1. ks.

    1992 ile 1991 yılları arasında dünyada güç estirmiş olan ülke. 1991 yılında soğuk savaşın sona ermesi ile birlik dağılmıştır.

    , , , , , , , , , , , , , , bu birlikten sonra ortaya çıkmış olan devletlerdir.
    #14497 thedirector | 8 yıl önce
    0ülke 
  2. (bkz: )
    (bkz: )
    #14541 timoteus | 8 yıl önce
    0ülke 
  3. şimdiye kadar insanlığın kurduğu en ileri düzen. daha iyisini kuracağımıza şüphe yok. ancak şu orta asya'ya hiçbir yatırım yapmadı ,yoksul bıraktı, ruslaştırdı yalanlarına bir çift söz söyleyelim. mesele tacikistanda türkmenistanda toplumsal yaşamda hiçbir yeri olmayan kadını nasıl toplumsal yaşama kattıklarını aşağıdaki alıntıdan anlayacağınız. ancak sanayi meselesinde ise ne örneğin tacikistan'ın ne düzeye geldiğini hangi ürünleri ihraç edecek seviyeye geldiğini alıntının yapıldığı kitabı okuyarak öğrenebilirsiniz.

    o alıntı şu: "kadının kurtuluşu alanında gerçekleştirilen büyük değişiklikleri görmek için sovyetler birliği'nin herhangi bir cumhuriyetine bakmak yeterli olacaktır.
    örneğin özerk tatar s.s.cnde büyük ekim ihtilalinden önce, yüksek öğrenim, hatta uzman orta öğrenim diplomasına sahip bir tek yerli kadın bulunamazken, bugün uzmanlardan %60ı kadınlardan oluşmaktadır. cumhuriyetteki mühendisleri %25'i , ziraatçilerin, zooteknisyenlerin ve veterinerlerin %38den fazlası, eğitimde çalışanların &71.3ü, kamu sağlığı kuruluşlarında çalışanların ise %88.4'ü kadındır.
    cumhuriyet'in en yüksek iktidar organı olan tatar yüksek sovyeti milletvekillerinin %35.26sı kadındır. emekçi milletvekilleri sovyetinde ( yerel iktidar organları) ise, 28.598 milletvekilinin yaklaşık yarısını kadınlar oluşturur.
    bundan 50 yıl önce okuma yazma bilen bir tek kadını bulmanın olanaksız olduğu türkmenistan s.s.c'de bugün onbinlerce kadın, ulusal iktisadın çeşitli dallarında çalışmaktadır. aralarında 40.000'den fazlası yüksek veya uzman öğretim diplomasına sahiptir; bu da cumhuriyetteki uzmanların %44den fazlasını oluşturur. 3000'den fazla kadın, fabrikalarda kolhozlarda ve iktidar organlarında yöneticilik görevinde bulunmaktadır. 1967de sovyet iktidarının 50.yılında bakan veya bakan yardımcılığı görevlerinde 9 kadın bulunuyordu. türkmen kadınların arasından tanınmış sanatçılar, bilginler ve önemli şahsiyetler çıktı. kadınlar yerel sovyetlerdeki milletvekillerinin üçte birini oluştururlar. cumhuriyetin yüksek sovyetinde 96 kadın milletvekili vardır. 8 kadın ise s.s.c.bnin yüksek sovyetinde milletvekilidir." ( sovyetler birliği'nde islam abdullah vakhabov havass yayınları 1.basık ocak 1979 s.52-53)

