1. 2001-2005 yılları arası toplam beş sezon çekilmiş bir kara komedi. yanılmıyorsam cnbc-e yayınlamıştı. www.imdb.com/...
    #82433 laedri | 7 yıl önce
    0dizi 
  2. aptal kutu dünyasında bir sanat eseri.
    #114355 dreagd | 6 yıl önce
    0dizi 
  3. yaşamın yılların sayısına göre değil de yaşanılanlara göre bir değer kazandığını, kimimizin çok insan, kimimizin çok para, bazılarımızın bolca mutluluk, bazılarımızın inanılmaz kederler biriktirdiğini anlatan, bir şeyleri gerçekten anlatmaya çalışan dizi. Histerik bir anne, kendini keşfetmeye çalışan üç kardeşin çevresinde dönen enfes hikaye.
    Hemen her bölümde hiç tanımadığımız birinin ölümü ve bu ilginç aile bireylerinin kendi çatışmalarını bu ölüm ile çözmeye çalışmalarını 5 sezon zevkle izleyebilirsiniz.
    Final bölümünün ne kadar önemli olabileceğini bildiğimiz (evet game of thrones’a taşlama yapıyorum) için bu dizinin izleyebileceğiniz en iyi dizilerden biri olduğu iddiasını destekliyorum. Finali ve finalinin son on dakikası çok etkileyici.

    Sevdiklerinize şöyle bir sarılın işte mesaj bu.
    #147920 vemvet | 6 yıl önce
    0dizi 
  4. hayatı olabilecek en iyi şekilde anlatan dizi. acıtasyon yok, mesaj vereceğim diye diyaloglara hapsetmek yok, hazır konumuz da ölümken biraz ekşın katalım yok. peki diziyi bu kadar gerçek yapan ne ?
    - dizinin ana karakterlerinin tecrübe ettikleri olaylarla birlikte geçirdikleri değişimi görüyoruz. tabii bu 'çaat bir olay oluyor, millet aydınlanıyor ve her şey değişiyor.' gibi bir değişim değil. karakterlerin sorgulama süreçlerini, duygu durumlarındaki ve bakış açılarındaki değişiklikleri izliyoruz önce. yani karakterlerimiz zamanla, bizim gibi sindire sindire değişiyor.
    - olaylar cenaze evi işleten bir ailenin ve onların ilişkilerinin etrafında gelişiyor. burada yan karakterlerin de ayrı bir önemi var. her bölüm bir yan karakterin ölümüyle başlıyor ve cenazesi için ana karakterlerimizin işletmesine başvuran yakınlarının ölüm karşısında verdikleri tepkileri görüyoruz. 70'i devirmiş annesinin arkasından 'erken ölüm' diye ağlayan da var, iki haftalık bebeğini gömmeye gelen de. türlü hastalıklar yüzünden ölen de var, spor yaparken kalp kriziyle aniden giden sağlıklı gençler de. var da var. buna devam edersem okumazsınız, ben de bitiremem zaten. buradan dizinin ana temasına gelecektim aslında. tüm bu süreçte siz de karakterlerle birlikte hayatı sorgularken buluyorsunuz kendinizi. ölüm karşısında hayatın bir anlamı var mı? varsa ne? ve bu anlam insandan insana değişiyor mu? henüz ikinci sezonun başındayım. karakterlerin de kendi inançları doğrultusunda bu sorulara yaklaşımı farklı. ben bir de şu soruyu eklemek istiyorum bunlara: 'hayatımızın niceliğini artırmaya çalışırken kaygılarımızla niteliğinin düşmesine sebep oluyor muyuz?'
    aslında buraya kadar temel şeylerden bahsettim. dizi çok dallanıp budaklanıyor, bu kadar hayatın içinden olunca. biraz da karakterlerden bahsetmek istiyorum. bundan sonrası destan gibi bir spoiler.

