-Bize dayanma gücü ver tanrım. Kızgın Tanrı 'nın gözünde, zavallı günahkarlar olduğumuzun farkındayız. O gün gelene kadar halkanın kırılmasına izin verme.
Serinin david fincher tarafından çekilen üçüncü filmi. filmleri bir bütün olarak ele almak gerekirse, ridley scott imzası taşıyan ilk filmin atmosferine daha yakın bir film diyebiliriz alien 3. Elbette ki gene karanlık ve tekinsiz bir film elimizde ki, ancak bu sefer ikincinin aksine (bkz: aliens) daha az aksiyon, ama çok daha klostrofobik ve yer yer mekanın etkisi ile steampunk havası veren bir film. Son derece stilize seçilmiş renk paleti yanında mekanın bir karakter gibi etkili kullanımı ve etkili atmosfer, aslında görsel olarak filmi muhteşem bir noktaya taşıyor. Yakalanan kamera açıları hatta genel manada güçlü kamera kullanımı filmin görselliğinin onu ayakta tutan yegane etken olmasını sağlamış.
Tüm filmlerin sahip olduğu güçlü referanslara bu filmin katkısı, daha önce pek dillendirilmemiş olan din mevzusunun artık genel işleyişin parçası olması. Elbetteki, özellikle ilk filmde bilinmezlikle paralel yabancıya karşı takınılan gene tavır, bu filminde temel çıkış noktası. Ancak, yaratıktan ziyade, düştüğü ortamın içinde "yabancı" olarak kalan Ripley gözümüze sokuluyor ilk olarak. Erkek egemen ve son derece muhafazakar görünen cemaat içerisinde, Ripley, aslında tam da ilk iki filmde xenomorph 'un yerine geçiyor filmin başlarında:
-Bu kadının; mahkumlar ve personel ile konuşmasına onay veren "şirket" politikasını onaylamıyorum.
-Kardeşimiz, her yabacı varlığın özellikle bir kadını huzuru bozan, ruhsal birliğe tehdit olarak gördüğümüzü söylemek istiyor.
Dini referansların bu kadar sık karşımıza çıktığı bir filmde haliyle bir kurtarıcıdan da bahsedilmesi gerekiyordu. burada, tanrı kavramı olduğu kadar, şirket referansı da oldukça güçlü verilmekte. Elbet filmlerin ana kahramanı olarak Ripley kurtarıcı, lakin yukarıda da belirtildiği üzere, onay veren, ikinci filmde olduğu gibi onu "gönderen" üst akıl olmasından da hareketle, aslında tanrı olduğu kadar kurtarıcı rolüne ilk bürünen de " şirketin " kendisi normal olarak
.
-Neden şirketin gelmesini ve silah getirmesini beklemiyoruz? Neden intihara atalım kendimizi...
-(Ripley) Çünkü onlar öldürmeyecek. Sizleri, gördünüz diye öldürebilirler ama onu öldürmeyecekler...
kısacası kurtarıcı rolüne bürünmesi beklenen şirket, aynı zamanda kimin hayatta kalacağına karar veren, yaşama hakkını belirleyen tanrı rolünü de çalıyor...
-Bu çılgınlık! Saçmalık! Bizi öldürmezler.
-Bunu ilk duyduklarında "mürettebattan vaz geçilebilir" idi. Daha sonra denizcileri gönderdiler. Onlardan da vaz geçildi. Siz mahkumlardan mı vaz geçmeyeceklerini sanıyorsunuz? Uzayın dibinde tanrı inancı edinen mahkumlar... Bununla ilgili planlarına müdahale etmenize izin verecekler mi sanıyorsunuz? Bizim iğrenç olduğumuzu düşünüyorlar.
Aslında tam da kapitalizme yakışır bir tavır sanki...
Bu arada, filmde yer alan ironilerden biriside, mahkumların bir noktada kurtarıcı rolüne büründürdükleri şirketin, tam da bu rolde bir aziz göndermesi, yani bishop 'u, ki gördüğümüz üzere gene kendi yarattıkları bir azizi, bir android 'i. Hoş bu kez android değil, insan rolünde çıkıyor bu aziz karşımıza. İlk filmde Ripley 'e en büyük kazığı atan, ikinci filmde adına yakışır şekilde Ripley 'in kurtarıcısı olup bu filmedeki kurtarıcı rolüne de belli ki ısınma turları atan Bishop.
Filmin güçlü yanlarından birisi sahnelerin kazandıkları anlamlar. Başta da belirttiğim üzere, kendine has kamera kullanımının getirdiği bazı artılar var filme ve bunlardan en önemlisi ayna karşısında kafayı sıfıra vurup o ikonik görüntüsüne kavuşan Ripley 'i ilk gördüğümüz an...
Bunlara ek olarak, en can alıcı anlardan birisi de, düzenlenen bir cenaze töreni oluyor. Filmin, dini göndermeleri, kurtarıcı ve yaşam hakkına karar verici tanrıyla ilişkisi açısından, bu cenaze sırasında yaşananlar güçlü referanslar. Her ölüm, aslında yeni bir yaşamın başlangıcı...
-Bu çocuğu ve bu adamı sana bağışlıyoruz tanrım. Onlar gecelerimizin gölgesinden alındı. Karanlıklardan ve acıdan arındılar. Çocuk ve adam dünyamızdan çok uzaklara
gittiler. Sonsuza kadar ölümsüz ve ebediler artık.
-Neden?
Neden masum insanlar cezalandırılır?
Neden kurban edilir? Neden bu acı?
Verilmiş sözler yok.
Hiçbir şeyde kesinlik yok.
Sadece bazıları çağrılır, bazısı kurtarılır. Geride kalanların baş başa kaldığı acı ve zorluğun derecesini asla bilmeyecek. Bu insanları sonsuzluğa gönderiyoruz iç huzuruyla.
Her tohumda bir çiçeğin açma umudu var.
Ve her ölümde, ne kadar küçük de olsa, her zaman yeni bir hayat var.
Yeni bir başlangıç.
Amin...
Tam da burada, her tohumda bir çiçeğin açma umudu olmasında ki gibi, kendine bu kez bir dört bacaklı memeliyi ana rahmi olarak seçmiş xenomorphumuz, o rahmi parçalayıp, adeta çiçek açarmışcasına dışarı fırlıyor, doğuyor.
Ve gene tam da "...ve her ölümde, ne kadar küçük de olsa, her zaman yeni bir hayat var. Yeni bir başlangıç" dizelerini duyarken, yeni doğmuş Xenomorph ayağa kalkmaya başlıyor, doğumunu müjdeliyor.
Ve Amin... Bu kelimeyi duyduğunuzda da, ekranda beliren xenomorph 'un çıkardığı seste, adeta "amin" dediğinizi duyuyorsunuz, meydan okurmuşcasına...