    bu da yazarı muhtemelen milliyetçi muhafazakar olan ve kafası karışık bir yazarın kitabından: "orta asya'nın sınai gelişimi çok eski geçmişe sahip değildir. ekim 1917 devriminden önce orta asya tamamen bir tarım ve hayvancılık ülkesiydi. bunun yanı sıra ilkel metotlarla pamuk ve ipek de üretiliyordu. sovyetlerin 5 yıllık planları ve savaş dolayısıyla büyük sanayi kuruluşlarını bu bölgeye aktarmasi ülkede birçok degisiklige uğradı. mesela kırgızistan bütün sscb'de cıva üretiminde başta geliyordu. özbekistan suni gübre üretiminde ucuncudur. sovyetlerin en geniş un depoları tacikistan'in dusanbe şehrinin kuzeyindedir. orta asya'nın birçok bölgelerinde değerli maden yatakları vardır ve metal sanayisi hızla gelişmektedir. kazakistan'ın kargan ve ekibastuz bölgelerinde ve kırgızistan'da kömür çıkarılmaktadir" (hitler'in müslüman askerleri m.sami sert s. 79) artık rusça konuşmaları meselesine gelince. ileri olan geri olana etki eder. daha doğrusu geri olan ileri olanı doğal bir süreçte kabul eder. e bir yanda ilkel, göçebe toplum var bir tarafta kapitalizmi yaşayan görece sanayileşmiş bir toplum. yani yoksa sorarlar niye azeriler dilini koruyabilmiş vs diye? e çünkü onlarda da nispeten sanayileşmiş daha doğrusu yerleşik ve kapitalizmi yaşayan bir toplum vardı.
    #72137 rudolfabel | 7 yıl önce
    0ülke 
  4. cia araştırmacılarına göre bile brejnev döneminde ekonomi tıkırında işliyordu. "yiyecekler çeşitleniyordu, evlere dayanıklı tüketim malları giriyordu" kişi başına tüketim yüzde 5 artmış 65-72 yılları arasında kişi başına harcanabilir gelir ise yüzde 7 civarı artmış. sovyet insanının gelirleri tüketim imkanlarından daha fazlaydı. bankalarda mevduat birikiyordu. hatta bunların yanından abd kongresinin yaptırdığı bir araştırma 70lerde sovyetlerde 4 milyondan fazla buluşun yapıldığını söylüyor. hatta 1990'da abd bilimler akademisi dergisinde z imzalı çıkan yazı komünizmin büyük sorunları yok halledilebilir sorunlar diyordu. cia araştırmacıları sovyetlerin bütün alanlar'da batıyla eşit olduğunu söylüyorlar ancak 1985de kadar böyle oldu. gorbaçov'un basiretsizliği yüzünden sovyetler yıkıma ilerliyor. ancak tabi ki yıkımı 1985'ten başlatmamak lazım. bir anda başlamadı süreç. brejnev döneminde her ne kadar ekonomi sorunsuz işlese de sovyetleri yıkıma götüren sebepler ta stalin dönemindeki hizipleşmelere ordan hruşçova sıçrayarak gider.
    * kaynak: ekin belleten dergisi 1990 bahar sayısı sovyetler birliğinde sosyalizmin çöküşü-yalçın küçük
    #72151 rudolfabel | 7 yıl önce
    0ülke 
  5. çok ilginç icatlara ev sahipliği yapmış birlik.

    bir retro teknoloji delisi olarak ilgimi çektiler epey...

    micetimes.asia/...

    ilk sovyet laptop'ı

    telefonlu laptop?
    #74476 touma seguchi | 7 yıl önce
    0ülke 
  6. japoncası soren olan birlik.

    lakin resmi belgelerde sobieto shakaishugi heiwakoku renpou'dur. uzun ismi sayesinde bazı japon yazısı hocalarının "özel görelilik teorisi" ile birlikte sormaktan keyif aldığı kelimedir.
    #79440 touma seguchi | 7 yıl önce
    0ülke 
  7. eski haritalarına dünya üzerinde şöyle bir baktığınızda ve adını söyleyecek olduğunuzda "alayınızın mına gorum!" duygusu ve güveni veren isimdi... üç isimli avukat ismi gibi bir ağırlığı vardı.
    #122068 timoteus | 6 yıl önce
    0ülke 
  8. sovyetler birliği döneminde bir muhalif elindeki bir tomar kağıdı kızıl meydan'da dağıtmaya başlamış. biraz sonra kgb ajanları gelip adamı yakalamışlar, ama bakmışlar ki dağıtılan kağıtlar boş. gene de adamı götürüp mahkemeye çıkarmışlar. boş kağıtları dağıtan adama, ilk celsede, "rejime muhalefet, parti'yi eleştirmek vs." bir sürü suçtan uzunca bir hapis cezası verilince, adam itiraz edecek olmuş: "iyi ama kağıtlarda hiçbir şey yazmıyordu ki..." hakim cevap vermiş: "bu ülkede yaşayan herkes neler yazması gerektiğini biliyor."
    #181462 migfer tokmakel | 5 yıl önce
    0ülke 
  9. ikinci dünya savaşı ertesinden çöküşüne dek ne kadar klasik müzik yarışması varsa hepsini domine etmiş olan ülke.
    0ülke 
  10. Marşı çok gaza getirici ülke. Marşı Sanki diyor ki bak bana bulaşma ben adamın ...
    #184566 migfer tokmakel | 5 yıl önce
    0ülke 
  11. almanya desteğiyle kurulan, ama sonra almanya'nın çanına ot tıkayan ülke.