    -- spoiler --


    sevgili ruth, tam bir okb hastasısın. kendini değiştirmeye çalışırken bile değişime takıntılısın. o kadar kontrol bağımlısısın ki karşında rahat olmak mümkün değil. yine de bir anasın ve çocuklarını onları yargılamayacağına inandırma gayretini ve hayatlarını paylaşma çabanı takdir ediyorum. -her ne kadar bunun için gecikmiş olsan da-. 2. sezonla birlikte kendini biraz rahat bıraktığını görüyorum. kendini yargılamayı bırakmanla, çocuklarını yargılamayı bırakman birbirini takip ediyor gibi. şüphesiz ki burada görmek isteyenler için büyük dersler var.

    ailenin akıllısı claire, ergenliğini kapıları çarparak yaşasan da en naifleri sensin. kaç bölüm oldu daha kimsenin duygularına karşı kayıtsız kaldığını görmedim. güçlüsün, akıllısın, insanları yargılamadan önce eylemlerinin arkasında yatan motivasyonları değerlendiriyorsun. ukalalığından gelen bir bilmişliğin var ama olsun, sevdim seni kız.

    nate, sen benim düşmeye doyamadığım dipsiz kuyumsun. duygularına en aşina olduğum karakter sensin. sağlıklı yaşama gayretin, 'ben kırmızı et bile yemem, her gün koşuya çıkıyorum.' diye doktora bağırışın, çocukluktan beri takıntı haline gelmiş bir korkun olan ölümle yüzleşme sürecin... babanı gördüğün rüya neydi öyle ya? ölümün takım elbiseli, karizmatik ve sakin bir adam olmasına, yaşamınsa kilolu, rengarenk giyinmiş, neşeli ve konuşkan bir kadın olmasına bayıldım. eh meslekte de defalarca ölümün yaşamı becermesine tanıklık ettin. babanın da dediği gibi 'artık oyundasın nate. bundan kaçamazsın evlat.' önümüzdeki bölümlerde kaygılarını yenebilecek misin, sorgulama sürecin nasıl ilerleyecek çok merak ediyorum. sanırım tüm bu yüzleşme sürecin hayata karşı sığ bakış açını azaltacak ve ilişkilerini derinleştirecek. önceden gelişine yaşadığın hayatının niteliğini arttıracaksın gibi duruyor. şimdiden üstüne yapışan bencil yaftasından kurtulmak üzere olduğunu görüyorum. daha mı anlayışlı oldun ne? senin değişim sürecinin çok içine girdim, 'sikerim böyle hayatı.' diyip uyuşturucuya falan düşersen salak gibi kalırım ekran karşısında, üzme beni.

    işte gaylere kaptırdığımız bir yakışıklı daha, david. senin karakter gelişimine ba-yıl-dım. kabul görme ve sevilme isteğiyle hep kendini başkalarının gözüyle yargıladın. hatta babandan takdir görmek için gittin istemediğin bir mesleğe atıldın. haliyle de sürekli gergindin. sanki homoseksüel olman bir kusurmuş gibi bunu ailenden dahi gizledin ve bu kusuru kapatmak için insanların takdir edeceğine inandığın bir resim olarak kendini bir çerçevenin içine hapsettin. sonra da parça pinçik ettin tabloyu. zaten senin kendini dağıtmadan, kendini tehlikeye atacak hatalar yapmadan kendi yolunu çizebilmen mümkün değildi. olum çok güzel değiştin ya.

    aah brenda ah. gerçekten zeki ve havalı bir kadınsın ama her bölüm ''ben psikologların elinde laboratuvar faresi gibi incelenerek büyüdüm.'' diye kafa sikmenden bıktım yahu. yazacağım da senin hakkında henüz kafam karışık. zaten hep ne diyorsun: 'beni analiz etme!' bir süre daha gözlem altında bırakıyorum sen.


    -- spoiler --

    #163596 pretending | 5 yıl önce
    0dizi