1. 'ye ait bir şiirdir, şairin kendisiyle tezat oluşturan bir şiirdir. bukowski, okurlarına ve kendisi dışındaki insanlara kaba ve umursamaz biri gibi görünür ya da görünmek ister ama "mavi kuş" öyle söylememektir onun hakkında,


    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama ben ondan güçlüyüm, kal,
    diyorum ona, kimsenin
    seni görmesine izin veremem.

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama viski döküyorum üstüne
    sigara dumanına
    boğuyorum,
    fahişeler, barmenler ve
    bakkal çırakları hiçbir zaman
    bilmiyorlar onun orada
    olduğunu.

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama ben ondan güçlüyüm,
    yat lan aşağı, diyorum ona,
    ocağıma incir dikmek mi
    niyetin? avrupa'daki kitap
    satışlarımı sabote etmek mi?

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama zekiyim, sadece
    geceleri izin veriyorum çıkmasına,
    herkes yattıktan sonra.
    orada olduğunu biliyorum, derim
    ona, kederlenme
    artık.

    sonra yerine koyarım yine
    ama hafifçe öter
    tamamen ölmesine de izin
    vermiyorum
    ve birlikte uyuyoruz
    gizli antlaşmamızla
    ve insanı ağlatacak kadar
    güzel, ama ben
    ağlamam, ya
    siz?
    #6283 ma icari | 8 yıl önce
    0şiir 
  2. 'a ait bir şiirdir, "ülkem dilim oldu, ben böyle kaçak/onların dilini giyinmiyorum/soyunmuyorum/şiir söylüyorum dışardan dışardan"


    1.

    mavi kuş uzak tellerde, şehirlerimiz güç
    işgal altındayız
    dışa düşen hayat hayatımız
    onu oralara biz atmadıksa
    kimdi, kimler
    yoğunluğuyla hızıyla renkli camın bile
    ulaşamadığı
    ne aşk ne şiir ne şarkılar
    ardından koşuyor koşuyoruz

    iyon denizine dalıp çıkan
    bir kıyıda yaşıyorum (yaşıyormuşum)
    ansızın yanımda biri, koruyucummuş
    oysa beni kutsal dağdaki tanrılar
    ve öteki büyük tanrı korur
    (söyleyemiyorum)
    "kim" diyorum yalnızca
    "seni kim gönderdi bana"
    "çocuklar" diyor
    demek çocuklar hayatıma
    hâlâ karışıyorlar

    eşya, hayır istemiyorum
    artık istemiyorum eşya
    dünyanın sesini kesiyor
    süreğen bir uğultuyla
    bizi sarmalayan sesini
    eşya "tık" diyor, ya da "trak"
    hayır artık onu istemiyorum
    denizin saldığı ebruli kabuk
    baygın portakal
    şakacı dalgalar, anaç kumsal
    gülün gerinerek
    kumdan başını çıkaran çiçek
    dalına sıkıca tutunan elma
    çözülüp dökülen nar
    kuşlar
    onları duymayalım
    yok, eşya yok artık
    demir pas kalın camlar kunt plastik
    bitsin bu gürültücü saltanat

    çılgın şairleri olmalıydık
    dünya
    bize çılgınlık bırakmadı
    hayatın ağırlığıyla ütülendik
    temiz ve uslu
    ne zaman kımıldasak
    onlar yolumuzu kesti, aydınlandık
    şehirlerimiz zor
    şiirimiz hayatımız işgal altında

    iktidar ölüme tutunduğunda
    ve zenginlik talana
    tel koptu
    mavi kuş şimdi uzak tellerde de görünmüyor

    rüzgarın kırılan sesi, şaşkın çığlık
    pancurları örtük evler
    sessiz kımıltısız kış uykusunda
    bir sevgili bir dost bir aşina
    beklenmiyor
    kimi yaratıklar
    aslını yadsıyan insanın sureti halinde
    kırıp geçiyor
    sıcaklığı cesareti (ürküntüyü de)
    ruh için gerekli nelerse, onlar

    şirin biliniyor nasılsa köpekler
    sırnaşıyorlar elin sıcaklığına
    kimse konuşmuyor onların
    küçük kedilerini parçaladığını
    keyifle seviliyorlar
    kediler, incitilmiş küçük kızlar
    uzak ağaçlara kaçıyorlar
    boyunlarından tutuluyor savunmasız
    tedirgin saçlarından
    (ellerindeyiz)

    kendine konuşan yaşlılarla
    delilerle
    şımarık köpeklerle dolduruldu kentler
    kaçtık
    güze kaçtım, otlar
    böğürtlene saklanan bülbül
    mevsimi şaşırmış acemi kelebek

    nerenin pazarı böyle kalabalık
    sanıya dolaşan renkli camlar
    dili döküyorlar, icapsız üretmiş
    çiğneniyor, geçiliyor
    tezgahın son saatları içim bildiriyor
    herkes birazdan yerlerine dağılacak

    biz deliler miyiz akıllılar mıyız
    suskunluğun okuluna yazılanlarımız
    işgal altındaki kentler bizim kentlerimiz
    artık incinmiyoruz bile
    bizi incitemiyorlar
    onlar söylüyor biz izliyoruz
    (dinlemiyoruz)

