haritaya baktım.
kanatlarını süzüp
dalgalı hazar'a konmak isteyen
soylu bir kuş gibi göründü
azerbaycan
bir kartal
gagası engin sularda
kanatları gökte,
bu ihtişamlı resmi
çizebilseydim keşke
yeni bir şiirimde,
ahengi deniz dalgalı
adı
şiir kartalı
akgün akova'nın "sevdiğim kadın adları gibi" adlı şiir kitabînda yer alan şiiri.
*****
kumdan kaleler yapıyorsun denizin kıyısında diz çökmüş, çırılçıplak teninde birikiyor yitip giden güneş yaşam geri çekilmeyecek bir dalga gibi yükseliyor bacaklarında gri bir martı ayak bileğine kayığını bağlıyor senin için aşk arzu aşk fırtına kopunca söylenen şarkı
gözlerini kapıyorsun deniz fenerinin ışığında saçların rüzgarda, geceyle buluşarak ışık demeti parlayan bir sarmaşık gibi dolanıyor boynuna gemilerin yıldızları seyrediyor senin için aşk arzu aşk istiridyede saklanan inci
samanyoluna bakıyorsun, bu şiire alıştığında elinde kırık denizkabuğu çantanda sabaha alınmış bir bilet dönmek istemediğini söylüyorsun ağlayarak senin için aşk arzu aşk yalnızlık adasında kurulmuş tuzak
kimi şairlere göre aşk kumdan bir kaledir arzu kumdan bir kaledir dalgaların gözüne kestirdiği ve yaşlandıkça şairler güzelleşir nedense şiirlere aşık bütün kadınlar
Zamanı izafileştiren en temel şey arzu ve acıdır. Bizim haftalarla ölçtüğümüz adımları bir başkasının aylarla ölçmesi de bu yüzdendir. Bu yüzden zaman geçmek bilmez, bu yüzden ömrün nasıl akıp gittiğini anlamayız.
İnsanı hayata güdüleyen, yaşama devam etmek için motivasyonunu sağlayan şey arzudur. İstediğini elde etmek için çalışır, çabalar ve o gün gelip de arzusuna kavuştuğunda elde etmenin verdiği sevinçle kısa bir tatmin yaşasa da bir süre sonra sıkılmaya, alışmaya başlar. Hayal ve gerçek arasında hiçbir zaman kapanmayan bir uçurum bulunur ve arzu doğası gereği, bir şeyin yoksunluğundan doğduğu gibi o yoksunluğu da kendi yapısında taşır, eksiklik arzuya içkindir ve arzuyla birlikte insana doğuştan verilidir. Buradan yola çıkarak bugüne kadar mutlak tatmin için verilen tüm çabaların beyhude olduğunu ve bizi yalnızca daha yoksun hissettirdiğini söyleyebiliriz. Ve lakin birey hedefi değil de izlediği yolu önemseye başlar ve isteklerini gerçekleştirirken takındığı tavrı öncelerse işte o zaman gerçek tatminin ne demek olduğunu biraz da olsa kavrayabilir. Hülasa arzularını değil de o arzulara ulaşırken izlediği yolu önemseyen birisi arzularının peşinden körlemesine koşan birine nazaran daha bilge birisidir.
bütün arzularımızdan arınmak için arzu duyarken, hiç zayıf noktası olmayan bir şovalyenin küçük kız çocuğunun ağlaması kadar kalbindeki karanlıklarını da bastirebilmek gerçekten anlamsız ve boş bunların sonucunda hiçbir şeye ama hiçbir şeye ulaşamayacağız amansız bu yolculuk sadece bizi başladığımız noktaya kadar sürükleyecek hepsinin bedelini tek nefeste ödeyeceğiz, arzularımızda boğulmak.