Geçtiğimiz gün Çin ve Rusya kaynaklı olduğu tahmin edilen ddos saldırılarına maruz kalan devlet. Birçok internet sitesinin yanı sıra dijital bankacılık sitemleri de zarar görmüş.
fahişeliğin illegal olduğu ülke. türkiye'de bile genelevler ve vesikalı çalışan seks işçileri mevcutken amerika'da fahişelik yasaktır. ancak para ödenilen partnerle birlikte yapılan aktiviteler filme alınır ve daha sonra internette yayınlanır ise serbesttir. çünkü o zaman porno film çekmiş olursunuz ki porno film çekmek yasak değildir.
aslında bunun bile arkasında bir mantık var. fahişelikle ilgili yasaklama çok eski yıllarda beyaz kadın ticareti yapılması ve kadınların zorla fahişe olarak çalıştırılmasının önüne geçmek için getirilmiştir. ama tabi yine de enteresan.
benim şahsi görüşüm ise, aslında ortada alacak-verecek sorunları olduğu. amerikan halkı cidden aptal insanlardan oluşuyor ve "kanserin tedavisi bulundu ondan öldürülüyor bunlar" şeklindeki dedikodulara kolayca inanıyorlar.
mesela türkiye'de de faili bulunamayan her cinayet derin devlete atılıyor. bir ara her mafya hesaplaşmasına derin devlet cinayeti olarak bakılıyordu.
bir de bu işlerde çok fena para dönüyor. ömer coşkun denen adam milyon dolarlarla oynuyordu mesela. paranın olduğu her yerde o paraya göz koyan insanlar da vardır.
bütçe mevzusunun yanlış anlaşıldığı ülke. bütçede sorun olur zaman zaman evet. ama orda tuhaf bir işleyiş vardır. diyelim ki polis teşkilatı... bulunduğunuz town'un polisi vardır, şehrin polisi vardır bir de state'in/eyaletin polisi vardır. bir olay olunca üzerinde herbiri farklı şeyler yazan polis arabaları durur. iftaiye vs için de aşağı yukarı aynıdır.
bütçe sıçarsa... en fazla otoyol tamiratı durur... bir miktar polis veya devlet memuru işten çıkarılır falan. faturası da "mayor"e çıkar seçimde... town seçimi de olsa eyalet seçimi de olsa. ülke batmaz yani... bütçe sıçar sadece. denkleşene kadar kesinti yapılır hepsi o.
Demokrasi getirdikleri ırak'tan, ırak parlamentosunun yaptığı demokratik oylama sonucu çıkan kararla kovulmuştur. Demokrasinin getirisi bu karara uyacaklar mıdır göreceğiz. (bkz: ortadoğu'da kartlar yeniden dağıtılıyor) *
gidip görmüşlüğüm yok ama geçen gün cnn izlerken çok garip geldi bana...
malum salgın orada da söz konusu. ve insanlara yardım dağıtılıyor. bir binanın otoparkında. insanlar yardım almaya arabaları ile geliyorlar. araçtan inmek yok, bagaj açılıyor, gıda kutuları bagaja görevliler tarafından konuluyor. yardımı alan gidiyor sıradaki geliyor...
izledim biraz, adam yardım almaya chevrolet escalade ile gelmiş. türkiye'de çok pahalı da amerika'da 75 bin dolar falan. e bu araba su da yakmıyor. ama gıda yardımı alıyor...
işin daha enteresanı, haberi yapanlar bu durumu fi tarihindeki ekonomik çöküntü zamanına benzetiyorlar. siyah beyaz bir foto. insanlar beşerli sıra halinde dip dibe kuyruk olmuşlar. o fotoğrafla, escalade ile yardım almaya gelen insanları benzer görüyorlar...
şaka haber sandım. ama çok da ciddiydiler. kimse gülmedi. cnn sonuçta. çok değişik bir kafası var amerikalıların...
Pazarlama konusunda yanına kimsenin yanaşamayacağı kuzey amerika kıtasında bulunan ülkedir.
Filmlerini, kitaplarını, sporunu, müziğini, teknolojisini, yemeklerini, kısacası kültürünü en iyi yayan ve benimseten ülkedir bana göre. Çoğu şeyin özellikle teknolojinin merkezi olmasına itirazım yok. Fakat bunların reklamını yapma ve kâr elde etme konusunda başarılılar. En kötü örneklerinde bile bu böyle.