    bunda almanların da suçu var elbette, orası ayrı.
    0ülke 
  12. klasik müzikle arası aslında pek iyi olmayan ülke. sonradan propaganda ayağına "yapacak bir şey yok" deyip kabullenmişler.

    1930'larda ciddi ciddi "klasik müzik gerçekten müzik mi?" şeklinde tartışmalar bile dönmüş.
    2ülke 
  13. bendeniz sscb devrinin son birkaç yılını net hatırlayacak yaştayım. kendim gidip görmedim ama gorbaçov döneminde oradan ziyarete gelen eş dost, akademik araştırma için giden aile bireyleri, efendime söyleyeyim üniversitede 90'ların başında den türkiye'ye okumaya gelen arkadaşlarımız, çok daha sonra sscb dağıldığında bütün sülalesiyle kaçıp amerika'ya iltica etmiş, rejim muhalifi olduklarından yedi sülalesi sürünmüş, eziyet görmüş, sovyet rejiminin her şeyinden nefret eden arkadaş, yine ben yaşlarda, sovyet devrinin son demlerini görmüş rus ve diğer etnik kökenlerden iş arkadaşları gibi farklı kesimlerden, farklı hayatlar yaşamış insanların hikayelerini dinledim. bunların üstüne bir de kokuşmuş sistemi reforme etmek, rezil taraflarını düzeltmek için büyük mücadeleler vermiş, özeleştiri erdemine sahip sovyet komünistlerinin yazdıklarını çizdiklerini koyuyorum.

    sscb kötü yanları iyi yanlarına ağır bastığı, çürümüşlük ve yozluk sistemin her yerine derinlemesine sirayet etmiş olduğu için yıkıldı, komünizm fanboyu vatandaşların görmek istemediği hakikat bu. bunlardan bazıları bozuk plak gibi ha bre batı'yı, dış mihrakları suçluyor, hatta iyice cozutup deli saçması komplo teorileri üretmeye kadar vardırabiliyorlar işi. sistem sağlam olsaydı dış mihraklar kıçını da yırtsa yıkılmazdı öyle kolaydan.

    sağlamlığı tartışmasız kaynaklardan örnek aktaracağım:
    bunlardan bir tanesi dizisinden (aslında gerçek hayattakiyle alakası olmayan versiyonunu) tanıdığınız . legasov'un komünistliği, partiye ve devlete sadakati yüzde yüz, tartışmasız. babası parti ideologlarının ileri gelenlerinden, küba devrimine yardım etmiş biri. kendisi de daha liseli ergenken başkanı olmuş. yetişkin hayatında da cumartesi günü mis gibi güneşli bahar havasında gezmeye gitmek yerine katılım zorunlululuğu bile olmayan parti toplantılarına gidecek kadar da sadıkmış. sovyet bilimine hatırı sayılır katkıda bulunmuş, bir sürü devlet ödülü ve terfi almış, genç yaşta sovyet bilimler akademi'sine tam üye olarak kabul edilmiş biri, sicili çok sağlam.

    çernobil hatıralarını anlattığı ses kayıtlarında isyanları oynuyor, çürümüşlük ve yozluk örneklerini, şahit olduğu vurdumduymazlıkları anlatırken ne kadar sinir olduğu ses tonundan gayet net anlaşılıyor. legasov ölene kadar sosyalizmi ve sovyet devletini savunmuş, kendi alanında gördüğü rezilliklerin ıslah edilmesi, hantal ve geri kalmış noktaların en azından uluslararası standartlar seviyesine çıkarılması için bir sürü hasım edinme ve kariyerini riske atma pahasına mücadele vermiş. bunlar çernobil sonrasında medyada yazdığı destan gibi makalelerde, ses kayıtlarında ayan beyan ortada. ses kayıtlarında dillendirdiği en ağır eleştirilerden birini aktarayım:

    "kaza sonrası çernobil'e gidip orada olan biten her şeyi öğrenince kişisel olarak vardığım kesin ve net sonuç, çernobil kazasının ülkemizde on yıllardır icra edilen yanlış yönetimin ilahlaştırılması, zirvesi olduğuydu." (kullandığı kelime apofiyoz, ingilizcesi apotheosis.)

    legasov daha bir sürü kirli çamaşırı ortaya seriyor, reaktör inşasında üstünkörü iş yapan sığırlar ve tembellik eseri olarak hiç bakmadan etmeden ota boka kalite kontrol raporu veren davarlar yüzünden çernobil ayarında kazadan kıl payı dönüldüğünü anlatıyor, neler neler ifşa ediyor. alın bizzat kendi sesinden dinleyin, türkçe altyazısı da var, bizzat ben çevirdim: www.youtube.com/...

    legasov'un anlattıkları kokuşmuşluğun boyutlarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermekte. stalin fazla bir sanayisi olmayan tarım ülkesini alıp atom reaktörleri üreten, fezaya çıkan bir süper güç haline getirdi ama yarattığı sistem baştan sorunluydu. bütün ekonomi ve üretimin merkezden planlanmasının akıl almaz hantallığı yüzünden millet yıllarca varlık içinde yokluk çekti, teknolojide batı'nın gerisine düştüler.

    adamlar casio'dan önce barometreli dijital saat yapmış, (bunu ürettikleri fabrika minsk'teymiş) şekilli bir şey de. ama o dijital saatten milletin haberi yok, sovyet devrinde yaşayıp da haberi olan kişi çok az. nomenklatura'dan başka kimsenin gidemediği elit dükkanlarda ve karaborsada satılmıştır büyük ihtimal, adamlar arada kaliteli tüketim malını üretiyor, yeri geliyor japonlardan bile daha iyisini yapıyordu ama tüketiciye ulaştırmaktan acizdi. neyin ne kadar üretileceğine moskova'daki bürokratlar karar veriyordu, bu baştan büyük sıçış. tedarik zinciri zaten allahlık. bunların ne rezil halde olduğunu bizzat bu sistemi ıslah etmek için yıllarını veren halis muhlis komünist devlet adamı+ekonomist anlatıyor, vereceğim ikinci örnek o.

    bu amcam da hem sapına kadar komünist hem de sovyetler birliği yıkılmasın reforme olsun diye kıran kırana mücadele etmiş biri: 25 yıl sovyetlerin en büyük ağır sanayi tesislerinden birinde, daha sonra da epey bir zaman bütün sovyet ekonomisini planlayan gosplan'da çalışmış, ağır sanayi bakanlığı ve başbakanlık yapmış, gorbaçov ve yeltsin'e karşı verdiği mücadelenin stresinden kalp krizi geçirip ölümden dönmüş olan sscb'nin son başbakanı . onun başlığını da bilahare açacağım, çok kral adam, tanrı uzun ömür versin.

    işçi sınıfının bağrından geldiği için mahrumiyeti, sistemin rezilliğini bizzat yaşamış. hayatı boyunca elini işe sürmeyip, üniversiteden mezun olur olmaz yallah devlet kurumuna giren 'apparatchik' tayfasından değil yani. ağır sanayi devi uralmaş'ta mühendis olarak çalıştığı sırada dünyaya gelen kızını banyo yaptırdıkları çinko leğende uyutuyorlarmış çünkü çocuğa beşik alamamışlar. 'kızıma beşik alamadık ama parasızlıktan değil. paramız vardı da tedarik sistemi doğru düzgün çalışmadığı için sverdlovsk'ta beşik satılmıyordu, banyo leğenini beşik olarak kullanmaya mecbur kaldık' diye anlatıyor kitabında. 25 yıl çalıştığı uralmaş'ın beş yıl genel direktörlüğünü yapmış, hantallığın tillahını da orada görmüş. çalışanların çocukları için ek kreş yapmaları gerektiğinde merkezden izin almak, moskova'ya gidip bürokratlarla uğraşmak zorunda olmanın ne kadar saçma ve zaman israfı olduğunu, her şeye merkezden izin almakla uğraşma angaryaları yüzünden bir sürü şeyin gereksiz yere aksadığını anlatıyor. çalışanların maaşına zam yapmak için bile dünyanın bürokrasisiyle cebelleşmiş adam.

    sistemin akıl almaz hantallığına da şöyle çarpıcı bir örnek veriyor kitapta: "uralmaş'ta direktör olduğum sırada geliştirdiğimiz kesintisiz çelik dökme tekniği metal kaybını %10 oranında azaltıyordu. ülkenin metalürjisinin boyutu açısından çok büyük rakam! burada sözünü ettiğim 1984 yılında sscb'de çeliğin %13'ü bu yöntemle dökülüyordu, 70'lerin başında bizim fabrikanın bunun lisansını sattığı japonya'da ise %79'u. yoruma gerek var mı?"

