Dünyanın en kıymetli iki şeyinden birisi. Birisi sağlık diğeri huzur. Hani bi öncelik yap deseler yapamıyorum. Sağlıksız olup huzurlu olmayı mı tercih ederim, sağlıklı olup huzursuz olmayı mı. Ya da başka taraftan bakalım sağlıksız olsan huzurlu olabilirmisin muhtemelen olamazsın, peki huzursuz olsan sağlıklı olabilirmisin, bunun cevabı evet olabilirsin. Bedenen sağlıklı olursun ana akli olarak olamazsın herhalde. Neyse ki çok düşündüm bi önceliklendirme yapamadım huzur ve sağlık arasında.
Huzur neden kıymetli. İnsan aklı ve yüreği rahat oldukça, özgür oldukça üretebilen, değer katabilen bir varlık. Aklın ve yüreğin rahat olması için tabi ki çok etken var, mesela ve para, mesela ne stres içerisinde olmamak falan ama bence aklın ve yüreğin rahat olması için en önemli şey huzur. İnsan huzurlu oldu mu her şey oluyor. Mutlu oluyorsun, üretken oluyorsun, etrafına pozitif enerji veriyorsun, başkalarına faydalı oluyorsun. Eğer huzura sahip değilsen en başta zaten hayat enerjin olmuyor, hayat enerjin yoksa gerisi hiç olmuyor.
Şöyle düşünün; huzursuz bir iş ortamınız var. Offf düşman başına bile gelmesin böylesi. Sabah 8 den akşam 6 ya kadar huzurun olmadığı bir ortamda ne yapabilirsiniz ki. Ne üretip neye faydalı olabilirsiniz. Ne siz yaptığınız işten memnun olursunuz ne de birileri sizin ürettiğiniz katma değerden mutlu olur. Zaten muhtemelen sabahları ayaklarınız geri geri gider, iş yerinde kaytarmak için kendinize türlü türlü bahaneler üretirsiniz. En son noktası ise kendinize farklı bir kariyer planı yaparken bulursunuz.
Bir de bunun ev/aile versiyonu var. Evde huzursuz olduğunuzu düşünün, evde anneyle, babayla, eşle, çocukla dertleriniz var ve bu dertler huzursuzluğa yol açıyor. İşte o huzursuzluk o yeri evlikten çıkartır zindan haline getirir. Sonra bi bakmışsınız ki evde harcadığınız zaman git gide azalıyor. Gece geç gelmeler, gelince kimseyle konuşmamalar, gelirgelmez yatıp uyumalar, sabah kalkınca hemen evden çıkıp gitmeler. Zaten evi ev yapan kısım huzurun olduğu kısım, belki de zaten bu yüzden gavur home ve house kavramlarını ayırmış. Salt bina olarak bahsediyorsan house demiş, evin içindeki huzurdan bahsederken home home sweet home demiş.
Neyse ki huzur mühim…keşke insan her daim huzuru yakalayabilse ya da yakalanmış huzuru her daim elinde tutabilse.
bir ev gibi düşün, seni rahatsız eden hiçbir şey yok. her şey yerli yerinde. içerisi sıcak ama dışarısı rüzgarlı ve soğuk. geceleri yağmur yağıyor sen kahveni içerken bir şeyler okuyorsun. arada kalkıp şöminene ufak odunlardan atıyorsun. penceren bir ormanın içinden gözüken göle bakıyor. her baktıkça derinlere dalıyorsun ve kayboluyorsun. yatmadan önce balkonun kapısının sürgüsünü çekip içeriyi orman havasıyla dolduruyorsun. çift kişilik büyük bir yatağın var. üzerinde bir çok yastık. uyumadan önce müziğin sesini hafif kısıp en sevdiğin tütsüyü yakıyorsun. kafanı yastığa koyduğunda her şeyden uzaklaşıp rahatlığın keyfini çıkartıyorsun. ve sakince uykuya dalıyorsun sanki uyanmak yokmuş gibi..
sabah uyanıyorsun, aşağıdan kızarmış ekmek kokuları geliyor. en güzel sabahlığını giyerek merdivenlerden aşağıya iniyorsun. masanın üzerinde yeni toplanmış çiçekler ekmek kokusunu bastırıyor. eline çiçekleri alıyorsun üzerinden kokluyorsun. içine çekince yüzün gülümsüyor. hafif öksürtüyor ve bu hazzı yaşamak için tekrar kokluyorsun. aralarından birisinin farklı koktuğunu farkediyorsun. beyaz içeriye doğru pembeleşen zambağı hemen seçiyorsun. diğerlerinden ayırıp pencerenin pervazına koyuyorsun. içeriyi manolyanın kokusu sarıyor. kahvaltıya yöneliyorsun. en sevdiğin reçelden bir çatal alıp dilinle tadıyorsun. ağzın kamaşıyor. bardağa limonata mı yoksa portakal suyu mu koysam diye kararsız kalıyorsun. azar azar karıştıyorsun ve içtiğinde ağzındaki şekerler dağılıyor içine bir ferahlık geliyor. kızarmış ekmekleri gördüğünde şaşırıyorsun..
hiçbir zaman ulaşılamayan bir doğaya sahipmiş gibi hissettirir. elinde sıkılan, sıkılıp sıkılıp esneyen ancak bir türlü patlatılamayan bir balonun içerisindeymiş gibi..
Kedimin başını okşarken zevkten patilerini uzatıp, mırıltılar eşliğinde tırnaklarını çıkarması ve benim o an o sevilesi canlıyı içime sokmak istemem. Yüzüme oturan tebessümü görenler anlar o an nasıl huzurlu olduğumu.