şener şen ve kenan imirzalıoğlu'nun başrolde oynadığı, yavuz turgul'un senaryosunu yazıp ömer vargı'nın yönettiği 2007 yapımı film.
eski bir kabadayı olan ali osman'ın oğlu için son bir kez daha silahı eline almasını konu ediniyor.
filmdeki en dikkat çekici karakter kesinlikle sürmeli'ydi.
sinemada izlediğim nadir türk filmlerinden. sempati duydum bu filme. kenan imirzalıoğlu yakışıklı, karizmatik felan ya, genç kızların sevgilisi hani; sırf ondan izlenmiyo, adam iyi oyuncu aynı zamanda, oynuyo! e tabi şener şen'den bahsetmeye gerek yok, adını duymak yetiyo türk sinemasının emektarının.
son işleri av mevsimi ve yol ayrımı olan yavuz turgul'un içinde bulunduğu son işlerden biri olan, kenan imirzalıoğlu'nun nadir karşılaşılan iyi rol yapabildiği filmlerden olan, şener şen'in -replikleri hariç- vasatın üstüne çıkmasını sağladığı, ismail hacıoğlu'nun kendisinden nefret ettirdiği, aslı tandoğan'ın güzelliğiyle ekran çatlattığı 2007 yapımı türk filmi. hakkında biraz okuma yaptığınızda, filmin "ekşıya bölüm 2" olarak tanıtıldığını görüp üzülüyorsunuz. ama bu etiketin, aslında, filmin değerini daha da yukarıya çekme amaçlı yapıldığını anlayınca şaşırıyorsunuz.
turgul'un filmin 3 senaristinden biri olmasının yanında, filme çok fazla bir etkisi yok. hollywood'un temel taktiklerinden biri olan, afişte ya da fragmanda 72 puntoyla "bu isim de filmde yer aldı" yazılarak izleyicinin filme ilgisini artırmayı amaçlayan reklam tadını, "kabadayı, bir turgul filmi" yanlış mottosundan anlayabilirsiniz. film, her şey çok güzel olacak ve inşaat'ı çekmiş ömer vargı filmi. turgul'un filme olumsuz etkisi, özellikle şener şen'in türk dizisi uzunluğunda süren repliklerinde, imirzalıoğlu'nun yer yer bıktıran abartılı mimiklerinde ve tabii ki filmin yan karakterlerinin oldukça kof olmasında mevcut. senaryonun neden kötü olduğuna dair bir örnek daha vereyim: filmin diğer senaristleri mevlüt açık ve fatih demir. açık, kabadayı'dan sonra çakallarla dans'ın ilk 2 filmini yaratan kişi. demir ise, recep ivedik 4'ü şahan gökbahar'la birlikte yazmış. iki ismin de, türk dizisi çapında dahi, kabadayı ölçeğinde bir işi yok. vargı'nın başarılı oyuncu yönetimi ile rasim öztekin, rana cabbar, dursun ali sarıoğlu*, ruhi sarı, selma kutlu, süleyman turan*, ayberk atilla* gibi emektar isimlerin performanslarının filmin popülerliğinde oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. zaten kadrosundaki vitrin isimlerin yarısının vasat üzerine çıkabildiği kötü bir senaryonun da iş yapabildiği bir ülkede, kabadayı'yı ne turgul ne şen ne de imirzalıoğlu üzerinden değerlendirmek sağlıklı bir çıkarıma ulaştırabilir.
filmin neredeyse 2 buçuk saat sürmesi ise, bence en büyük artısı. kurgunun ayaklarının yere basması zaten 1 buçuk saat sürüyor. ali osman'ın geçmişinin şimdiye dönüşme aşamasının tamamlanması, devran'ın neden kötü adam olduğuna dair ayrıntıların seyirciye açıklanması, murat'ın kırık aile yapısı, karaca'nın ne idüğü belirsiz, derinliksiz geçmişi ve filme çıta atlatan sürmeli'nin yaşadığı zorluklar kurgunun içine yayıla yayıla anlatılıyor. belki de murat ve karaca arasındaki temelsiz ve gerçekçi olmayan ilişkinin temellerinin oluşturulmasındaki yavaşlık, izleyiciyi bu iki karakterden koparmış olabilir. genel olarak, karakter gelişimi açısından sınıfta kalmış bir filmden bahsetmek ise, şart.
"yeni bir kahraman doğuyor" kıyılarına çok sık uğrayan bir film olarak kabadayı, seyiricide filmin sonuna kadar gözlerini kırpmama isteği de doğuruyor. filmin en büyük artılarından birinin de bu olduğunu düşünüyorum. bunun nedeni, murat'ın içinden ne çıkabileceğine dair kimsenin bir fikrinin olmaması. senaryo açığı olarak görülebilecek bu durum, filmin kurgusunda "beklenen bir sürpriz" olarak anlaşılıyor. film, hacıoğlu'nun toy döneminde değil, çakal ve vali gibi nefis performanslarından sonra çekilmiş olsaydı, sanırım bu sürpriz kısmı filmin kalbine oturacak, ne ali osman'ın uzun ve tutarsız nutukları değersizleşecek ne imirzalıoğlu'nun yer yer filmden soğutan abartılı mimiklerini kullanmasına gerek kalacak ne de yan karakter gelişimine dair bu denli ağır eleştiriler yazılacak/söylenecekti. eşkıya'nın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra ikinci bir eşkıya yapma hevesi yüzünden turgul'un hata yaptığını düşünenlerdenim. kabadayı'yı kendi içinde değerlendirmek olumsuz yönlerini ortaya çıkartırken, eşkıya'nın devamı olarak görmek filmin değerinin abartıldığı noktasındaki görüşleri ne yazık ki destekleyecektir.
çağdaş türk sineması ölçeğinde kabadayı, benim açımdan, vasat üstü işlerden biri. birkaç repliği, birkaç sahnesi ve tabii ki özellikle son 20 dakikasındaki nefis oyunculuklar barındıran bölümü aklımda yer edecek ama bangır bangır turgul reklamı yapılarak üretilmiş bir filmden beklentimi bu denli düşük tutmalı mıydım? bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. çerezlik bir film olarak görenlere "ama şener şen? ama yavuz turgul? ama eşkıya'nın devamı gibin?" gibi açıklamalar yapmayı düşünmüştüm ama gerek yok. filmin kötü ve gerçekdışı reklamının kendi pimini çektiğini düşünmeye devam edeceğim.