Aile büyüklerimizin ‘teksas, tommiks’ olarak basite indirgediği ve çoğu zaman okunmasını yasak ettiği çizgi roman, sanat dallarının birleştiği görsel bir şölendir. Özellikle tarih yaprakları, çizgi romanlar için kıymetli bir kaynaktır. Siyah beyaz karelerde ve renkli fırça darbelerinde bize aktarılan, çoğu zaman tarihin tozlu sayfalarından alınmış gerçekliklerdir…
Türkiye’de ilk yayımlanan çizgi romanlardan biri olan Çelik Blek de, okuyucuya amerikan bağımsızlık savaşı tarihinin anlatıldığı gayri resmi bir tarih kitabıdır. 1955’te İtalya’da yayımlanmaya başlayan ve orijinal adı ‘ıl grand Blek’ olan Çelik Blek, senarist pietro sartoris, başçizer giovanni sinchetto ve ikinci çizer dario guzzon’un ortaya çıkardığı bir çizgi romandı. Tommiks karakterini 1951’de yaratan ve kendilerini ‘esseGesse’ olarak adlandıran bu üçlünün ortaya çıkardığı Çelik Blek, Türkiye’de 1956’da yayın hayatına başlamış ve ülkemizde samim utku’nun koyduğu adla ‘Teksas’ olarak tanınmıştı. Teksas’ın yaşamı ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda oynadığı rol, bize dünya tarihinin gelişim sürecini etkileyen önemli bir dönemi yansıtır. Resimli kareleri ve konuşma balonları o dönemin Avrupa toplumunu ve düşünce yapısını okuyucuya sunan Teksas, ABD’nin kuruluş sürecini de tarihi gerçekleriyle göz önüne serer…
Yannick Leroc, 27 Kasım 1749’da Fransız şehri Saint Malo’da nüfuzlu bir Fransız ailenin olarak doğdu. Daha küçük yaşlarda, adalete olan bağlılığı ve haksızlıklara tahammül edemeyen yapısı nedeniyle, birçok kere Kral tarafından cezalandırıldı. Bu cezalarının affedilmesi ümidiyle bir gemide tayfa olarak çalışmaya başlayan Leroc, çeşitli maceralardan sonra geminin kaptanlığına getirilerek Fransızlar adına İngiliz gemileriyle savaşmaya başladı. Bunun karşılığında Fransız Kralının ona amirallik rütbesi ve toprak vermesi, Leroc’un Fransız aristokrasisine girmesini sağladı. Kuzey Amerika’ya doğru yola çıkan Leroc, oradaki yaşamı kendine uygun bularak, İngiliz kolonilerinde yeni filizlenen özgürlük hareketine ilgi duymaya başladı. İşte Çelik Blek ya da Türkiye’deki adıyla Teksas efsanesi, böylece doğmuş oldu. Asilikleri yüzünden cezalandırılan ve sonra da toprakla ödüllendirilip aristokrasi unvanları bahşedilen Yanncik Leroc, artık bir bağımsız savaşçısıydı…
Aslına bakılırsa, Teksas’ın bu yeni topraklara gelişini etkileyen düşünceler, tarih sayfalarında yer alan Kuzey Amerika’ya göçün sebeplerini oluşturur. Teksas’ın geçmişi, Avrupa tarihini sarsan savaşların ve aristokrasinin baskısı ve haksızlıkları nedeniyle, Kuzey Amerika’ya göç eden Batı Avrupalı insanın, genel olarak da İngilizlerin geçmişidir. Diğer bir deyişle Çelik Blek, ABD’yi kuran Avrupalı insan tipidir. Kralın ve asillerin devlet yönetim anlayışından ve baskısından bıkmış, savaşlardan bunalmış, adalet ve eşitliğe inanan özgür insanları ve ekonomik olarak da Batı Avrupa’nın orta sınıfını temsil eder Teksas. Bu sınıf, ABD’nin bağımsızlığına giden yolda İngiltere’ye karşı ayaklanmış ve 13 İngiliz kolonisini anavatan İngiltere’den ayırıp bağımsızlığını ilan etmişti. İşte bu topluluğun çizgi roman yapraklarındaki temsilcisi Teksas, Massachusets ve başkenti Boston’da bu hareketin lideri olmuş ve ‘kırmızı ceketli’ İngiliz askerlerine karşı mücadele etmişti. Teksas’ın serüvenlerinin ana konusu, haksızlıklara uğrayan koloni halkının, zalim İngiliz valisi ve emrindeki askerlere karşı korunması ve özgür bir ülkenin kurulması için İngiliz ve Kızılderililere karşı verilen mücadeledir. İngilizlerin neden bu kadar zalim olduğu, Teksas’ın önüne çıkan tüm İngiliz askerlerine ve yandaşlarına neden büyük bir öfkeyle korkunç gücünü gösterdiği ve koloni halkının neden isyan ettiği, tarih sayfalarında cevabını bulur. Kuzey Amerika’daki 13 İngiliz kolonisinin birleşerek bağımsızlık mücadelesine başladığı sürecin miladı, Yeni Dünya Amerika kıtasının