kafa nakline ilham olan karakter.
italyan beyin cerrahı sergio canavero'nun dediğine göre, insan üzerinde ilk defa kafa naklini önümüzdeki sonbaharda çin'de yapacak. www.businessinsider.com/... canavero'nun amacı ölümün üstesinden gelebilmek, tıpkı hikâyede olduğu gibi. ancak bazı uzmanlar omurilik safhasında sorunlar olacağını söylemekte. oxford üniversitesi'nden bir beyin cerrahı olan james fitzgerald'ın dediğine göre ise, elektrik dalgaları ile lifleri birleştirebilmek mümkünken, omuriliğin birleştirilmesinin mümkün olmayacağı yönünde.
ek olarak hatırlatmada fayda var, canavero bir farenin kafasını diğer fareye yerleştirmişti. www.businessinsider.com/... kaynak: www.businessinsider.com/...
elektrik akımıyla canlıları hayata döndürme olarak bilinen galvanizmi veya bizim bildiğimiz haliyle elektroterapiyi penny dreadful'da, olağanüstü şekilde gösteren karakter.
Mary Shelley'nin hamile olduğu zamanlara denk geldiği söylenmekte bu kitabı yazarken. Bu yüzden zaten doğum ve yaratma üzerine fazla 'konservatif' (muhafazakar-koruyucu-geleneksel) bir yaklaşım izlenmiş olduğunu düşünenler var. Kadının doğum ve hayat verme gücünün kutsallığı...
Zaten daha önce söylenmişti, bir korku hikayesi üretme oyunu oynanır yazarlar hep birlikte bir dağ evinde hava şartlarından dolayı konaklamalarını uzatmak zorunda kaldıklarında. Fikir mary'nin aklına o zaman gelmiştir, eşi bysshe shelly'nin de cesaretlendirmesi ile romanlaşmıştır.
Modern zamanlar denilen günler yaşanmakta. Yani sanayileşme hız kazanmış makineler insanlardan daha öne geçmiş. Duygusal olarak fazla yorucu bir dönem. Yalnızlık belki de insanı en çok yoran. Bir de tabi, insan, öyle ki sanayi kurup her şeyi hızla üretebiliyor, tabi aynı hızla tükettiğini unutuyor insan bu sırada, kendini doğa karşısında da tatmin etmek istiyor. Fazla rasyonalist, realist diyorlar buna.
İşte bu yüzden romantik akım var. bu kitap da bu yüzden tüm bu insanın sınır tanımazlığına eleştirel yaklaşan romantik bir eser.
İyi-kötü, etik ve etik olmayan, insani ve insani olmayan, toplumun insan üzerindeki etkisi, dahası hayatlarımızın doğa karşısındaki mutlak acizliği çok etkileyici şekilde sunulmuş. Bunun yanısıra roman ötekileştirme üzerine kurulu. Ben kendimden bu noktada çok şey buluyorum. Bazen victor frankenstein, bazen canavar-şeytan-iblis-yaratık oluyorum.
Okumadıysanız izlediğiniz o saçma frankenstein filmlerini unutun. Çünkü onu okuyunca çok sevebileceksiniz. Çünkü 1800lerden sonra çok şey değişmedi. Hala yalnızız, hala sevgiye ihtiyaç duyuyoruz, ve şanslı azınlıkta değilsek, kalabalıkta, yalnızız, hem de çok hızlı yalnızız. Ve tükenecek, değişecek ve yine değişeceğiz, ta ki başkası olana kadar.
Ve bence, okurun zihninde en çok yankılanması gereken şey, o'nun bir adının olmayışı. Frankenstein o'nun adı değil, çünkü o, öteki.
Mary Shelley’nin, Bilimkurgunun ilk örneklerinden sayılan, 1818’de londra’da yazarın ismi olmadan basılan kitabıdır. Frankenstein, deneyler sonucu canavara hayat veren bilim insanın ismi olmasına rağmen zamanla canavarın kendisi olarak bilinir olmuş ve öyle kabul görmüştür.
bir akşam vakti eşi ve arkadaşlarıyla yuvarlak masada otururken korku hikayeleri yazma üzerine girilen bir iddia sonucu ortaya çıkan ve edebiyata, fiziğe, tıbba yeni bir bakış açısı kazandırmış olan mary shelley romanı.
romanı okumadan önce bu ismin canavarın kendi adı olduğunu düşünenlerdenim ama halbuki canavarın değil, onu yaratan bilim insanının adıymış.