"Bagok'tan Gabar'a 26 Gün" alt başlığı ile yayımlanmış kadri gürsel belgeseli.
kitap fransız haber ajansı için çalışan iki gazetecinin 1995 yılında pkk'lılarca kaçırılışını ve onlarla geçirdiği 26 günü anlatıyor.
meslek/ vatandaşlık kartlarını değişmeli kullanan gazeteciler (fransız haber ajansı için çalışıyoruz ama türküz/ türküz ama fransız haber ajansı için çalışıyoruz) bölgeden hatırı sayılır malzeme toplayıp türk ordusundan ve pkk'dan insanalarla görüşüyorlar, "araştırmamız başarılı" falan derken kaçırılıyorlar.
kitap ne anlattığını biraz da okuyanın niyetine bağlıyor. örneğin bir pkk'lı türk ordusunun köy boşaltmalarını, amerikan ordusunun vietnam'da yaptıklarına benzetiyor. tam "ulan yöntem olarak bezer hakkaten" diyecekken bir diğeri "köy boşaltmalardan önce burada devlet gibiydik, buraların sahibi bizdik, devlet giremezdi" diyor. "e o zaman bu kadar ağır bir otorite problemini ortadan kaldırmakta başarılı olmuş" fikri uyanıyor insanda.
bir de solda hala "canım kürt siyasi partisi pkk değil" denen zamanlarda, pkk'ya katılan pek çok kişinin örgüte hadep büroları vasıtasıyla girdiğini bizzat katılanların ağzından yazmış. hep-hadep pkk'ya üye alım bürosu gibi çalışmış o dönem kitaba göre.
bunları yazınca sanki devlet yanlısı bir kitap gibi oldu. oysa kitapta dağdakilerin dağa çıkana kadarki hikayeleri de var. aklımda kalan bir tanesi köyü boşaltıldıktan sonra uzun süre yoksulluk çekiyor sonra kürt olduğu için işe alınmayacağı kendisine söylendiğinde pkk'ya katılma kararı veriyor. yine aklımda kalan, gazetecilerin kaçırılma süresince fotoğraf çekmeme kararını gerilla romantizmi adına bozup, ay ışığı altında makineli tüfekler, el bombalarıyla bir latin amerika devrimcileri gibi betimledikleri, pkk'lıları görsel olarak yücelten bir pasaj da var.
kadir gürsel "kitabı yazalı 20 sene oldu, bu iş hala bitmedi" demiş. yine de koşulların onun anlattığından çok farklı olduğunu tahmin ediyorum eksik bilgiyle. bir "çok yakın tarih" belgeseli olarak okunabilir.
kitabı uzun zaman önce okudum, eksik, hata mümkündür.