cengiz aytmatov'un yazdığı uzun bir öykü, kısa bir romandır cemile. louis aragon "cemile"yi fransızca'ya çevirdiğinde kitabın ön sözünde "cemile" kitabının hikayesi için "dünyanın en güzel aşk hikayesi" demiştir. kitabı okuduğumda kitap için yapılmış bu yorumu biliyordum. ön yargılıydım kitap için, acaba gerçekten bir öykü için böyle büyük bir yorum yapılabilir miydi?
eski halk türkülerinde güzellik bulanlar bilirler, o türkülerde bugünün deneyimiyle inanması zor bir safilik, saflık ve pırıltı vardır. "cemile" romanı böyle özelliklere sahip bir roman, romanın öyküsü böyle özelliklere sahip olduğu gibi romanın yazım dili de aynı özelliklere sahip belki kitabı bu kadar değerli kılan da budur. dil ve öykü arasındaki uyum ve tutarlılıktır. peki, "cemile" "dünyanın en iyi aşk öyküsü" müdür? bu soruya cevap verebilecek kadar çok "aşk öyküsü" okuduğumu düşünemem. ne kadar çok aşk öyküsü okursak okuyalım en fazla "benim okuduğum en iyi aşk öyküsü" diyebiliriz bir öykü için.
kitaptan hatırladığım bir ayrıntı, gökyüzünde en çok yıldız ağustos aylarında görülürmüş. bilimsel olarak doğruluğu var mıdır bu bilginin yoksa yazarın düşünden ya da düşüncesinden doğan bir bilgi mi bu bilgi bilemiyorum ama ağustos aylarında gökyüzüne baktığımda "cemile"yi hatırlarım hep.
en güzel aşk hikayelerinden biri olarak değerlendirenlerin haklı olabileceğini düşündüğüm bir hikâye.
iki ucu boklu değnek durumlarının çokça işlendiği bir hikâye. kitabı okurken cemile'ye aşık oluyorsunuz. bir hikaye anlatıcı (seyit) olup aşık oluyorsunuz, bir kendiniz olarak aşık oluyorsunuz, bir sadık olup aşık oluyorsunuz, bir danyar olup aşık oluyorsunuz, bir de köyün gençlerinden biri olup aşık oluyorsunuz. aytmatov öyle betimlemiş, cemile'yi herkesin gözünden görmüş, bütün gözlerden aşkla görmüş...
bir orhan kemal romanı, cemile ile katip necatinin aşkını anlatır, cengiz aymatov'un romanındaki cemile ile danyal arasındaki aşka ulaşamaz, orhan kemalin cemile ve necatisi, orhan kemalin bir aşk romanında, arka planda bağlı oldu ideolojiyi çok fazla göze sokmasından kaynaklanır aymatovun cemilesinden geri kalması.
Çok sevdiğim (bkz: orhan kemal) romanıdır. İnce bir roman olmasına rağmen çok şey anlatır.
Orhan kemal romanlarında işçi emekçilerin yaşamlarını, umutlarını, dönüşümlerini anlatır.
içinde aşk olsa da bir aşk romanı değildir bu roman. Orhan kemal bu eserinde kendi memleketi olan adana'nın 1930'lu yıllardaki iplik işçilerini ve işçi mahallesini boşnak kızı cemile ile kâtip necati'nin aşklarını merkeze alarak anlatıyor. Cemile çok güzel bir kadındır ve erkekler dünyasında da çeşitli zorluklar yaşamaktadır. Güzel olduğu için erkeklerin dikkatini çeker. Pek çok kişi tarafından evde oturması için uyarılır. evli dört çocuklu ve karısı doğurmak üzere olan komşusu Musa'nın bile genç kızda gözü vardır ve arkasından atıp tutar. deveci çopur halil adlı köylü ise cemileyi görür ve onunla evlenmek ister. Cemilenin etrafı erkeklerle çevrilidir. ancak cemile bir seçim yapar. Cemile'nin parada pulda gözü yoktur. Fabrikaya yeni girmiş olan Kâtip necati'dedir gönlü. Aslında necati modern, kentli işçiyi temsil ederken deveci işçileşmemiş kültürel olarak dönüşmemiş köylüyü temsil eder.
1934 yılıdır. Cemile 14 yaşında boşnak göçmeni bir ailenin dik başlı, direngen ve güzel kızıdır. Annesini hastalıktan kaybeder. Babası ve abisi ile yoksulluk içinde yaşar. Babası evin işleri ile uğraşırken abisi ve cemile iplik fabrikasında çalışarak evin bütün yükünü sırtlanır. İplik fabrikasında çalışan cemile sabahın kör saatlerinde fabrikanın yolunu tutar, gün yüzü görmeden akşamın karanlığında evine gelir.
Burada aklıma (bkz: alpay)'ın (bkz: fabrika kızı) şarkısı geliyor.
Küçücük çocuklar makine aralarına girip ufacık bedenleriyle yumuk yumuk parmaklarıyla kopan tellere bağ atarlar. 12 14 saat çalışırlar. Buram buram yoksulluk kokar işçi mahalleleri.. Yine de bu zorluklara rağmen romanda mahallelinin bir dayanışma içinde olduğunu da görürüz. Zor günlerde insanlar birbirlerinin yardımına koşup dertlerini paylaşırlar.
Cemile'nin çalıştığı fabrikada iki patron var. Biri modern kapitalist değişime uyan Numan bey, diğeri ise eskide ayak direten kadir ağa. Aslında dönemin değişikliğini bu iki patron üzerinden anlatıyor Orhan Kemal. kentli kapitalist ile sonradan görme, bir an önce zengin olma hayali kuran taşralı kapitalist çatışmasını anlatır Orhan Kemal. Kadir ağa kendi ayağının kayacağı korkusu ile türlü oyunlar çevirir ve işçileri de oyuna getirir. işçiler ne yazık ki bilinçli olmadıkları için taşralı kapitalisti kendilerine yakın görüp onun peşinden giderler.
Romanın bir diğer kahramanı da izzet ustadır. İzzet usta bilinçli işçiyi temsil eder. O dönemde sendikalar yasak, işçiler örgütsüz ve bilinçsizdi. İzzet usta ise tek başınaydı. ne kadar işçileri uyarsa da bir hazırlık ve örgütlülük olmadığı için türlü oyunlara gelindiğini orhan kemal izzet ustan kahramanıyla anlatır bizlere.