bekara ev yok mottosundan yola çıkan, simon pegg - nick frost - edgar wright kombosunun filmlerde olduğu gibi gönderdiği referanslarla yardırdığı, ingilizlerin elinden çıkmış en eğlenceli ve komik dizilerden.
içerisinde bolca gönderme bulunduran ve bu göndermelerin büyük bir kısmının the shining filmini işaret ettiği absürt komedi dizisidir. saniyelik mimikler, kelimeyi söyleyiş tarzları veya o anki sessizlikler kahkahalara sebebiyet verebilir. 2 sezondan ve 14 bölümden oluşan dizinin yıllar içerisinde 3. sezonunun geleceğine dair bolca söylenti çıksa da gelmedi.
Spaced in time child of nine Doin' twenty years on the way Fire and steel earth unreal Find another planet to stay Papa died ma survived Tellin' me about her ordeal And the soul she could not feel 'Cause they made her so unreal Lightnin' years disappears Twenty million years on my brain Synthesize overrides Tryin' to keep from goin' insane And my soul i can not feel 'Cause they made me so unreal Spaced enough to know i feel there's nothin' out there Spaced enough to know i feel i really don't care Spaced enough to feel i'm really losin' my mind And i'm never never never never ever goin' back i'm off the track no one even knows i'm alive Spaced without a trace Waitin' for the word to arrive i'm the last man to survive
cornetto üçlemesinin habercisi, nick frost ile simon pegg'in birbirine alışma süreci olan, kısacık ve tadı damakta kalan güzelim ingiliz komedisi. o kadar çok şeyi aklıma kazındı ki, it crowd, south park ve eğer komediden sayılırsa gilmore girls ile birlikte en çok tekrar tekrar dönüp izlediğim komedi serilerindendir, bazen karakterlerin o sahnede ne yumurtlayacağını bilerek izlemek daha keyif verir. daisy ile tim'in arasındaki bir türlü dışa vurulamayan çekim, brian'ın acayip aura'sı, michael smiley'nin henüz ünlenmemiş halleri, hepsi mükemmel bir birleşimin elementleri. daisy ile tim'in ideal bir akşamlarını tarif ettikleri sekans, brian'ın ressamlığın acı, öfke, korku gibi ögelerden oluştuğunu ifade ettiği kısım, daisy ile tim'in kendilerini scooby doo çetesindeki karizmatik karakterler olarak tarif ettikleri sırada kameranın uzaklaşmasıyla birlikte karizmatik olmayan karakterlerle aynı şekilde giyinip durduklarını gördüğümüz an, daisy'nin kendini sürreal bir tiyatronun bir parçası olarak bulduğu bölüm, hepsi de hep akıllardadır.