"eğer teori kaldıraçların kullanılmasından daha önce gelseydi, iri bir taşı yerinden oynatabilmek için kim bilir kaç yüzyılın geçmesi gerekecekti." diyerek tarihsel süreçte tekniğin bilimden önce var olduğunu/ortaya çıktığını yani pratiğin teoriden önce geldiğini destekleyen fransız yazar ve filozof.
döneminin en zeki insanı olduğuna inandığım filozof ve yazar.
eğer çok yönlü olmayıp da matematik, fizik gibi alanlara tamamen kanalize olsa "baran 14 yaşında, arkadaşları ona voltaire diyor" diyecektik belki de.
2000 kitap, 20000 mektup yazmış ayrıca dönemin en zeki kadını emilie du chatelet ile sevgili olmuştur.
hans axel von fersen anılarında "öyle bir adam ki ya çok seversiniz ya da nefret edersiniz" yazmış bu adam hakkında. ayrıca kont fersen'in gördüğü en güzel erkekmiş kendisi.
budizme olan ilgisi sebebiyle kendisi belki de ilk hippilerden biriydi kim bilir?
lakin o kadar akla ve zekaya rağmen bu adamın ırkçı olmasını hala anlayabilmiş değilim. adam zencileri hor görüyormuş. hatta incil'e karşı olan saldırılarından birisinde de "incil gerçekse zenciler neden var? ben şimdi zencilerle bir miyim?" şeklinde açıklamalar yapmış ayıp etmiştir. arkadaşım ateist olsan bile öyle denir mi? hadi onu geçtim "zencilerin varlığı ateizmin kanıtıdır" demek nedir?
zaten bu aydınlanma dönemi fransız filozofları bana çok acayip geliyor. birisi "sanat ne olm? sanat ne? ne müziği? ortadan kaldırın bütün sanat eserlerini!" der *, ötekisi "zenci ne lan? insan mı onlar?" der *... amaçları neyse? ya adamlar çok fena ironi yapıyor ya da hakikaten manyak adamlarmış.
tarih yazarken, avrupa tarihini tek bir tarih olarak düşünmüştür. bu sebeple avrupa birliği'nin fikir babası diyebiliriz belki de.
ayrıca arapların avrupa tarihine olan etkisini de belirtmiş olan ilk kişidir ki daha önce tarihçilerin araplar hiç avrupa'ya ayak basmamış gibi davranması da o tarihçilerin ayıbıdır bence. lavta bile arapların ud'undan alınma. onu geçtim ispanyolca tonla arapça kelime almış diline. adamlar utandılarsa demek ki...
lakin bu kadar artı yönüne rağmen olayları çarpıtmış, sırf ancien regime'i kötülemek için olayları yalan yanlış anlatmıştır.
(bkz: baltacı mehmet paşa) (gerçi bunu tarih yazarken değil de dedikodu mektupları yazarken ortaya çıkartmış. koskoca osmanlı vezirinin hayatı kaydı bu adamın dedikodu zevki yüzünden)
yine de le siecle de louis xiv isimli kitabında louis'ye öyle methiyeler düzmüştür ki xiv. louis'yi büyük iskender'e benzetmiştir. hatta bu kitabına göre xiv. louis çağı, dünya üzerinde yaşanmış en altın çağdır. gerçi evet; sanat ve felsefe açısından bu çağ, fransa için hayli verimli olmuştur. hele ki xv. louis devrine göre kat kat daha iyi bir dönemdir.
ama o kadar tarihi olguyu çarpıtıp da xiv. louis'yi de bu kadar övmesi insana tuhaf geliyor. "adam madem çok aydınlıkçı biriydi, o halde neden protestan katliamı yaptı sayın voltaire?" diye sorası geliyor insanın.
bu arada "söylediklerinize katılmıyorum ama fikrinizi söyleme hakkınızı savunacağım" tarzındaki laf da bu abiye ait değildir. unutmadan onu da ekleyeyim.
amadeus wolfgang mozart hiç sevmezmiş kendisini bir de. ölümünün akabinde babasına "şu şerefsiz voltaire de geberdi en sonunda" tarzı şeyler yazmış. sebebi ise mozart'ın dinine bağlı bir insan olmasıyken voltaire'in sürekli hristiyanlığa karşı laflar etmesiymiş.
hayata, yaşamaya, özgürlüğe, hür iradeye önem veren filozof. her şeyden çok insan hayatının önemini hiçe sayan savaştan nefret etmektedir. neden savaş karşıtı olduğunu şu güzel dizelerle ifade etmiştir:
"insanı, anasının karnındaki bitki ve bebeklikteki hayvan durumundan, akıl olgunluğunun belirmeye başladığı bir duruma yükseltinceye kadar yirmi yıl geçmektedir. insan yaratılışının ufacıcık bir bölümünü anlayabilmek için, üç bin yıl gerekmiştir. ruhunun bir parçasını anlayabilmek içinse, bütün bir sonsuz var oluş gerekmektedir. oysa öldürmek bir an işidir."