bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
sabah uyandığımda bir tuhaflık sezdim. var bir şey ancak ne olduğunu bilemiyorum. kafam bulanık. bedenimde bir ağırlık. "haydi kalk pia, milli eğitim bakanlığına geç kalıyorsun. hallet şu işlerini," deyip kalkıyorum.
annem yatıyor. yorgun. sabahları derin uyuyorsa eğer gece hiç uyuyamamış demektir. uyanana kadar ben mutfağa geçip kahvaltıyı hazırlıyorum. sonra oturup yiyoruz. yediklerim sindirilmiyor sanki. midem parçalanmış da etrafına saçılıyormuş gibi. dşyorum bir tuhaflık var diye.
milli eğitim bakanlığına uğrayıp işleri hallettikten sonra kızılay'a gidr fotoğraf çekerim diyorum. makinemi yanıma alıyorum. çantam hazır. ben de nazırım. çıktık. işlemlerimi hallettim. dua edin atanayım bu sefer. seçimler sonrasına kalmasın artık. olmazsa ben de ona göre kendime şirketlerde iş bakabileyim. gittik kızılay'a. önce güvenpark sonra ara sokaklar. bir ara sakarya caddesi'ndeki heykelin orda yemleyen güvercinleri çektim. o esnada takım elbiseli, kravatlı. güzel bıyıklı bir adam elinde çayıyla yanıma yaklaştı.
"fotoğrafçı mısın?"
"değilim." gülümsüyorum.
"elindeki makine ne?"
"Analog makine, filmli. sizin zamanınızdan." yine gülümsüyorum."
"ya beni çeksene şöyle, hanıma götüreyim. güzel fotoğraf olsun ama. hanım görsün."
"tabii ki ancak anında veremem. birkça gün beklemeniz gerek filmin yıkanması için."
"hadi ya."
"siz bana e-posta adresinizi verin ben size göndereyim."
"söz mü bak? muhakkak gönder bak. unutma sakın. tamam mı?"
"sen hiç merak etme anında göndereceğim."
iletişim adresini kayıt ediyorum not defterime. adam gidene kadar "unutma bak," diye tekrarladı. Farklı pozlarda, duruşlarda çektim. dua ettim yanmasın da fotoğrafları ulaştırayım kendisine. yanından ayrılınca son pozu da göğü çekip gittim fotoğrafçıya verdim filmi yıkamaları için. akşam elimde olur. o da hanımına gösterir.
keyifliydim ancak bendeki tuhaflık bir türlü geçmiyor. daha fazla zorlamadan eve gideyim dedim. ancak döner mideme saplanan ağrı durdurdu. o an sabah yediklerimi kustum. etraf kalabalık ve ben yerin dibine girecek kadar utanıyorum. kusmuğum yerde. hemen orda büfeden su alıp orayı yarım yamalak temizlemeye gayret ediyorum ancak ikincisi geldi arkasından. ayağa kalkacak gücüm yok. insanlar kafalarını çevirip çevirip gidiyor. rahatsızlık verdiğim ne kadar da belli. bir güç alıp hemen marketten bir poşet isteyip hızlı hızlı otobüs duraklarına gitmeye çalıştım.
vardım. durağa oturdum. midemde hiroşima bombalar patlıyor. acı üstüne acı dağılıyor. hem yakıyor hem de kovalıyor beni. otobüs geldi. bindim. 50 dakikalık yolum var ve ben otobüste kusmamak için dua ediyorum. yanımda bir çocuk oturuyor. onun tiksinmesini istemiyorum. görmesin diye iyice cam tarafına yapışıp yüzümü de aşağı eğip poşete üst üste kusuyorum. poşet delikmiş. batırdım otobüsü, kokacak ben ne yapacağım diyorum. ancak poşetten akanlar pantolonuma pisletiyor. devlet malı pislenmesin pantolonum pislensin. yere s döküp selpaklarla sıyırıyorum. öyle bırakıp gidemem katiyen. yanımdaki çocuk da gördü şimdi deyip kasılıyorum.
sağ salim eve vardığımda annem kapıda görünce endişeleniyor. ne bu üstün hali ne oldu diyor. anlatıyorum. hemen kendime sıcak çorba hazırlıyorum. annem mutfağa giremiyor. çorbayı içince rahatlıyorum ancak bir süre sonra yine tekrarlanıyor. sonra mide boş kalmasın diye tekrar çorba içtim yine ardından tekrarlandı. bu böyle olmayacak. ne olduğunu, ne yediğimi hatırlamaya çalışıyorum. ıhı midemi ağrıtacak hiçbir şey yemediğim gibi bu konuda çok dikkat ediyorum. belliydi sabahın tuhaflığı ne olduğu.
ağlamak istiyorum ancak ağlayamıyorum. kulzos'u açıp girdileri okuyorum. keyfim yerine geliyor ama midede patlayan bombaların ardı arkası kesilmiyor. biri şu midemi kesip alsa.
dua ediyorum cumartesiye kadar iyileşmeliyim. iyileşmeliyim ki keltox ile the ancient one'nin evine gidebileyim. sıcak şarap zirvesini kaçırmak istemiyorum. şu an yağsız salçasız haşlamalı makarna yiyebildim. ancak o da durmayacak gibi. gözlerim kayıyor.
yarın tanıştığım bir kadınla görüşecektim. 42 yaşında. sanırım görüşmeye gidemeyeceğim. olsun yeter ki şu ağrılarım ve kusmam dinsin. biraz adamın fotoğraflarını da göndereceğim. hanımına göstersin bakalım.
gittiğim kurstan ödev istendi. konu "yasak". ne çekebilirim derken yine kamera karşısına geçip kendimi çektim. şimdi onu da kulzos yazarlarının çektiği fotoğraflar başlığında paylaşacağım. tabii dikkat nsfw'li.