lisedeki son dönemlerini yaşayan ya da üniversitenin ilk yıllarını adımlayan her genç metalcinin zamanında en azından dinlediği; 1989'da deformity adıyla kurulan, 2005'e kadar da cayır cayır müziğini yapan; üyelerinin müzikal üretimlerini bitirdikleri kanısına ortaklaşa vararak 2005'te dağıttıkları hüzünlü fin metal grubu.
özellikle jarva*-ville* değişimi ile black metale kayan türden death metale ve hatta melodik rocka doğru evrilmişti grup ilk yıllarında. down ile olgunlukları rayına otursa da, en iyi atılımlarını frozen ve crimson ile yaptılar. bu iki albümdeki en kıyıda köşede kalmış, az dinlenmiş şarkılar dahi mükemmele yakındı. ancak, ilk albümlere göre buradaki fark, jarva'nın nepenthe 'deki gibi hüzünle öfke karışımını brutal vokalle aktarması ile ville'nin the suicider 'daki gibi hafif scream ile clean vokali karıştırarak aynı duyguları verebilmesindeydi. ville bu işi, gelecek albümlerde scream vokali tamamen bırakarak doruk noktasına çekti tabii.
frozen+crimson=the funeral album desem yeridir. grup dağılacağını açıkladığında, kimse bu denli bir başyapıt beklemiyordu heralde. jarva'nın da sözlere destek verdiği bu albüm en iyi satış rakamlarına ulaşması bir yana, grubun dağılmasından sonraki bilinirliğini de fena halde artırdı. karu ile üzerimize ölü toprağı atan ville ise henüz vokallik kariyerini bitirmiş değildi.
ville'nin "sentenced'ın devamı değil ama biraz andırıyor onun ruhunu" dediği (bkz: poisonblack), sentenced ruhunu gerçektenden de yaşatamasa da, o ruhun tam anlamıyla unutulmayacağını gösteriyor bence.
1989 yılında finlandiya'nın kıç dondurucu soğuğunda miika tenkula, Lari Kylmänen ve Tuure Heikkilä'nın bir araya gelmesi deformity adında bir grup doğurdu. gruptan kopan ilk kurucu üye davulcu tuure oldu. 89'da sentenced adını alan grupta tuure yerine gelen davulcu vesa ranta ve gruba dahil olan gitarist sami lopakka ile beraber ilk icraatleri olan demo when death join us kaydedildi. 1 sene sonra kaydedilen demo rotting ways to misery ise kurucu üyelerden bas gitarist lari'nin yer aldığı son kayıt olacaktı.
bu kayıtlarla rüştünü ispat eden grup sene 92'yi gösterdiğinde trash records etiketiyle ilk stüdyo albümleri olan shadows of the past'ı yayınladı. bu albümde gruba bas gitarist ve geri vokal olarak dahil olan taneli jarva ise ilerleyen dönemlerde miika tenkula'dan vokalleri alacaktı.
ölüm gibi konuları felsefi bir dille, başta schuldiner'ın yan sanayisi izlenimi verse de oldukça özgün bir düzlemde cayır cayır death metale yediren sentenced yükselişini 93'te bünyesine albümde fazla hissedilmeyen akustik gitarları ve klavyeleri de katarak jarva'nın vokal koltuğuna oturduğu north from here albümüyle sürdürdü.
isveç death ekolleri, norveç black metali yükseliyor derken finlandiya'nın gülleri 94'te the trooper adında bir kısaçalar yayınladı. kısaçaların açılış parçası olan iron maiden coverı the trooper öyle agresif, öyle ürkütücü ve öyle melodik, öyle enerjik geldi ki, dinleyenlerinin tüylerini diken diken ederken aynı zamanda en iyi the trooper coverlarının arasında yerini aldı. durun durun, en iyi coverların arasında yerini aldı. kimse böğüm böğüm brutal vokalleri son kez bu kısaçalarda duyduğunun farklında değildi. bu ep ile beraber artık daha melodik bir tat vardı sentenced şarkılarında. ayrıca ne sololar, ne sololar...
üzerine 95'te amok geldi. sentenced durmuyor, ürettikçe üretiyordu. bu riffler, bu sözler, bu atmosfer, bu sololar, bu davullar üzerimize ejdarha atılsa bu kadar ezilir miydik diye düşündürüyordu. aynı sene içersinde yayınlanan kısaçalar love and death ise grubun çizgisinin değiştiğini iddia eden, değişimden memnun olmayan taneli jarva'nın yer aldığı son kayıt oldu. iddia demek yanlış olur, grup değişiyor; sound ve vokal açısından yönelimleri daha temiz bir çizgiye kayıyor ve bu değişim love and death'de buram buram hissedilerek rota gotik metale dönüyordu. jarva daha temiz vokallere yüzünü çeviriyordu ve jarva'ya veda demekti.
beklenen vedanın gerçekleşmesi üzerine vokal koltuğu ville laihiala'ya teslim edildi ve akabinde grubun değişimini artık açıkça gösterdiği down albümü geldi. albüm enstrümantal şarkı the gate ile açılırken bu intro albümün 2. parçası olan noose ve önceki sentenced arasında gerçekten de bir geçit görevi görüyordu. ville laihiala da agresif vokalleriyle ön plana çıkıyordu fakat taneli ile arasında büyük bir enerji farkı vardı. yine de grubun girdiği yeni yolda ville tam da aranan kandı. down sonrası gruba basçı olarak sami kukkohovi dahil oldu.
98'de gelen frozen romantizmin ortasında çok yakışıklı duruyordu. ville ise grubun müzikal sadeleşmesinin üzerine agresifliğinin altını kısmış görünüyordu. grup artık kalplere bıçak gibi saplanmış kendini kanırtıyordu.
akabinde 2'şer sene aralıklarla frozen ile paralel çizgilerde crimson ve the cold white light albümleri yayınlandı. ciddi manada iç yakan albümler olsalar da özellikle the cold white light'da artık bir şeylerin tekrar ettiği hissediliyordu.
kendi cenazesini dinleyenlerine duyuran grup 2005'e gelindiğinde the funeral album ile mezar taşını dikmiş oldu. bu albüm nasıl zirvede bırakılırın en güzel örneklerinden oldu. buried alive adlı canlı performansları ile de son canlı performanslarını gerçekleştirip hüzünlü vedalarını tamamlamış oldular. orada bulunanlar ne şanslı insanlar.
2009'da kurucu miika tenkula kalp krizi sonucu kaybetti. belki de grubun asıl cenazesi buydu. toprağın bol olsun miika. sentenced'ı bizlere armağan ettiğin için, yeteneklerini bizlere tattırdığın için, sonsuz teşekkürler.
edit: eklemeyi unuttum. küllerinden 3 elemanın 3 farklı gruba dağılmasıyla 3 grup daha doğurmuştur desem ne kadar yanlış olur bilmiyorum. poisonblack zaten var olsa da, ville üzerine daha fazla yoğunlaşabilmiştir.