Ayrıca halk arasında ameriga diye telaffuz edilir ve ameriganın oyunları meşhurdur.
siyahi bir adamın polis tarafından öldürülmesi üzerine yine yangın yerine dönen ülke. birçok şehirde protestolar düzenleniyor, polislerle halk arasında çatışmalar oluyor.
25 mayıs günü minneapolis şehrinde bir sahtecilik ihbarına giden polis, şüphelinin eşkâline uyan george floyd adlı vatandaşı arabasında buluyorlar. 46 yaşındaki floyd'u arabasından indirdikten sonra aralarındaki sözlü tartışma alevleniyor ve polislerden biri floyd'u kelepçeleyip yere yatırdıktan sonra, "zapt etmek için" dizini boynuna bastırıyor. polislerin üstündeki kameralardan, yaklaşık 10 dakika sonra, floyd'un "i can't breathe, please" "nefes alamıyorum, lütfen" diye yalvardığı duyuluyor. birkaç dakika sonra da sessizleşiyor ve hareket etmesi duruyor. ambulans gelip hastaneye götürüyor ama kısa bir süre sonra öldüğü açıklanıyor. şuradaki haberde videoyu izleyebilirsiniz yüreğiniz el verirse.
bunun üzerine floyd'un boynuna basan polis memuru ve üç kişi daha işten çıkartılıyor ama halkın öfkesi dinmiyor. memurların çalıştığı karakol önünde toplanan kalabalık hızla büyüyor. haber duyuldukça, şehir çapında protestolar, yağmalar başlıyor. protestolar ülkenin diğer şehirlerine de sıçrıyor. insanlar ellerinde "i can't breathe" pankartlarıyla sokağa dökülüyor. dükkanlar, araçlar yakılmaya başlıyor. emniyet, söz konusu karakolu boşaltmak zorunda kalıyor. hatta dün geceki olaylarda karakolun ateşe verildiği bildirildi.
yaşanan olaylar üzerine trump twitter'dan çatıyor. protestocuları haydut * olarak nitelendirip, aşırı solcu dediği belediye başkanını, ayağını denk alması için uyarıp, ulusal muhafızları yollamakla tehdit ediyor. twitter da şiddeti yücelttiği gerekçesiyle, turuncu reisi sansürlüyor.
Yasal olan her şeyin meşru olmadığını, olamayacağını tarihte defalarca ispat etmiş bir devlettir abd. "Terörle mücadele" adı altında fikir özgürlüğü, ırksal / etnik bağımsızlık gibi temel anayasal hakları ihlal ederek, tamamen kendi ideolojik bağnazlıklarını dikta etmelerine acı bir şekilde tanıklık ediyoruz hala. Yüzyıllardır birtakım toplumsal şiddet içeren olaylara her daim "ama" kelimesi ile birlikte "ama bireysel" "ama münferit" söylemler ile savunmalar geliştirdik devlet ve toplum olarak. Bireyler, ait oldukları kurumları, grupları, ideolojileri temsil etmez; kendi başlarına böyle bir "gaflette" bulunmuşlardır denilir genelde. Fakat eğitim sistemi olsun, nesilden nesle aktarılan bağnazlık olsun; en ufak bir faturayı kendisine kesmez devlet denilen aygıt. Her daim ve her zaman haklıdır; buna karşı çıkana da "vatan haini" yaftasını yapıştırır hemen.
Bu toplumun ciddi bir kesiminin atom bombasını dahi "ama bilime de katkısı yadsınamaz" diye savundu. Hitler'in kitapları bir dönem en çok okunanlar listesine girdi. Nietsche ile nazizm'i birbirine entegre ederek, felsefi bir düzleme oturtarak meşrulaştırma ve tamamen masumane yapılan bir yanlışmış gibi gösterenler de oldu.
Dünya hiçbir zaman iyi bir yer olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak. Abd ve diğer birçok devlet ile ilgili daha birçok değerlendirme ve akademik referansla birlikte, utanç kaynağı oluşturması gereken "münferit" olaylar örnek gösterilebilir ama; ama işte..