    "urallarda çelik dökümünün, volga'da otomobil üretiminin, transnistria'da kreş inşasının , komi'de kibrit üretiminin tek merkezden sağlandığı zaman geri dönüşü olmayan şekilde geçmişe aittir... evet, belli tarihsel şartlar altında, katı bir merkezciliğe nesnel olarak ihtiyaç varken çok iyi iş gördü, bugünse hayatın ta kendisiyle ihtilaf halinde."

    daha başka bir yerde de "savaş zamanı çok efektif olan bu sistem barış zamanı ayağımıza dolandı" gibi bir laf ediyordu, onu bulamadım şimdi.

    velhasıl kelam nikolay ivanoviç sistemin hantallığını böyle nokta atışı yaparak anlatmış. şimdi yapacağım alıntı her şeyi 1 ve 0 olarak gören transistör kafalı tipitiplere error verdirebilir:

    "bir tarihte abd bağımsızlık bildirgesinin yazarı ve 3. başkanı olan 'thomas jefferson''un kitabını okumuştum. 200 yıl önce söylediği şeyler merkez ve bölgeler arasındaki güç dağılımı ihtilafını net olarak yansıtıyor: 'hükümet gücün sağlamlaştırılması ya da odaklanması sonucu değil, dağıtılması sonucu iyi olur... eğer neyin ne zaman ekileceğinin talimatı washington'dan verilseydi kısa zamanda ekmeksiz kalırdık.' [vay, kapitalist amerikalıdan alıntı yapıyor, tüüüüü! başımıza taş yağacak taş!]

    biz merkezin sadece ekonominin iskeletini oluşturan en temel sanayileri kontrol etmesini öneriyorduk. insanların günlük hayatını ilgilendiren şeyler cumhuriyetlerin takdirine bırakılmalıydı. mesela hafif endüstri: neden dnepropetrovsk'ta bir fabrikada kaç tane pantolon ve gömlek üretileceğine moskova karar versin?" (lenin'in vizyonu da baştan beri oydu zaten yoldaş monşer...)

    adamlar fezaya ilk uyduyu, ilk insanı, aya ilk robotu yolladı, batı ülkelerinden önce nükleer buzkıran gemisi yaptı ama vatandaşlar dükkana sıradışı yeni mal geldiğinde saatlerce kuyruklara giriyor, en basitinden bir dijital saat bile rare item muamelesi görüyordu. bilenler bilir, naylon kadın çorabı para olarak kullanılıyordu, çok kıymetliydi. 90'ların başında millet bavul ticareti için türkiye'ye akın etti çünkü hiç bir şeyleri yoktu. yaşı tutan tayfa bilir, laleli bavul ticareti merkeziydi, bizim yüzüne bakmayacağımız en dandik ürünleri kıtlıktan çıkmış gibi alıp bavullara dolduruyor ülkelerinde satmaya götürüyorlardı. adamlar inanılmaz bir yokluktan geliyordu, bizim beğenmediğimiz en adi şeyler onlar için lükstü. sırf rus turistlere mal imal eden atölyeler, onlara hitap eden mağazalar türedi ya, bizzat gözümüzle gördük.

