teorisi de vardır, etiketleme olarak da geçer. ingilizcesi labeling theory. 1960'lı yıllarda krimimoloji ve sağlık alanında yapılan çalışmalarda belirginleşmiş, adı konulmuş, teorisi örülmüş.
Öncelikle şunu hatırlatmak isterim. Bu çalışmalar sembolik etkileşim adıyla bilinen kabaca on dokuzuncu yüzyıl sonu yirminci yüzyıl ortalarına kadar amerikan sosyalojisine hakim olmuş bir paradigmaya dayanır. Sosyal psikolojinin bir disiplin gibi gün yüzüne çıkmasını sağlayan sembolik etkileşim araştırmaları anlamların toplumsal etkileşim yoluyla oluştuğu, bireylerin şeylere davranışlarında sembollerin önemli olduğu ve en önemlisi de anlamların başa gelen şeylerin üstesinden gelmek için başvurulan ve yorumlanan referans kaynaklar olduğu fikirleri üzerinde temellenir. Yaftalama kuramı da işte bu varsayımların yolunu takip ederek oluşturulmuştur ve genel itibariyle sapkın ya da suçlu birey ya da grupları tahlil etmiştir.
Toplumsal hayatta birtakım insanları birtakım sıfatlarla etiketlemeler çok yaygındır bildiğniz gibi. Bazı insanların toplumun istediği yönden saptığını düşünürüz. Fakat ele aldığımız kurama göre sapan bir birey yok, onun saptığını farz eden toplum var. Bireyin sergilediği bir davranış (bir ihlal) ancak ve ancak etkileşim halindeki toplum tarafından kodlandığında etikete dönüşür. O kişi ya da gruplara o etiketi veren toplumun kendisidir. Toplum bu açıdan eleştirel ve taraflıdır. Böyle olunca da başkalarıyla olan etkileşim bireyin benliğini yarattığı için zamanla söz konusu bireyler o etiketleri kişiliğine dahil eder. Bir çeşit formasyon süreci gibi düşünelim. Toplum birine sen şusun dedi, o kişi de şu olmayı zaman içinde öğrendi. Çünkü etiketlenen kişiler kendileri gibi olanlarla yakınlık kurar. Tabii ki bazen bu etiketlere sıyrılmayı başaranlar da olur. Bunun için de hem ortam hem de entelektüel düzeyin çeşitlenmesi elzemdir. Etikete direnme hakkı saklıdır.