kaderinin belirleyecek yedi yıl savaşları’dır. 1756’da başlayıp 1763’te biten bu savaş, Fransa ve İngiltere’nin Kuzey Amerika’daki egemenlik mücadelesine son verdi ve İngiltere bu savaştan kesin bir zaferle çıktı. Amerika kıtasının doğu kıyılarında kurulmuş olan İngiliz kolonileri, Fransız tehlikesini bertaraf edebilmek için İngiltere ile birleşip Fransızlara ve Kızılderililere karşı savaştılar. Ancak bu işbirliği ve güven hissi, anavatan İngiltere tarafından uygulanan yeni vergi politikası nedeniyle sürekli olamadı. İngiltere, hem savaş zararlarını karşılamak hem de Kuzey Amerika’da bulunan ordunun maliyetini azaltmak amacıyla koloni halkına yeni vergi yükümlülükleri getirdi. 1765’te, İngiliz Parlamentosu’nun kabul ettiği Pul Vergisi (Stamp Act), koloni halkı tarafından tepkiyle karşılandı. Bu karara tepki olarak koloniler, İngiliz mallarını boykot etmeye başlayınca, yeni vergi geri çekildi. 1767 yılında kabul edilen Townshend Vergisi, halktan daha büyük bir tepki aldı. Bu haksız uygulamanın devamı karşısında, koloni hakları içinde bazı politik gruplar oluştu ve İngiliz hükümetine karşı eylemlere giriştiler. Özgürlük Çocukları (Sons Of Liberty) başta olmak üzere bu gruplar, vergi toplayan gümrük görevlilerine zarar vermeye ve İngiliz askerleriyle çatışmaya başladılar. Buna karşı İngiliz hükümeti Boston’a bir askeri güç yerleştirdi. 1770’te ilişkiler iyice gerildi. Boston’da protesto gösterileri yapan koloni halkının üzerine ateş açan askerler 5 kişiyi öldürdüler. ‘Boston Katliamı’ olarak tarihe geçen bu olaydan üç yıl sonra, 1773’te ‘Çay Vergisi’ uygulanmaya başlandı. Bu yasayla, çay ticareti Doğu-Hint şirketine verilirken, halka daha büyük bir mali ağırlık yükleniyordu. Bu kararın hemen ertesinde, bir grup koloni vatandaşı Mohawk yerlilerinin kıyafetlerini giyerek, bir gemi dolusu çayı Boston limanından denize döktüler. 16 Aralık 1773’te gerçekleşen ve tarihe ‘boston çay partisi’ olarak geçen bu olay sonrası zarara uğrayan İngiliz hükümeti, daha sert önlemlere başvurdu. Bunların sonucu olarak, 19 Nisan 1775’te Lexington ve Concord şehirlerinde başlayan çatışmalar, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın başladığını tüm dünyaya duyuran ateş sesleri olarak tarihe geçti…
Teksas’ın serüvenlerinin arka planı, işte bu tarihi gerçekleri yansıtır. Boston Limanı’nın kapatılması olayı da Teksas’ın maceralarına yansır; limanın kapatılmasıyla, limanda demirleyen cephane dolu gemileri, arkadaşları Oklitüs ve Rodin’in yardımıyla havaya uçurur. Bir Teksas okuru, Teksas’ın ‘Kırmızı Ceketliler’le çatışmasının arkasındaki nedenleri, tarihin bu sayfalarında açıkça görülebilir.
İngiliz-Kızılderili İşbirliği Teksas’ın serüvenlerinde dikkati çeken en önemli nokta, kahramanımızın düşmanlarının ortaklığıdır. İngiltere Krallığı dışında, Çelik Blek’in mücadele ettiği gruplar, birbirleriyle gizli ya da açık anlaşmalar yaparak vatanseverlerle savaşan, Kızılderililer ve Kral yanlısı Amerikalılardır. Kolonilerdeki Kral yanlısı Amerikalılar, İngiliz askeri valilerle işbirliği yaparak Kızılderililere silah sağlar. Amerika yerlilerinin kolonilerin bağımsız mücadelesindeki rolü, Anavatan İngiltere ile ortaya çıkan çatışma çerçevesinde, İngiliz koloni halkının bilinçaltına yerleşmiş merkezi bir roldür. Yedi Yıl Savaşları’nın Fransız yenilgisiyle bitmesi, Amerika yerlilerinin, bir Avrupalı gücü diğer bir güce karşı dengeleme politikasına bir son verdi. Diğer taraftan Amerikan Bağımsızlık Savaşı başladığında, hem vatanseverler olarak anılan İngiliz kolonileri hem de İngiltere Krallığı, yerlilerin savaşa karışmasını istemediler. Ancak 1774-1775 yılları arasında vatansever komutan George Washington, Stockbridge, Pasomaquoddy, St. John ve Penobscot gibi bazı doğu kabilelerinden savaşçıları ordusuna dahil edince, İngiliz komutan General Gage de Kızılderilileri bu savaşta kullanmaya karar verdi.