    kitapta amcam daha neler neler anlatıyor, 'un vizyonuyla ekonomiyi adam etmek için çok uğraşmışlar ama öyle ha demeyle reforme edilecek bir durumda değildi tabii, uzun yıllar alacak bir süreç gerekiyordu. rüşvet, yolsuzluk, karaborsacılık her yere alabildiğine sirayet etmişti. andropov 15 yıllık kgb başkanı tecrübesiyle bir yıl içinde anca %20'sini temizleyebilmiş. (daha fazlasına ömrü vefa etmemiş. o da sütten çıkmış ak kaşık değildi gerçi, rejim muhalifi yazar çizerleri akıl hastanesine tıkmak gibi despotlukları vardı.) bunlar da sadece bakanlık, yerel yönetim kadroları falan, daha fabrikalar var, tedarik zinciri var, mağazalara kaliteli bir mal geldiğinde mağaza personelinin karaborsada satmak için çoğunu cukkalaması gibi kepazelikler -ki bu olay sadece sscb değil, bütün doğu bloku ülkelerinde ayyuka çıkmış durumdaydı. neresinden tutsan elinde kalıyor. bunların yanında hatırı sayılır bir oranda namuslu, işini özenle yapan, iş etiğine sahip kaliteli insanlar da yetiştirdi o sistem, güzel tarafları vardı ama özgürlük yoktu yahu. oturacağın evi seçemiyordun, öyle kafana göre seyahat falan edemiyordun. taşkent'te ya da yakutsk'ta oturan sıradan vatandaş kafasına esip moskova'ya gezmeye gidemezdi mesela, iç pasaport sistemi vardı. öyle ayrıcalıklara ancak nomenklatura ve ayrıcalıklı zümreler sahipti. sınıfsız toplum oluşturacaklardı güya ama oligarşinin tillahını yarattılar, bildiğin kast sistemi oluşturdular. marx'ın ve lenin'in vizyonu bu değildi tabii ama sscb'nin geldiği nokta maalesef bu oldu.

    bu berbat sistemin baş mimarı stalin'in yaptığı iş betona deniz kumu katarak bina yapmaya benziyor. malum deniz kumu hem betonun mukavametini düşürür, hem de barındırdığı tuz ve midye kabuklarının yarattığı boşluklar yüzünden kolonlardaki demirler korozyona uğratıp yavaş yavaş içeriden çürür. böyle bir bina başka yerde hasar yaratmayan büyüklükte depreme maruz kalınca tuzla buz olur.

    stalin'in inşa ettiği sistemin tek sorunu bu değildi tabii. yine bina metaforundan gidecek olursak, kolonların kimine en kaliteli demir koyulurken kiminde hurda demir, kiminde değişen sayıda kaliteli ve hurda demir karışık kullanılmış, binanın kimi katları en kaliteli betonla, kimileri deniz kumu katılmış adi betonla yapılmış, bina bittiğinde stalin efendi projede çalışan bütün mimarları, mühendisleri, tesisatçıları idam etmişti. daha başka nasıl anlatılır bilmiyorum.

    yalakaların ve aptalların hayatta kalmasını garanti eden bir düzen kurdu. alman bombardımanı altında o şaheser 7. senfoniyi yaratan, sovyetlerin gelmiş geçmiş en büyük bestecisi şostakoviç'i bile idam edecekti deyyus, allahtan adamın kafası çalışıyordu da kelleyi kurtarabildi.

    neyse bu kadar gömdüğümüz yeter. güzel taraflarının bir kısmını daha önce yazdım:

    ha kapitalist amerika çok mu iyi, kesinlikle değil, onun da her tür rezilliği var. mesela sovyetlerde az bulunan mal geldiğinde milletin talan etmesi olayı amerika'nın her yerinde, senede bir gün yaşanır. millet resmen zombi filmlerindeki gibi zıvanadan çıkıp birbirini eziyor, ölenler de oldu kaç kez. sovyetlerin gulagları vardı (rusya'da halen var) amerikalıların da özel şirketler tarafından işletilen hapishaneleri var, alt kasttan insanları (amerika'da korkunç bir kast sistemi mevcut) saçma sapan nedenlerle içeri atıp asgari ücrete, bir çok eyalette asgari ücretin çok altında paraya köle gibi çalıştırıyorlar. amerika'da bütün araba plakaları, devlet kurumlarında kullanılan mobilyalardan tut bir çok kalem mal hapishanelerde mahkumlar tarafından üretilir.

    www.newsweek.com/...

    www.theguardian.com/...

    www.globalresearch.ca/...

    uranyum madeninde radyasyon manyağı olmuyorlar, gulaglar gibi ağır iş yok ama yine de kölelik. sırf bu köle emeğini sömürmek için normalde orta sınıftan insanları tutuklamayacakları antin kuntin suçlardan parya kesimini tutuklar içeri atarlar. amerika cennet değil, aşağı kastlardan olanlar için cehennem ama en azından sovyetlerde olmayan bolluk bereket var, düşünce ve sanat özgürlüğü var, kimse muhalif şiir yazdın, yönetime laf ettin diye seni gulag'a yollamaz.

