Kimine göre 'küçük, masum hırsızlıkların' hoş görülme sebebi, kimine göre ise 'vicdani etik' duygularını sembolize etme söylemi.
Malum, yaklaşık 20 ama özellikle son 10 yıldır konvansiyonel medya 'dan, iktidara bir halel gelmesin düşüncesi / zorla dayatılması sebebiyle haber alamıyoruz, okuyamıyoruz, göremiyoruz, izleyemiyoruz. Gerçi artık tüm dünyada iletişim şekilleri format değiştirdi ve değiştirmeye de devam ediyor.
Bu gezegende iyi veya kötü olarak nitelendirdiğimiz her şey, insanlık tarihinden günümüze kadar hep vardı fakat görme / duyma şansımız bugüne oranla çok daha düşük bir orandaydı. Türkiye özelinde konuşmak gerekirse; hayvanlara tecavüz / işkence, dini istismar, insana yönelik şiddet, son 20 yılda ortaya çıkmadı. Günümüz dünyasında dahi hala daha ergenliğe giren çocukların, hangi sebeple olduğunu söyleyemeyeceğim ama sizin tahmin edeceğiniz sebepten ötürü "ahır" 'a törenlerle götürüldüğü bir coğrafyada, sosyal medyada her gün gördüğümüz haberlere de şaşırılmaması gerekiyor diye düşünüyorum. Esasen bizlerin, yeryüzünde yoruma kapalı olması gerekecek şekilde 'ahlaksızlık' , 'vicdansızlık' olarak nitelendirdiğimiz şeyler; farklı coğrafyalarda belki bir dinin emri oluyor, belki de bir toplumun töresi.
2021 senesinde cennette huri sikeceğine inandığı için kafa kesenlerin; papa' nın tükürdüğü sakızı yerden alıp çiğneyebilmek için milyonlarca insanın olduğu gerçeğini unutuyoruz.
Neyse, yine laf lafı açmaya ve konudan sapmaya başladı. Yukarıda bahsettiğim toplumun haber alma şekillerinin değişmesinden ötürü, ben de twitter 'ı anlık haber alma platformu olarak kullanıyorum uzun süredir ve bugün bir habere denk gelip, ilgili başlık adı altında sizlerle paylaşmak istedim.
Düşünüyorum; market yetkilileri için "bravo" mu desem, "reklama gerek var mı?" desem, yoksa çocukları, insanları 'göz hakkı' denilen saçmalık altında sevindirme çabalarına mı üzülsem, yoksa bir meyveye bakabilmenin 'hizmet' haline getirildiğine mi yansam bilemedim.
Bir ara cumhuriyet döneminden bugüne kadar olan tarım politikaları ile detaylı bir analiz yazacağım ama özetlemem gerekirse; meyveler yenmek içindir, bakmak için değil.
Gözünüze ayrı, hakkınıza ayrı, size ayrı. Bu da benim hakkım olsun; allah belanızı versin.
edit : işbu girdideki eleştiri, kampanyayı yapan çağrı marketler zinciri'ne değil; çocukları bir 'kampanya' neticesinde, meyve yiyebilme 'lüksüne' sahip olmak durumunda bırakan siyasi gücedir.
vardı böyle bir şey. evlerin bahçeli, bahçelerin meyve ağaçlı olduğu zamanlardan kalma. bahçedeki meyve ağaçlarının bahçe çitinden, duvarından dışarı taşan kısımlarındaki meyveler konu komşunun, gelen geçenin göz hakkıdır. bunu bilen bilir, ağacının çite mesafesini de kendi fıtratına göre ayarlardı. rahmetli kayınpederin bahçesindeki bütün ağaçlar çitin hemen kenarındaydı. yarısı içeride yarısı dışarıda. ağaç bereketlidir. meyvesi birden olgunlaşır, yemeye yetişemezsin. o nedenle bahçe içindeki ağaçların meyveleri de tabak tabak konu komşuya gönderilirdi. o da göz hakkı. dedemin bahçesinde güzel bir mustafa bey armudu ve mürdüm erikleri vardı. komşulara gidecek meyveleri ben taşırdım. yan komşudan beyaz dut ve malta eriği gelirdi, öbür yandakinden kavak inciri. bahçeler, ağaçlar birer birer betona dönünce marketlerde çürük çarık meyveler göz hakkı olmuş.