Her iki taraf resmi olmasa da gizliden gizliye, kuzeyin en güçlü milleti Irokeleri kendi taraflarında savaşmaya ikna etmeye çalıştılar. Temmuz 1776’da, İngilizlerle iyi ilişkiler içinde olan Mohawk yerlisi Joseph Brant, altı Iroke kabilesinin dördünü Amerikalı vatanseverlere karşı savaşmaya ikna etti. Sadece Oneida ve Tuscarora kabileleri bu anlaşmayı kabul etmediler. Irokelerin savaş kararı, Temmuz 1777’de, Irandeko’da büyük miktarda rom ve değerli eşya karşılığında alındı. Bu karar altı Iroke kabilesinin bir konfederasyon altında oluşturduğu birliği ve daha önce sözü edilen tarafsızlığı ortadan kaldırdı. 6 Ağustos 1777’de gerçekleşen oriskany savaşı, Iroke Konfederasyonu’nun resmi olarak dağıldığı ve ‘beyazlarla’ mücadelelerinde artık bir birlik kuramayacaklarını teyit etti. Zira Oreida ve Tuscaroralar, Amerikalı General Nicholas Herkimer tarafında yer alarak, İngilizlerle işbirliği yapan diğer dört kabileye karşı savaşa girmişti. Kuzeydeki kabileler savaşa girdikten sonra, savaşan tarafların dikkati güneydoğunun iç kesimlerindeki kabilelere yöneldi. Bu bölgedeki Cherokee, Choctaw ve Creek yerlileri kuzeydekilerden çok daha güçlüydüler. Vatansever Amerikalıların 1775 Temmuz’unda yaptıkları ilk kongrede, İngiltere Krallığının ‘superintendent’ olarak atadığı görevlilere benzer görevliler atanmıştı. Yerliler ile Amerikan hükümeti arasındaki ilişkileri düzenleyen bu görevliler, güneydoğu yerlilerini tarafsız kalmaya yöneltmeye çalıştılar.
Nisan 1776’da Cherokee temsilcilerinin katıldığı bir konferansta, koloni temsilcileri yerlileri, İngilizlerin silah gücü ve argümanlarına güvenmemelerini öğütlediler. Ancak Mayıs 1776’da, Shawnee, Delaware ve Mohawk yerlilerinden oluşan bir delege, Cherokeeleri Amerikalılara karşı savaş baltasını çıkarmaya ikna etti. Böylece Amerikan Bağımsızlık Savaşı tarihinde, bir iki kabile hariç tüm Amerika yerlileri vatanseverlere karşı İngiliz Krallığı tarafında savaşa girmiş oldu. 1781’de savaşın Amerikalılar lehine dönmesiyle, Cherokeeler ve diğer yerli kabileler, kaybeden taraf olarak anlaşma masasına oturmak durumunda kaldılar. Creekler, İngilizlerin tarafında kaldılar; hatta son İngiliz askerleri St. Augustine’den 1783’te çekilmeye başladıklarında, Creekler onlara eşlik ederek ülkelerinden ayrılabileceklerini belirttiler. Bu kabile, yenildiği düşmanının yüzüne bakamayacak kadar onurlu olduğu için böyle bir davranışta bulundu. Diğer taraftan anlaşma masasında Amerikalılar, kaybeden tarafı tutmakla Kızılderililerin tüm haklarını kaybettiklerini savunuyorlardı. Dolayısıyla, Kızılderili halkı fethedilmiş bir halktı. Ancak, Anayasa’nın ilanıyla devlet, Kızılderililer için, resmi bir onur ve iyi niyet politikası oluşturmak istedi ve onların elinden hak mülkiyetlerinin alınmayacağını belirtti. Tabii ki resmi kanallardan yapılan bu beyan, Amerikalıların bilinçaltına yerleşmiş Kızılderili düşmanlığını ve Kızılderililerin Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda, İngilizlerle işbirliği yaptığı gerçeğini değiştirmeye yetmedi. Daha sonra ABD ordusu ve Kızılderililer arasında gerçekleşecek tüm çarpışmaların temelinde, bilinçaltına yerleşmiş olan devrim mücadelesi hatırları vardır.
Teksas’ın maceralarında da bu ilişkiler açıkça gösterilir. Birçok macerada Teksas, İngiliz silahları kullanan Uthe yerlileri ile savaşır. Bununla birlikte, Karaayak Kabilesi, Teksas’ın ve vatanseverlerin yanında yer alır. ‘Portland Valisi’ adlı macerada Teksas, Iroke, Mohawk ve Karaayak yerlilerinin, İngilizlere karşı mücadelede vatanseverlerle birlikte savaşacaklarını belirtir. Kendisini ve vatansever Amerikan halkını, Kızılderililer gibi o toprakların parçası olarak gören Teksas, bu düşüncesinde maalesef yanılır. Tarih sayfalarında da görüldüğü üzere Iroke ve Mohawklar, İngilizlerin yanında yer alırlar.