"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum.. ayağını bir cam parçasıyla kesmek veya eczanede dikiş artırmak değildi bu... acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi... kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi..."
"şeker portakalı", tek başına "klasik" olan jose mauro de vasconcelos kitabı. kitap, çocuk kitabıdır ama kitabı okuyup bilen büyükler, ihtimal ki çocukların şeker portakalı'nı erken yaşlarda okuyup okumaması konusunda emin olamamaktadır. "şeker portakalı" çocukları erken yaşta büyütebilecek duyarlılıkta çok yoğun bir kitap. çocukların kitabı okuyup da ağlayacağını düşünmek pek iç açıcı değil; o yüzden kitap en azından lise çağlarında okunsa daha uygun olur diye düşünüyorum. kitap, beş yaşındaki zeze'nin hikayesini anlatıyor. zeze, pek yaşıtları gibi bir çocuk değil ve kitap okunduktan sonra zeze, çoğu okurun iç sesi haline geliyor. onun adı hatıra geldikçe çocukluk hayallerine dönülüyor, okur içsel olarak zeze oluyor bir bakıma.
şeker portakalı, baskısı çok yapılan ve çok satan kitaplardan biridir. bu iyi bir şey. ben de çok kez kitabı alıp hediye etmişimdir kitabı bilmeyenlere, kitabı okumamış olanlara. önemli bir kitaptır.
kitap bir çocuğun dilinden anlatıldığı için çoğu öğretmenin çocuklara önerdiği kitaplar arasından, ilk kitap olduğu gerçeği karşısında şaşırıyorum. bu kitap kemikleri sızlatan acılarla dolu, bu kitap hayatın tüm gerçeklerini minicik yaştaki bir çocuğun okkalı bir şekilde, her anlamıyla yaşadığını anlatan bir kitap. tek acısı oynadığı bilgisayar oyununda yenilme hüznü olduğu günümüz çocuklar için fazlaca ağır bence. ben bile bu kitabı ilk okuduğumda günlerdir kitabın ana karakteri olan zeze'yi bir türlü aklımdan çıkaramadım. ağır bir çocukluk geçirmedim fakat zeze'nin yaşadıklarından sonra, hep zeze'nin yanında olmak istedim. iyi bireyler yetiştirmek için öncelikle çocuğa yaşama sevinci yaşatan bir kitap önerilmeli. zaten intihara sürüklenen bir çok gencimiz var halihazırda. bu yüzden bu kitap bir çocuk kitabı değildir aksine yetişkin kitabıdır.
kitap sadece acı gerçeklerle kalmayıp yer yer güldürüyor da. bu okuyucuyu daha da odaklıyor kitaba. ben bir günde bitirmiştim kitabı. o kadar acıydı ki mutlu son beklentisi içersinde olduğum için, kitabı bitirmek istemiştim elime aldığım gün. diğer türlü zeze'nin acılarını her okuduğum gün yeniden yeniden yaşayacaktım. ah canım zeze'm! her yetişkin senin yüreğin kadar olgun olabilse keşke...
totoca: neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun? zeze: sen ne yapıyorsun ki? totoca: kimseden hiçbir şey beklemiyorum. böylece hayal kırıklığına uğramamış oluyorum.
“Sevgiyi oluşturan ufak tefek şeyler”in anlatıldığı bir büyükler için çocuk kitabı.
“Daha çok anlat,” dedim. “Hoşuna gidiyor mu?” “Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.” “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “Gider gibi yaparız.”
çok iyi kitap, filmi de gayet iyi. ancak ben hala bu kitabın çocuk romanı olmasını kabullenemiyorum. amaç ufacık çocukların içini dağlamak mı? küçükken okuduğumda ağlamıştım, büyüdüm yine okudum yine ağladım. gereksiz üzüyor. okurken insanın içini sızlatan bir anlatıma sahip ancak harika bir dili ve anlatımı var.