    sovyetlerin pis tarafları, en vahşi kapitalizme ev sahipliği yapan yerlerin pis taraflarından misliyle fazla olduğu için battı. keşke doğru düzgün bina edilseydi, stalin ruh hastası manyağın teki olmasaydı, vahşi kapitalizme bir alternatif olsaydı ama olmadı. sıçtılar batırdılar, marx, engels ve lenin mezardan kalksa onların bile düzeltemeyeceği bir hale soktular ve bu yüzden 30 yıldır sscb yok.

    ana tema: (bkz: )
    #199393 sorg | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    1ülke 
  14. (bkz: )
    #230371 krupp | 4 yıl önce
    0ülke 
  15. Sermaye türk ve müslüman nüfusa işlemesin diye akıllık edip kendini dağıtmış devlet devam etseydi bu tarihlerde ruslar, çoğunluğu müslüman ve Türk Olmak üzere Gürcülere, ermenilere, Ukraynalılara bakmak zorunda kalacaktı ve bunların nüfusu Rusları büyük ihtimalle geçecekti.
    Gorbaçov akıllı adam bu gerçeği gördü dağıttı birliği bir iki kötü hamle yapmışlardı Kırım gibi onları da geri aldılar zaten kırım'ı aldıkları gibi ukrayna'da iç savaş da çıkarttılar, Belarus'un başına kukla lukaşenko'yu getirdiler daha sonra Gürcüleri meşgul etmek için Abhazya ve güney Osetya'yı karıştırdılar en son da Karabağ'a asker de soktular bir taş da 8 9 kuş hiç birliğe mirliğe gerek kalmadı Şanghay beşlisini de unutmayın bu arada orda da geriye kalan birkaç türk devletini bağladılar sscb hiç sermayeden yemeden devam ediyor hayatına.
    Sosyalizmi dünyaya sen de sunsan demek ki kaynakların Paylaşımına gelince hiç işçi sınıfı tek çatı altında, emek vs vs. Gibi romantik söylemlere yer yokmuş insanoğlu aç gözlüymüş ve sosyalizm romantizmden öteye kolay kolay gidemezmiş böylece bu girdinin mutsuz sonuna geldik.
    Rusya kendi emperyalizmiyle kendi içinden çıkan sosyalizmi yemiştir efenim.
    #230431 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    3ülke 
  16. halk yokluktan dolayı patatesten başka yiyecek bir şey bulamazken sırf abd'ye inat olsun diye uzaya insan ve hayvan göndermekle gurur duyan komünist ülke, neyse ki fazla sürmeden dağılıp bu rejimi son bulmuştur. darısı çin ve venezuela'nın başına.
    #254729 fransiz pier | 4 yıl önce
    0ülke 
  17. bu dikta yönetime sahip ülkeyi yücelten pek kıymetli sosisyalistler için hala aktif olan, benzer yönetime sahip çin var. isterlerse kendilerini oraya göndermek isteriz 1-2 ay pirinç tarlasında çalışırlar, döndüklerinde de kendilerine ödül olarak 1 yıllık erzak veririz açlıktan ve susuzluktan ölmezlerse tabii.
    0ülke 
  18. little dark age.
    #292272 migfer tokmakel | 4 ay önce
    0ülke 
  19. Ama şöyle ama böyle, bana göre farklı bir ütopyanın farklı bir idealin peşinden gidilerek kurulmuş özel bir devletti.

    Bana göre, Beşeriyet tarihinde çok özgün bir sayfa olarak yerini almıştır. İnsan yaratıcılığının çok özgün bir boyutunu oluşturdu, Çok kısa zamanda çok büyük işler yaptı Ve tek kurşun atmadan, barışçıl denebilecek şekilde dağıldı.

    En azından ayaklar baş olmaya çalıştı diyeyim. Dediğimi tekrar ederek kapatıyorum, Beşeriyet tarihinin sayfalarında çok özgün bir yer tutacaktır.

    #292284 migfer tokmakel | 4 ay önce (  4 ay önce)
    0ülke 
  20. şafağın ilk sahibi.
    0ülke