötü günlere gebe ülke.
Aklıma kanlı elmas'taki bir repliği getiriyor, "hükümet kötüdür ama isyancılar daha kötü"
Bu tip ülkeleri 3. Dünya ülkesi olarak bile değil 4. Dünya ülkesi olarak tanımlıyorum şahsım olarak.
Bu tip ülkelere ya ilerici bir tek parti ya da ilerici bir monarşi gerekir.
Ben ikinci kısımdan yanayım Afganistan tarihinde en istikrarlı ve yaşanabilir dönem monarşi dönemidir.
Hatta emanullah han atatürk'ü bile reformlarında yetersiz bulmuş kendisi daha sert kararlar almaya çalışmıştır.
Fakat atatürk gibi bir deha olmadığı için ülkenin bu kadar sert dönüşler yapamayacağını kestirememiş en son isyan çıkınca ülkeden ayrılmıştır.
Bu bölgelerin derin bir tarikat kültürü var, ciddi bir askeri, siyasi dehanız yoksa öyle hemen sert devrimleri sıralayamıyorsunuz maalesef.
Bugün yaşadıkları terör sorununun en büyük kaynağı da pakistan'dır bu arada. bu cihadçıların zamanında eğitimleri pakistan'daki medreseler aracılığıyla yapılmıştır.
Velhasıl zor be ciddi bir askeri harekat ve ciddi bir temizliğe girişilmedikçe zor.
Kökünün kazınması gerek gericiliğin sadece burada değil İran, Pakistan, ırak'la beraber kazınması lazım çünkü buralar birbiriyle hep bağlantılı yerler.
Türkiye'deki derin islamcılar bile buralarla bağlantılıdIR düşünün yani.
Daha çok kan akacak maalesef çok. Meşru hükümet uzlaşmaya çalışmıştı ama o da amerikan güdümündeki bir hükümetti gerçi olmasa da sonuç değişmezdi çünkü İrticayla uzlaşılmaz her alanda kafası kesilir ve kökü kurutulur ancak o zaman bir şeyler düzelmeye başlar.
halk tv’den mehmet bal’a taliban’ın sözcüsü suhail shaheen’nin*verdiği röportajda örgütün dış siyâsî bağlantılarına önem verdiğini, örnek olarak iran ve moskova’yla görüştüklerini söylemiş ve ülkenin %85’ini ele geçirdiklerini teyit ederek hem türklüğüne hem de müslümanlığına vurgu yaptığı recep tayyip erdoğan’dan bu işe karışmamasını aksi takdirde olacakları kabul ettiğini gözeterek bir nevi sonuçlarına katlanması gerektiğini söylemiş. suriye’deki yanlış politikalara benzer bir şeyi bu ülkede de yaşayacağız gibi görünüyor.
öyle ya da böyle, bağımsızlık savaşını taliban vasıtasıyla söke söke kazanmış, düşmanı kovmuş bir ülkedir. hemen her ülke gibi afganistan da değişecekse -elalemin süngüleriyle değil- kendi iç dinamikleriyle değişmeli. saygı duymalıyız ve değişmelerini beklemeliyiz. taliban afganistan'dır deal with it: kelebeğin kozasından çıkmadan uçmasını bekleyemeyiz, olgunlaşmayan muzu yerseniz ishal olursunuz. önce, kızıl jakoben askerlerin yukarıdan aşağıya dayattığı (2010 model liboş gibi yazdım ama afganistan için durum gerçekten öyle) iyi niyetili ama sonuçta başarısız ve "halkta" (aslında aşiretler topluluğu demek lazım) sempatiden çok antipatiye sebep olan reform girişimleri ve ardından sscb'nin darbesi ve işgali, mücahitler, ardından taliban iktidarı ve 2001 komplosuyla başlayan abd işgali, şimdi tekrar taliban iktidarı bunu gösteriyor.
taliban'ın zaferinden aşağı yukarı 1 yıl geçirmiş ülke. olayın sıcaklığında iyi kötü moderniteye ulaşmış her ülkenin yurttaşı durumun vahametinden haklı olarak yakındı ama şunu kaçırdık kanımca ülkenin kendi iç dinamikleri taliban türevi bir ideayı her zaman desteklemiştir, bu zihniyete her daim uygundur.
