1990'ların sonunu fırtına gibi geçirmiş black metal grubu windir'in 2004'te aniden dağılmasıyla kurulmuş bir grup bu. windir'in dağılma hikayesi ise, gerçekten de korkunç: 2004'ün ocak ayında, grubun her şeyi olarak görülen, valfar adıyla bilinen terje bakken, ailesinin evine gitmek için yürüyüşe çıkmış. fagereggi'deki eve yürüyen bakken, kar fırtınasını ve tipiyi hesaba katmamış. bir süre yürüdükten sonra iyice zorlanmaya başlamış. ailesinin evine kadar gidemeyeceğini düşünüp geri dönmeye başlamış ama tipi her geçen dakika daha da artmış. çarşamba günü yola çıktığı bilinen bakken'den cumartesiye kadar haber alamayan ailesi polise haber vermiş. yetkililer aynı günün akşamı kendisinin donmuş bedenini sogndal vadisi'nin biraz yukarısında reppastolen (reppastølen) denilen yerde bulmuş. otopsisinde de hipotermiye bağlı komplikasyonlardan dolayı öldüğü belirtilmiş. bu ölüm, grubu darmaduman etmiş. 2004'ün eylül ayında valfar adına bir konser düzenlemişler ve grubun dağıldığını açıklamışlar. bu son konsere enslaved ve finntroll gibi gruplar da katkı vermiş.
vreid'in 2004'teki sancılı kuruluş hikayesi böyle. 2009'a kadar grubun ritim gitarlarını çalmış ese eliassen'le yollar ayrılmış, kendisinin yerine gruba katılan, strom adıyla bilinen stian bakketeig'le birlikte, neredeyse son 10 yıldır, grubun bütün elemanları windir'in eski elemanlarından oluşuyor. bu durum hem çok acıklı hem de insanı "tabii lan, daha işiniz bitmedi. valfar da devam etmenizi isterdi" diye için için bağırtıyor.
grubun şu ana kadarki son albümü lifehunger . müthiş bir intro olan flowers & blood'la -tabii ki valfar'ı anarak- açılıyor albüm. one hundred years'la tempo yapıyor, lifehunger'la fena halde kafa sallatıyor (albümün en ritmik şarkısı), hello darkness'la valfar'ın hayatını kaybettiği anlardaki buz gibi havayı iliklerinize kadar çektiriyor, sokrates must die'la black metale doyuruyor ve son şarkı olan heimatt'ın girişindeki gitar riffleriyle ürpertiyor. hızıyla ters orantılı olarak dinlediğim en melankolik black metal albümü lifehunger olabilir. albüme adını vermiş şarkıyı bir kenara ayırdığımda, hello darkness'ı onlarca kere üst üste dinlememek ve heimatt'ın içine girip düşüncelerimin etrafında kaybolmamak için zor tutuyorum kendimi.
valfar'ın valhalla'dan eski arkadaşlarına bakıp gururla gülümsediğini hayal etmemek çok güç. umarım vreid'in yolu, valfar'ın, çıktığı son yürüyüşteki yoldan daha kolay ve daha açık olur.