orta italya'da toskana bölgesinin bir şehridir.tarihi şehir merkezi, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınmıştır.3 kardeş şehri vardır bunlar Weimar,Wetzlar ve avignon.her sene 2 temmuz 16 ağustos arası yapılan at yarışlarına da ev sahipliği yapar bu şehir.
palio yarışlarına ev sahipliği yapan muhteşem şehir. avrupanın en büyük meydanlarından (belkide en büyüğü) birisine sahiptir ve her yıl sadece palio yarışları için bu meydan kum piste çevrilir. yarışlar, jokeylerin hiç bir koruma giymeden yaptığı, zaman zaman ölümle bile sonuçlanacabileceği düzeyde tehlikeli, hızlı koşulur. kazanan takımın flamaları, bir sonraki yarışa kadar tüm kenti doldurur.
İtalya'nın yeşil-sarı Toskana bölgesinde, tarihi şehir merkezi Unesco dünya kültür mirası listesine alınmış bir şehirdir. Şehirde her yıl 2 temmuz ve 16 ağustos tarihlerinde meşhur Palio di Siena adı verilen at yarışları yapılır. Birşey seyredeyim de böyle çok enteresan olsun, keyifli olsun, kültür koksun diyen herkese şiddetle tavsiye edeceğim bir gündür. Yarıştır diyemiyorum zira gün boyu süren çok keyifli şenlikler gerçekleşiyor.
Her at şehrin 17 farklı semtin birini temsil eder. (contrada diyorlar) Şehirde Yollar dar ve engebelidir. mahallelerin birbirlerinden ayrımı ancak asılan bayraklardan fark edilebilir. Çünkü binalar birbirine yapışıktır. Bayraklar kuştur, ejderhadır gibi farklı motiflerle işlenmiştir. Her mahallede kendi bayrakları özel bayrak asma yerlerinden ve evlerin pencerelerinden asılır. Mahalleler arasında o bayraklar vs minik ölçekli bir game of thrones seti havası yayar. Aslında baya ortaçağ şehridir.
İşler bir gün önceden başlar. Mahallelerin dar sokaklarına metrelerce uzunluğunda masalar kurulur, ve her at, arkasından gelen, bayraklara sarınmış ve kendi marşını söyleyerek yürüyen onlarca hayranıyla yürür. bu yürüyüşte erkekler önden yürür ve kalın bir sesle marşlarına başlar, kadınlar arkadan şarkıya farklı bir notadan eşlik eder.
Ata eşlik edildikten sonra at muhtelif kutsanma vs işleri için ayrılırken bu neşeli insanlar da o uzun masalarda marşlar söyleyerek yiyip içmeye başlarlar. 40-50 metrelik masalar bunlar.
Jokey ata kıyasla pek önem arz etmez. Örnek vermek gerekirse benim bulunduğum sene jokey attan düştü, at yarışı tek kazandı. Seyirci delirdi.
Şehir merkezinin ortasındaki kum saha, kase gibi hafif çukurdur. İlk gördüğünüzde pek tuhaf geliyor. Kenarda tribün falan yoktur. Tribün bahsettiğim kase gibi olan alandır. siz o çukurun içinden gerçekten çok kalabalık bir şekilde izlersiniz. kenarda da sadece uyduruk bir çit var işte, gerçekten çok zor bir pist. Atlara da hiçbir malzeme takılmıyor, tarzan gibi biniyorlar.
Etrafta da izleyecek özel bir yer olmadığından, çevredeki cafe vs gibi yerler zaten dar olan mekanlarındaki tek popoluk dar sandalyelerini, 300 Eurodan başlayarak garip rakamlara kiralıyorlar haliyle. Meydanı gören evler de balkonlarını 1000 euro gibi rakamlarla kiralıyorlar.
Hatırlatmakta yarar var, çocuklar elbette ezilebilecekleri için alınmıyor. Yaş sınırı var.
Yarışın bir gün öncesinde atlar prova gibi birşey yapıyor, ayrıca şarkı türkünün daha bol olduğu gün. Neticede ertesi gün tek kazanan olacak. Bu yüzden önden eğleniyorlar, hazırlanıyorlar. Ve yarış günü gerçekten mahşer yeri gibi oluyor, bir gün önceden de provalar izlenerek durumun keyfine bakılabilir.
Sabahın erken saatlerinde bile cam göbeği mavi takım elbisesi, mavi kareli iç yeleği, arkaya taradığı beyaz saçları ve fötr şapkasıyla en az yetmişinde insanlar görebilirsiniz.
Çünkü kültür böyle birşeydir. Sahip çıkınca güzeldir, yaşattıkça özeldir. harcatmamış adamlar işte gül gibi takılıyorlar.
lanet corona sonrası güzel planlarınıza ekleyebilmeniz dileğiyle diyelim.