ister krallık döneminde olsun, ister kısacık sosyalist dönemde olsun o medeniyet varken ki afganistan diye önümüze sürülen fotoğraflar kabil'in birkaç caddesinden başka bir şey değil. modernite denemeleri her zaman ülke genelinde ters tepmiş ve çeşitli isyanlarla sonuçlanmıştır. belli bir kalkınmaya ulaşmadan aşiret yapılanmasının hakim olduğu dinci bakış açısının da yaygın olduğu toplumlarda modernite tutmuyor belli, hatta ters tepiyor. bundan sonra kendi iç dinamikleriyle daha görüşlerine uygun şekilde bir şeyler yapacaklar zaman neyi gösterecek göreceğiz.
ister kabul edin ister etmeyin bu ülkede kabil dışında (o da diğerlerine göre göreceli olmak kaidesiyle) medeniyet diye bir şey yok, içinde yaşayan halkların yapısı böyle.
özellikle kadınlar için yaşam cehenneme dönen ülke. Yaklaşık iki yıldır Taliban'ın iktidarı almasıyla birlikte kırıntı düzeyindeki demokratik hak ve özgürlükler, kadın hakları gasp edildi.
hatırladığımız üzere taliban zulmünden kaçmak için yollara dökülmüş, havaalanlarına akın etmişlerdi. dikenli teller arasından bebeklerini abd askerlerine veren kadınlar, hareket halindeki uçağı tutmaya çalışarak ölen insanlar, uçağa binmeye çalışarak ezilen insanlar.. (bir de tşörtleti basılmıştı uçağı tutmaya çalışan insanların aklımızla dalga geçer gibi) bu sırada ise Türkiye ve çin taliban ile çalışmaya ve iş birliğine hazır olduklarını ilan ediyorlardı. 15 Ağustos 2021’de ülke yönetimini ele geçiren Taliban azınlıkların ve kadınların haklarını koruyacaklarını ilan ediyorlardı. ancak iki yıldır zulüm, baskı ve yasaklar artarak devam ediyor.
abd işgali boyunca afganistanda kadınların çalışma ve eğitim haklarında kısmi ilerlemeler kaydedilmişti. kabil'de kadınlar kamusal alanda varlığını gösteriyordu. kız çocuklarının okula gitmesi %80e kadar ulaşmıştı. kamuda ve bankacılık, medya gibi sektörlerde kadınlar iş bulup çalışabiliyorlardı. taliban ile birlikte uzun yıllar kazanılan haklar bir anda ellerinden alındı.
kadın bakanlığı kapatıldı yerine Faziletin Teşviki ve Ahlâksızlığın Önlenmesi Bakanlığı açıldı. şiddet mağduru kadınların kaldığı sığınma evleri kapatıldı. kız çocuklarına önce lise ve ortaokul sonra da üniversiteye gitmeleri yasaklandı. kadınların yurt dışına çıkmaları yasaklandı. park ve bahçelere gitmeleri, yanlarında yakın bir erkek akraba olmadan uzun yola çıkmaları, uçağa binmeleri yasaklandı. kamuda çalışan kadınların işlerine son verildi. kadınların iş yaşamından uzaklaştırılması evi geçindirme yükünü çocuklara bindirdi. böylece çocuk işçilik arttı. sağlık sektöründe kadın işçiler yalnızcA akrabalarından erkek biri var ise çalışabilir. bunu da belgelemeleri gerekiyor. bu da az sayıda kadın sağlıkçıları daha da azaltmaktadır. bir de buna kadınların kadın sağlıkçılara muayene olması zorunluluğu getirilince durumun vahameti daha da ortaya çıkıyor. kadınlar sağlıktan yararlanamaz hale geliyor. böylece de kadın ölümleri çoğalmış durumda.
son 20 yılda 300den fazla basın yayın organı varken taliban'ın iktidara gelmesiyle yalnızca bir kaç ay içinde 200'ün üzerinde basın yayın kuruluşu faaliyeti engellendi. gazeteciler ülkeyi terk ettiler.