İşin özü esasen Fikret Hoca'nın da dediği gibi şudur şahsıma göre :
"Sınıflı toplumlarda gerçeği söylemenin bir bedeli vardır."
kolluk kuvvetlerinin apartheid yanlısı eylemleri artık can sıkan ülke. iç savaş'tan sonra siyah tenli insanlara olan bakış açısı günden güne kötüleşiyor.
sıradan bir otobüste bir siyahi kadının yerini vermemesi ile başlayan hareketler bile bir yere kadar. tabi buna dünyanın en aptal topluluğu olan abd vatandaşının seçtiği doritos surat da eklenince...
kennedy'den beri sürekli birbirinin kopyası olan politikalar, seçim kampanylarında çok şeker gelen adayların verdiği umutların hep boşa çıkması... havaya uçan paralar, skandallar... demek istediğim, garip bir ülke amerika. köleliği kaldıracağını söyleyen başkan seçilince iç savaş çıkıyor. normalde üçüncü dünya savaşı'na sebep olabilecek küba füze krizi'ni çok sakince çözen başkanlarını öldürüyorlar. watergate'i geçtim zaten.
uss maine'in batışından beri sürekli savaşan, sürekli seferberlik ilan eden abd yorulmuş olacak ki artık işi dalgaya almaya başladı bence. hatta 2016 başkanlık seçimi bütünüyle bunun en önemli kanıtıdır. komiklik, şakalar iyi güzel de bunun bir bedeli olacak tabii .
50 yıl geriye gitme eşiğine gelmiş ülke. ancak abd hükümeti bu tarz başkaldırıları her zamanki gibi halkın haklarını elinden alarak, terörist diye damgalayarak sert müdahale ile sindirecektir.
son olaylardan sonra aksine bir kanı yerleşse de, ırkçılığın azaldığı ülkedir. aslında polisin sokakta nedensizce adam öldürmesine verilen büyük tepki de bunun göstergesi. bugün birleşik devletler'de özellikle son 20 yılda ırkçılık büyük bir tabu haline gelmiştir. hatta tersinden bir ayrımcılığa bile sebep olmuştur. örneğin bir lisede değil ırkçı kelam etmek, bir beyaz, siyahiler arasında yaygın olan rasta tarzı saçla okula gitse sosyal lince uğrayabilir. siyah kültürü beyazlarca dokunulmaz hale gelmektedir.
kaba bir karşılaştırma gerekirse, ekşi sözlükte bile, rahatlıkla "kürt işte" "barzolar ancak bu kadar yapar" "orospu çocuğu" gibi yorumlar cirit atabilirken, a.b.d.'de direk işini, gücünü, okulunu kaybetmeye neden olur.
siyahlara karşı şiddetin ezici çoğunluğu yine siyahlar tarafından yapılmaktadır. burada ırkçılıktan çok, sosyal yapının ve alım gücünün siyahi mahallelerdeki kırınımı nedendir. polis şiddeti de vaka başına, beyazlara karşı daha yüksek orandadır ama bu son söylediğimden hızlı çıkarımlar yapmak doğru değil. ha o polis, bizdekinden farklı olarak dakikasında cezasını buldu.
kurumsal ve açıktan ırkçılık hiç olmadığı kadar tabudur dedik, yine de her toplumda olan, kolay kolay adı koyulamayan gömülü ırkçılık mevcuttur. bu yaşlı nüfus arasında, güneydeki kırsalda daha yaygın. açıkçası insanlara karşı renk körü olmak yerine "siyah kültürünü yüceltme haftası" gibi "ten rengine göre farklı tavır" anlayışının bunu körüklediğini düşünüyorum. bunu söylemek, "karşıdakinin rengini umursamıyorum" demek bile beni "gizli ırkçı" etiketinin altına koyar.
hiçbir ülkenin olmadığı gibi, amekerika'da bir rüya ya da cennet değil. trump seçildiğinden beri -hillary'nin parmağı var diyen çok- toplumsal olaylar da arttı. hispaniklerin sorunları, kaçak göçmenlerin sayısının artması ve sistemin dışında dev bir işgücünün oluşması, siyahi mahallelerde aile yapısının dağılması, tek anne tarafından maddi sıkıntılarla büyüyen çocukların suç dünyasında yüksek temsili, finansal disiplinin terkedilip üst orta sınıfın bile maaştan maaşa yaşaması dert. diğer yandan, istatistiksel olarak, liseyi çocuk yapmadan bitiren aç kalmaz. mental sorunu veya uyuşturucu bağımlılığına çare bulamayanlar dışında kimse evsiz de kalmaz. foodbak'de bu insanlara yemek, sağlık malzemesi dağıtmış, buralardaki taşan stokları görmüş biri olarak söylüyorum.
bir iki cümleyle karikatürleştirilip tüm yönleri iki paragrafla ortaya konabilecek, "harikadir" ya da "bitti çöküyor" denebilecek bir ülke değil yani.