esasen bu yazıyı samimiyet başlığına yazmaya başlamıştım; ama konu bir noktada çok değişti; çünkü spesifik bir irdeleme yapmaya çalışıyorum. moderasyon dilerse gereğini yapabilir.
samimiyet dürüstlük olarak tanımlanabilir. "iki kişi arasındaki yakınlık seviyesi" doğal olarak bu yazının konusu değildir.
herhangi bir hak mücadelesi içinde en ufak bir eylemde bulunursanız, garip bir şekilde ilk bu konu sorgulanır. ben de sorgulandım, çok tuhaf sorgulamalara da şahit oldum. virtue signalling gibi hayatımıza yeni dahil olmuş kavramlar da esasen samimiyet sorgulamalarıyla bağlantılı.
baştan fikrimi söyleyip çoğunuzu okumaktan kurtarayım, benim gözümde iyi bir şey yapın da ne niyetle yaparsanız yapın, ben o samimi bu samimiyetsiz diye çoğu zaman düşünmem, meğerki bariz tutarsızlık olmasın. yıllarca hayvan hakları alanında çalıştım, bir kişi şu mücadelenin azıcık ucundan tutsun benim için o insanın değeri yükseldi. sosyal medyada paylaşıp layk mı avlıyor, karı kız mı düşürmeye çalışıyor, anasından babasından göremediği sevgi açlığını mı gideriyor zerre sorgulamam; velev ki ben bileyim tamamen kişisel saiklerle hayvanlara yardım ediyor, hayvanlara zararı dokunmadığı sürece onu bile önemsemem. "o köpeğin karnı doydu mu doydu, şu kedi tedavi edildi mi edildi" derim.
bu konuda değişik zamanlarda değişik hak mücadelelerinden bir sürü kişiyle tartışmışımdır. bu yazdığım görüş genel çoğunluk tarafından kabul görmez esasen. samimiyet sorgulaması tam gaz sürdürülür ve buna bağlı olarak zaman zaman insanlar küstürülür, dışlanır. fena halde karşı olduğum bir şeydir. zaten çok az kişiyiz, mücadelede herkese yer ve ihtiyaç var. ne gereksiz bir israf.
aktif hak mücadelesi içinde olmayan, benim daha dış halka olarak tanımladığım sosyal medyadan olayları takip eden, destekleyen kişilerin pek bilmediği bir şey söyleyeyim. değişik mücadelelerden bir sürü insan sürekli bir araya geliriz, birbirimizi tanırız. farklı grupların toplantılarına katılırız, eylemlerinde bulunuruz, basınla ya da siyasilerle olan bağlantılarından yararlanırız. mesela biz bir köpek tecavüzü davasını yürütürken duruşmaya pankartını bile hazırlayıp bir kadın hakları derneği gelmişti, "biz bütün cinsel şiddet eylemlerine karşı mücadele ediyoruz" diyerek. o gün basın da oradaydı ve bizimle röportaj yapıldığı gibi o dernek üyeleriyle de röportaj yapmışlardı. biz çok mutlu olduk bize verdikleri destekten, bunu da sosyal medya hesaplarımızdan paylaştık. bir sürü kişi ne dedi biliyor musunuz, "sizden rol çalmışlar, sizi arka plana atıp kendileri öne geçmişler, siz safsınız."
ben kafası bu şekilde çalışan insanların hak mücadelesinin mantığını anlayamadıklarını düşünüyorum. orada, o davada ben kendimi parlatmak için bulunmuyordum. benim o gün orada bulunmamın birinci sebebi tecavüze uğramış, iç organları parçalanmış bir hayvanın hakkını aramaktı. ikincil amacım toplum için hiç şüphesiz tehlikeli bir insanın toplumdan uzaklaştırılmasını sağlamaktı. üçüncü olarak ise ceza çıkmasını sağlayarak bunu basınla paylaşmak, böylelikle birileri hayvana tecavüz etmek istediğinde "hapis cezası var" sanarak bundan vazgeçsin diye oradaydım. yani mesele hiçbir şekilde benimle ilgili değil, ben sadece bir vasıtaydım orada. ama dış halkadan bakan insanlar konu sanki benimle ilgiliymiş gibi, birileri benim başarıma çöküyormuş gibi tepki verdiler. ama orada bizim tek derdimiz adalet yerini bulsundu. adalet yerini de bulmadı maalesef, beraat. tecavüzcüler aramızda.
o gün yanımızda olan kadın hakları derneğinden kadınlar, sosyal medyadaki bu ifadeleri gördüler ve doğal olarak çok üzüldüler. tabi bizim karşı duruşumuzu da gördüler ve biz hep beraber çalışmalarımıza devam ettik. ama bir an için varsayalım ki, biz de bu bizden rol çalındığı gazına gelmiş olsaydık, kim kaybetmiş olacaktı? doğru cevap hayvanlar ve kadınlar, biz kimin için mücadele ediyorsak onlar. bambaşka yerlere kanalize edebileceğimiz enerjimizi didişmeye harcayabilirdik, birbirimizin bağlantılarından yararlanma şansımızı kaybedebilirdik. o kadar çok yaşanan bir şey ki bu bahsettiğim, aklını kaçırtır insana bu bitmek bilmez gruplar içi/arası çatışmalar.
samimiyet sorgusu tam bu noktada kaybettiriyor işte. sınırlı kaynak ve zaman ego savaşlarıyla heba ediliyor, esas yardım edilmesi gerekenler arada kaynıyor.
insanların bir fikri varsa ne kadar uç da olsa beyan edebilmelerinden yanayım. nefret söylemi gibi hukuk dışı söylemler olmadığını varsayıyorum. daha önce (bkz: sosyal medya/#248713) başlığında dile getirdiğim bir düşüncemi tekrarlamak isterim. eğer yapılanı beğenmiyorsanız, hodri meydan, çıkın, daha iyisini siz yapın, biz size destek verelim. örnek olun, örnek yaratın. benim için ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. eylem/#229378