İşsizlikle birlikte ekonomik kriz ve gıda fiyatlarındaki büyük artış, birçok aileyi yiyecek masrafını karşılayamaz hale getirdi. yaklaşık 20 milyon insan şiddetli açlık yaşamaktadır. 6 milyonu kıtlığın eşiğinde. save the children kuruluşunun 1400 hane üzeirnde yaptığı araştırmaya göre taliban iktidarından sonra ailelerin yüzde 82’sinin gelirlerinde kayıp var. Kabil’deki ailelerin yarısı tüm gelirlerini kaybetmiş durumda araştırmaya göre. ailelerin %18i ise çocuklarını çalıştırmak zorunda kalmış. Sağlık sisteminin çökmesiyle ve yetersiz beslenmeyle birlikte bebek ve çocuk ölümlerinde artış yaşanıyor.
İnsan haklarının zaten zayıf olduğu bu ülkede taliban yönetimi ile birlikte insan haklarından söz etmek bile mümkün değil. Gazeticilere, protestoculara, aktivistlere yönelik baskı ve şiddet had safhada.sadece bunlarla da kalmıyor. Afganlar göç ettikleri yerlerde de farklı koşullarda yaşamıyorlar. Afganistan’ın komşu ülkelerinde toplam 8 milyon afgan göçmeni yaşıyor. Türkiye’de sayısı ne kadar bilinmiyor ancak 2022 yılında sınır dışı edilen afgan sayısı 66 bin civarında. Göç ettikleri ülkelerde çoğunlukla kayıt dışı çalışıyor sefalet içinde yaşıyorlar. Çok düşük ücretlerle çok ağır işler yapıyorlar.
Afganistan’da petrol ve doğalgaz haricinde bir çok değerli maden bulunmaktadır. Bunların toplam değerinin 1 trilyon dolardan fazla olduğu söyleniyor. Çin de tabi bu madenleri çıkarmak istiyor ayrıca afganistan’ı kuşak yol projesine dahil etmek istiyor. Abd ise bölgede çin’i sıkıştırmak için istikrarsızlığı körüklüyor. Çin-Rusya ve ABD’nin çektiği iki emperyalist kutup arasındaki hegemonya savaşının arasında kalan ve bu savaşta kaybeden ise yoksul afgan halkı oluyor. Afgan halkının çektiği acılar emperyalistlerin umurunda bile değil.
İttihat ve Terakki dönemi Osmanlı'sı, Lenin-Stalin sscb'si ve Kemalist Türkiye zamanı bölgedeki kolonyalist baskıların azalması sonucu bir dizi modernleşme hareketine girmiş fakat başta toprak mülkiyeti sorunları olmak üzere modernleşme hareketlerinde maalesef istediği sonuçları alamamış ülke.
Türklerin de amanullah han'a (dahil) kadar olan dönemde Afgan modernleşmesine katkısı olmuştur.
Cemal Paşa bizzat Afgan ordusunun eğitiminde başrol oynamıştır bir dönem.
Amanullah han, sıkı Kemalisttir deyim yerindeyse gazi sonsuzluğa gittiği zaman "o büyük insan yalnız türkiye için değil, bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi." demiştir.
fakat yapmak istediği kemalist modernleştirme girişimlerinde başarılı olamamıştır.
Modernleştirmeyi Atatürk gibi zamana yaymamış, toplumsal tabanını oluşturamadan hızlıca yapmaya çalışmış, çıkan feodal isyanlar sonucu tahtından feragat etmek zorunda kalmıştır.
Son modernleşme hamlesi komünist Afganistan dönemi olmuş fakat onun da aynı amanullah han gibi feodal unsurlar tarafından sonu hüsrana uğratılmıştır.
Afganistan kelimenin tam anlamıyla talihsiz bir ülkedir, başına gelen yıkım zannetmiyorum ki başka bir milletin başına gelsin şu zamanda.
Türkiye'deki gibi ilerici-gerici kavgası belli ki uzun yıllar daha sürecektir.
her ne kadar çin destekçisi gibi görünse de, şu aralar taliban yönetiminin çhc ile sorunlar yaşadığı ülke.
örneğin ilginç bir şekilde, taliban daha önce buddha heykellerini dinamitlemişken bu sefer çin'in maden aradığı yerler budistlerin bölgesi diye çin'i engellemiş.