    ülkem dilim oldu, ben böyle kaçak
    onların dilini giyinmiyorum
    soyunmuyorum
    şiir söylüyorum dışardan dışardan
    kenar yerler, varoş, balını sunan kırlar
    yanar döner, ipotekli, saptırılmış
    bilim ulaşmadan üstümüze
    örtünerek
    büyüyle gizemle dünya inancıyla
    gerçeği yeniden kurabilir miyiz
    şimdi belirsiz

    dediler ki,
    kimileri yurt tuttular hasreti
    kimileri deryaya garkoldular
    neye yaradı ki şiir
    yoksa eski gemilerin ambarlarında
    emtia gibi taşınırlarken
    iyon denizine dökülen onca mülteci..

    ustaları vardır keserler biçerler
    hangi soru sahipsiz kalır
    (inip kalkıyorlar
    martı varsa balık da vardır
    diye geçirdim içimden)
    buzdan kalelere kapatarak kötücül duygularımızı
    öteki yanımız bize yetebilir
    çünkü günümüz azaldı
    dünyanın günü azaldı
    bana değen bize değen
    çünkü bir gün
    çünkü o gün herkeslere değebilir
    çünkü günümüz azaldı


    2.

    dünyayı tanıdı meğer yolun üstündeymiş
    yılanı köpeği kuzuları gördü
    yılan derisinden çıkıyordu
    (gömleği eğnine dardı, neden çıkarmadı)
    çok geç
    köpek yarasını kendi sağaltıyordu
    kendi kendisini ödeyenler vardı
    (öder başkaları kimilerini)

    kuzu muydu? sıcak eller okşayarak susturuyor
    korku bırakmıyor yalnız yürüsün
    onunlaydı, herkes korkusunu besliyordu
    sonra kokulardı, herşeyin heryerin
    onda kalıyordu
    çocukluğun, güz penceresinden çamların kokusu
    kış odalarının kekre, yaz evlerinin turuncu kokusu
    temizlik tozları faturalar yemek tarifleri
    tanrım tanrım tanrım tanrım
    nelerle kaplandı
    saatçı değilken bunca hurda saat
    nasıl birikmişti

    sevsem, birileri beni sevse dediğinde
    kimse kimseyi sevmiyordu
    yetim bırakılmış tetikçileri
    işveren yakınırken izliyordu
    ekran bankalarla, alışıldık paralarla
    saldırıyor saldırıyor
    tam o an üstüste çekilmiş resimlerden
    bir kol değiyordu omuzlarına
    işte sildi

    herşeyi okudu öyle sanıyordu
    oysa daha vardı
    neydi bilinmez ki
    yanlış kapıdan girdiğinde
    dönme düşlerinden başka
    ne kalır geriye


    3.

    orman arkadaydı deniz önümüzde
    teldikenler çalılar kum
    gökyüzü her yerde

    yorgunlardık, ormana denize gitmedi kimse
    uçtuk aydınlıkta değişen bulutla
    gece binitimiz yıldızlardı

    herkesin dilinde yolculuk sözleri
    kırk yol vardı da birine hiç gidilemiyordu
    yorgunlardık o gidilmeyene aklımızdan gidiyorduk

    bir masala girilip çıkılmış gibi ansızın
    bütün işaretler silinmiş yoksanmış
    sırlar ülkesinde şah bir sırdı
    o düşleri bir kez de biz yorduk yorduk
    bizi tutsak ederlerdi biliyorduk

    bizi tutsak ettilerdi, bu değil
    sonraki yordu
    gündelik şeylerin sınırında duruyorduk
    küçümsediğimiz hayatla cezalandık
    sıradan, olağan

    sürgün ettikse de kendimizi
    yanardağlarımız küllenmedi
    her gece, caymadık uçmadan
    arayıp durduk
    mavi kuş hangi yıldızda
    mavi kuş nerde?


    4.

    kadınlar, beton labirentler mazgallar
    kanallarla savunulmuş kentlerinde
    taşıyarak yol halinde bir hüzün
    bir uçtan öteki uca
    gidip dönüyorlar

    bu onların en özgür halleri
    biri diyor, "evle perdelendim
    beni yordu
    en kötüsü sessizlik gerektiğinde
    sesi bulup getiriyorlardı
    hiçbir şeyi bilmek
    suskun temiz, duruyorsun
    yanıtları bilmen-miş gerekir
    ve sen domuz geliyorsun
    bilmen bilmelerini tutmuyor
    suskunluğun ağır
    -böyle yaşanır mı?
    -nasıl yani?
    hoşça kalın, bildiğin bu
    tek sözcük biliyor, söyleyemiyorsun

    sevinsin korkunun tüccarları
    yoksulluğun, yoksunluğun, ölümlerin
    sessiz gürültüsü
    savaşların, yıkımların sesiyle beslendin
    öyle muhteşem öyle mamur incinmeyi
    işte becerdin"

    haziran yaza müsvedde
    yaz temize çekilir sonrakilerde
    öğrendi geçenlerden
    eylül ansızın gelmeden
    verebilir belki çığlık beklendiğinde
    mavi kuş nerde?
    mavi kuş nerde?
    #7430 ma icari | 8 yıl önce
    0şiir 
  3. (bkz: )
    #36228 iflaholmazmetalci | 8 yıl önce
    0şiir