aleksandr sokurov'un 99 dakika sürmesine ve 35 sahneden oluşmasına rağmen tek plan çekilen sıradışı ve deneysel, türünün tek örneği filmi russian ark'ı çektiği olağanüstü ermitaj müzesi'nin ( hermitage museum ) bulunduğu rusya şehri. şehir, pek çok müzeye ve binlerce sanat eserine ev sahipliği yapan bir kültür şehridir.
muhteşem bir şehir. her santimetrekaresinde tarihi, estetiği ve mimariyi iliklerinize kadar hissedebileceğiniz insanoğlunun yeryüzünde oluşturduğu en güzel şehirlerden biri saint petersburg veya rusların tabiriyle sankt peterburg. şehir başlı başına bir açık hava müzesidir. benim gibi mimariye ve şehir estetiğine düşkün biriyseniz mutlaka görmeniz gereken bir şehirdir. binaların salt yapısal mimarisini geçtim duvarlarda bile o kadar ince işçilik isteyen kabartmalar var ki hayran olmamak mümkün değil.
duyduğuma göre çarlık döneminde çar petro zamanının en seçkin mimar ve mühendislerini toplayarak bana dünyanın en güzel şehrini inşa edin diye emir vermiş ve ortaya petersburg çıkmış. daha önce sovyet döneminde leningrad diye de adlandırılmış bu şehir. yani krallar, devlet başkanları adını vermiş bu şehre. metro ağı müthiştir, istasyonlar bile kendi başına bir bir sanat eseridir. st. petersburg metrosu'na binerken aldığım jetonu hala saklarım.
coğrafi olarak rusya'nın kuzeybatısında, baltık coğrafyasında bulunur st. petersburg. iskandinav yarımadasına ve kuzeydoğu avrupa'ya yakındır. göt kesen bir soğuğu vardır. ben eylül ayının sonlarında gitmiştim, o zaman bile felaket bir kuru soğuk vardı. ocak ayı gibi düşünemiyorum oranın soğuğunu.
şehirde hayat pahalı sayılmaz, çok uygun fiyatlı konaklama ve yeme-içme olanakları mevcut. zaten rus rublesi çok değerli bir para değil, belki de o açıdan bana ucuz gelmiştir bilemiyorum. ama burger king gibi yerlerde fiyatlar avrupa birliği bölgesine göre inanılmaz ucuzdu. alkol sigara da aynı şekilde inanılmaz ucuz.
ayrıca bu şehrin insanı baya yardımseverdir. adres sorduğum insanlar eline kağıt kalem alıp kroki çizecek kadar yardım ettiler sağ olsunlar.
dostoyevski'nin anlattığı beyaz geceleri göremedim gittiğim tarihten dolayı ama bir dahaki sefere umarım. bir daha gitmek istiyorum bu muhteşem şehre.
tıpkı versailles gibi bataklığın üzerine kurulmuş olan şehir.
aslında bir nevi hem i. pyotr'un hem de xiv. louis'nin karakterlerini çok iyi yansıtıyor bu iki şehir. tabii versailles daha çok hükümet merkezi tarzında bir şehir olduğu için zaman içinde büyümek yerine paris tarafından yutuldu orası ayrı.
bu iki adam da güçlerini doğaya hakim olma güçleri üzerinden göstermiştir. her ne kadar xiv. louis biraz dindar birisi olduğundan ve din adamlarından çekindiğinden tanrılığını opera ve bale sahnelerinde gösterse (elbette jean-baptiste lully sayesinde) de, i. pyotr isa'nın yerine kendisini koydurmuştur zaman zaman.
sankt-peterburg'un 1703-1914 yılları arasındaki ilk ismi.(ancak, ingilizce kaynaklarda petersburg şeklinde yazılırken rusça peterburg şeklinde yazılır.) i. dünya savaşında almanya ile savaşan rusya hükümeti şehrin ismini fazla 'germenik' bularak ''burg'' ve ''st'' ifadesini kaldırmış ancak anlamını değiştirmeden petrograd(grad-gorod, petro'nun şehri) yapmıştır. bolşevik devrimi sonrası lenin'in ölümünden(1924) sonra adı tekrar değişip leningrad yapılmıştır. sscb yıkıldıktan sonra 1993 yılında yapılan referandum ile ismi ilk haline döndürülmüştür.(sankt-peterburg) ancak, şehri kapsamayan oblastının adı hala leningrad oblastıdır.
rusya'yı tam anlamıyla bir avrupa devleti yapmak isteyen çar petro zamanında kurulmuş olup bolşevik devrimine kadar rusya'ya başkentlik yapmıştır. (hatta zenginliğinden ötürü ikinci dünya savaşındaki ünlü leningrad direnişine kadar bolşevikler tarafından dışlanmış bir şehir olduğu söylenir ancak ne kadar doğrudur bilemiyorum.) sadece konum olarak değil kafa yapısı olarakta avrupalı insanların yaşadığı bana göre rusya'nın en güzel şehridir.