mide bulandırmasının sebebi, neden sonuç bağlantımızı kırmasııdır. hele ki yalanı yemişsek, o bundan dolayı bunu yapar diyemiyoruz artık. tahmin edilebilir olmaktan çıkan şey, hileli ürün gibi bir şeye dönüşüyor.
birinin size bir kez yalan söylediğini fark ettiğinizde hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. söylediği en ufak şeyin dahi gerçekliğini sorguluyorsunuz. hayatınızı cehenneme çeviriyor bir nevi. duyduğum en büyük yalanlardan birini öğreneli tam 2.5 ay olmuş bugün. sanki bana ait olmayan bir hayatı yaşamaya başlayışımın üzerinden 2.5 ay geçmiş. mide bulandırıyor.
Haksız kazanç elde etmek için gerçeği gizlemek amacı ile olağandan fazla uydurulan kelimeler grubu.
California üniversitesi'nde bir psikolog, 147 yetiskin denekten bir kişiyi aldatmaya çalıştıkları her durumu not etmelerini istemiş. derneklerin günde ortalama bir veya iki kez yalan söylediği tespit edilmiş. Bu yalanların bir çoğu yetersizliklerini gizlemek veya başkalarının duygularını korumak için söylenmiş.
araştırmacılara göre yalan dilin ortaya çıktığı ilk dönemlerden beri taşınmış. bir başkasını manipüle etmek veya hedefe ulaşmak için fiziksel güç kullanmak yerine bilişsel gücünü kullanıp gerçek olmayanı üretiyor.
insanların yalan söylemesi gerekliliğini savunuyor psikologlar. bilişsel kabiliyeti artırıyormuş. ikna yeterliliğinin fazla olması için ince detyalarına göre düşünmek gerekiyor ya! yalan söylendikçe yeni sinapslar gelişiyormuş. bu durumda yalana maruz kalanlar da karşısındakinin ne düşündüğünü hayal ederek bilişsel kabiliyetini artırmalı.
insanlar neden yalan söyler?
başta da yazdığım gibi amaç haksız kazanç elde etmek. vicdanı kilitli sadıklarda saklayıp, aldatarak sahip olunanlardan haz duyulur.
çoğu zaman kişilik inşasında kimlikler gerçekleri yansıtmaz. daha çok kişi kendi istediği şeyleri öne çıkarır. çoğu zaman da hikayeler var olmayan şeyler üzerine kurgulanır. övgü dolu sahte özgeçmişler gibi... bu da narsistlerin imajlarını yükseltmek için başvurdukları yöntemlerden.
peki bireyler arasındaki bağı sağlayan güven ve sadakat nasıl oluşacak?
yalnız unutmamak gerek ki hiç bir dönem yalan, gerçeğin karşısında bu kadar görünür olmamıştı.
söylemekte olan kişinin karşısındakini aptal yerine koyduğunu düşünürken kendi düştüğü komediyi fark edememesidir. çelişkileri anlamlandıramayacak bir iq seviyesine sahip olduğumu zannetmesi mi yoksa neresinden tutsan elde kalan başarısız bahaneler mi beni en çok irrite eder emin olamıyorum. lakin her defasında küçük düşürmemek adına görmezden gelir, ardından ilgili kişiyle iletişimimi tek hamlede keserim. evet iyi geliyor.
en sık söylenen, yazılan, çizilen ve doğru olmayan veya da tam olarak ifade edilmeyen gerçeklerdir.
yapılan araştırmalara göre insanlar 3 yaşına yakın civarda yalan söylemeye başlıyor. bunu bir yerlerden bilerek öğrenerek değil içgüdüsel olarak isteklerine göre gelişen zaaflarından yapıyorlar.
daha konuşmasını bile yeni yeni öğrenen çocuklarda yapılan araştırmaya göre, çocukların önüne üstü örtülü oyuncak koyarak bakmadan tahmin etmeleri isteniyor. eğer bilirlerse onların olacak deniyor ve kısa süreliğine uyarıda bulunularak odadan çıkıyor araştırmacı ve çocuğun bakıp bakmadığı gözlemleniyor. haliyle çoğunluğu bakıyor oyuncağı elde etmek için.
daha sonrasında araştırmacı odaya dönerek çocukların tahminlerini alıp sonrasında da bakıp bakmadıklarını soruyor. bazıları baktıklarını bazıları bakmadıklarını söylüyor. yalan söyleyenlerin suratına vurmadan neden böyle yaptıklarını sorguluyorlar ve oyuncağı isteme duygusunun ağır basması, paylaşımcılık gibi etkenlerin rol oynadığını saptıyorlar. neyse. kısaca daha yalanın ne olduğunu veya nedenini bilmeden söyleyebiliyoruz bazen.
asghar farhadi'nin filmlerinde kullanmayı en sevdiği tema.
