1. "rüzgarın bile atkımı çekiştirmediği günler zor"

    çekmece

    büyüklerle ben yapamıyorum,
    çocuklar da almıyor beni oyunlarına,
    devlet dairesinde
    yangından kurtarılmayacak
    sıkışmış bir çekmece gibiyim
    açılamıyorum sana.

    kardeşiyle sokaklarda hep
    bir örnek giydirilen sen
    nasıl sevmezsin eşitliği
    yürürken düşen çoraplarını
    aynı hizaya getirmek için
    annen değil miydi önünde diz çöken.

    öpüşme sahnesinin tam ortasında
    içeri girdiğin yazlık sinemanın
    yer göstericisiyim
    yürüyorsun fenerimin ışığında
    yer: kız kulesi
    ve sonu ayrılıkla bitecek
    hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
    beyaz duvarında

    bir kez olsun çıkmazken ağzından
    seni sevdiğimi
    her gün söylememi yadırgama
    bil ki bu şehirde
    iskelenin verilmesini
    beklemeden atlarım vapurlara

    son karesi gibi red kit'in
    batan güneşe doğru
    sürerken atımı
    gitme kal demeni bekliyorum
    ama yalnızca
    rüzgar çekiştiriyor atkımı.

    kaynak: 62 tavşanı
    #53752 okuryazamaz | 8 yıl önce
    0şiir 
  2. Masa, dolap vb. şeylerin dışarıya çekilen bölümü, göz, çekme.

    Örnek kullanım: Çekmecesinden utana utana bir şişe gazoz çıkardı. (T. Buğra)
    #139060 tdk | 6 yıl önce
    0eşya 
  3. içinde mücevher vb. değerli şeyler saklanan küçük, süslü sandık.

    Örnek kullanım: Minderin köşesine annemden kalan ceviz boyalı çekmeceyi yerleştirdim. (Y. K. Beyatlı)
    #139061 tdk | 6 yıl önce
    0eşya 
  4. Gemilerin barınabilecekleri koy.
    #139062 tdk | 6 yıl önce
    0denizcilik terimi