Bir gerçeği bilerek gizlemek de, bir gerçeğin karşı tarafı kıracak şekilde eğilip bükülerek söylenmesi de yalandır. Sadece olmamış bir şeyin olmuş gibi anlatılması ya da olmuş bir şeyin olmadığının belirtilmesi değil, bir olgunun tümünün belirtilmesinin bir fark yaratacağı durumlarda susmak da, o olguyu parça parça dinleyenin zihninde yanıltıcı bir senaryo oluşturacak biçimde belirtmek de yalanın tanımını karşılar. Asghar farhadi bu durumları çok güzel çözümlüyor açıkçası, iran sineması ile ilgili hiç merakınız ve ilginiz yoksa bile sırf bu psikolojik çözümlemeler için bile göz atılabilir kendisinin filmlerine, epey dokunaklı, akla kazınan yalan hikayeleri var.
japonların şaşırma ünlemlerinden birisidir. bu sebeple birisi size "uso!" dediğinde size "yalan söylüyorsun!" şeklinde bir ifitradan çok "oha!", "aman tanrım!", "gerçekten olabilir mi böyle bir şey?!" tarzı bir şey demeye çalışmakadır.
nedendir bilmem, ben de yalancılıkla suçlandığımda bir daha o suçlayan kişilerle pek görüşmem. hatta kan beynime sıçrar. bas gitar çaldığım bir gruptan da yine buna benzer bir olay sebebiyle ayrılmıştım mesela.
bu sebepten ötürü japon dili ve edebiyatı bölümünün ilk senesinde anlattıklarıma "uso!" diyen japonlarla iletişim kurmakta sıkıntı yaşamıştım. sonra alıştım ama.
Gerçeği yansıtmayan düşünce/söz/davranış. Her gün bunlardan belki çokça kez duyuyoruzdur. Ama belki de en çok en sevdikleriniz tarafından söylenildiği biliniyorsa can yakıcı oluyor.
Ne kadar ayrıntılı olursa, o kadar ikna edicidir. Misal sabah işe geç kaldığınızda, ‘otobüs bozuldu’ demek yerine, ‘otobüsün önüne köpek fırlayınca şoför ani fren yaptı. Otobüste millet birbirinin üzerine yuvarlanınca, gençten biri şoföre küfredip, bir köpek için milleti öldüreceksin. İt geberse ne olacak ki, deyince, orta yaşlı kokona bir kadın, o it gebereceğine sen gebersen daha iyi, diye karşılık verdi. Otobüstekiler ikiye bölündü. Otobüsü karakola çektiler. O ikisi birbirinden şikayetçi oldu. O arada hamile bir kadının da doğum sancıları başlamasın mı... Şeklinde ayrıntılı bir yalan uydurursanız, inanmayan olmaz.
"Başkalarının kalbini çok kırmadan kendimizi korumak için sahip olduğumuz tek silah çoğunlukla yalandır. Affedilmez olan iğrenç yalan birisine zarar veren yalandır. Ama zarar verme niyetiyle bir hakikatin dile getirilmesi de en az yalan kadar suçludur. Suçu işleyen kötü niyettir." - (jules payot, irade eğitimi, Türkiye iş bankası kültür yayınları, çev.: ali berktay, sf. 101)
faydalı bir yatırım değil. Yalan söylerseniz, aldatırsanız; o zaman sizi yönlendiren içgüdüye rehberlik eden mekanizmaları bozmaya başlarsınız ve birinin hayatını yalanlarla mahvetmek bir anlamda sizin kredinizdir ve geri döner faiziyle.
başka bir deyişle; yalan söylersiniz ve garantiler verirsiniz, kısa vadede iyi hissedersiniz ve kaçarsınız, sonra onların telefonlarına bakamaz hale gelirsiniz ve telefonlarına bakmadığın kişiler huysuzlanarak seni beklemediğin anda ziyaret eder tenha bir yerde ve telefonla olmayan iletişim yüz yüzeyken yıkım etkisi yaratır.
O yüzden çok fazla konuşmayın, problem çıkarıyorsa diliniz.