1. köy enstitüleri projesi konu edildiğinde, olumlu düşünceler ifade etmek yanında, kapatılması için gayret sarf edenleri, görüş bildirenleri, onların düşüncelerini, dile getirdikleri olumsuz eleştirileri ve yineledikleri eksiklikleri de hatırlatmak gerektiği kanısındayım.

    bu konuda ilk okuduğum zaman dile getirdikleri olumsuz bazı noktalara benim de katıldığım nureddin ergin isimli (sanırım 1906'lı yıllardaki) türkiye muallimler birliği idare heyeti üyesinin makalesini paylaşmak istedim. Konunun fikir olarak cumhuriyetin ilk yıllarına dayanan fikrin ortaya çıkış öyküsünü, "arifiye köy enstitüsü" ve kapanmasının ardından eğitime devam etmiş "arifiye öğretmen okulu" karşılaştırması bilgilerini de içeren detaylı yazıyı buradan okuyabilir.

    kısa bir alıntı


    -- spoiler --


    Köy Enstitüleri, maarifimizde, insanın demokratik hak ve hürriyetlerine
    kıymet verilmeyen bir devıin eseridir. İlme kapılarını kapamıştır;
    muztarip öğretmenlerle, demokratik rejiminizi güç meselelerle karşı karşıya
    bırakmıştır.
    "Cumhuriyetçi memleketimizde, pek basit tahsil, uzun mecburî hizmetlerle
    muallim yetiştirileceğini sanmak gafleti, Köy Enstitülerinde en
    müfrit ve gayri âdil şeklini almıştır. Bu zihniyet, bu gençlerin halini ve
    istikbalini tehdit ederken, her iz'an ve idrak sahibini yurdumuzun da âtisi
    üzerinde endişe ile düşündürmektedir. Çünkü haline ve istikbaline ait
    hiçbir inkişaf ümidi olmayan ve hakikî kültürden de mahrum insanlar,
    bilhassa gelecek nesillerin terbiye vazifesini alırlarsa, tehlike o nisbette
    şüphesiz büyük olur"
    Köy enstitüleri davasında, iyi kuruluş niyetleri arkasında sistemli,
    sinsi, yıkıcı bir kuvvet de, demokrasimize bir düşman gibi çalışmıştır.
    Jhon Devvey'in kaynağını ilimden, hürriyetten, insan haklarından alan
    köy maarifi kurmak hareketi nerede, köy enstitüleri nerede?.

    Elli sene evvel, itiraf etmeliyim ki, ben de her köye bir okul,
    bir öğretmen evi yapılsa ve oraya bir öğretmen gönderilse, Türkiye kalkınır
    zannederdim. Ne yanlış bir düşünce. İstanbul'u Kalkındırma Cemiyetinin
    tertip ettiği bir kongrede, İstanbul vilâyetinde araştırma yapan
    İstanbul milletvekilleri, eğer yol, mektep, elektrik, su temin edilirse köylerimizin
    kalkınacağını ileri sürüyorlardı. Türkiye Muallimler Birliğini
    temsilen bulunduğum bu kongrede, milletvekillerine : "İşte Yakacık Köyü.
    Elektriği, beş sınıflı bir ilkokulu, dünyanın en güzel suları, asfalt yolları
    var, buna rağmen kalkınmamış? Demek ki kalkınmak için daha
    mühim sebepler var. Bakınız burada hiç kimse ağaç dikmiyor, yemiş ağaçları
    yetiştirme denemesine girişmiyor. Şimdi sanatoryöm olan çam koruluğunu,
    hiç bir yerde şifa bulamıyan veremli kızının, burada iyileşmesi
    üzerine bir İngiliz avukatı, bu muhteşem koruluğu kendi elleriyle dikmiş;
    çünkü bu İngiliz tabiata yeni bir servet katma terbiyesini mektepte
    almıştır. O halde köyde mektep kurarken öğretmeni iyi yetiştirmemişsek,
    köyün hayatında bir değişiklik yapmak mümkün değildir"' demiştim.
    Elektrik, yol, su terakkinin yarchmcısıdır. Hakikî terakki bir kültür işidir.
    Eğer köy enstitüleri ilim adamlarının elinde olsaydı, on senelik bir
    tahsil ile aslâ öğretmen yetiştirmek mümkün olmadığı anlaşılırdı. 12-15
    yaşındaki çocukların sağlığını bozacak ağır işler gördürülmez ve günde
    8 saatlik dersle sağlıkları üzerinde baskı yapılmazdı. Her enstitüye inşaat
    masrafı olarak düşmesi gereken o senelerin iki milyon lirası ve şimdiki
    paramızla en az on müyon lira ile ne güzel mektep binaları, araştırma
    lâboratuvarları, mektep için lüzumlu tesisat yapılırdı; çünkü paranın hesabım
    ilim adamları, her devlet dairesi gibi Sayıştay'a verir; ancak kanunî
    usullerle sarfiyat yapılabilirdi. Eğer ilim adamlarının elinde olsaydı,
    bir senelik uydurma yüksek okul kurarak oradan kendisine öğretmen yetiştirmeğe
    kalkışmazdı. Öğretmenler, çalışacakları mıntıkanın ziraî ihtiyaçlarına
    göre yetişir ve öğretmenlere modern bir meslek kültürü verilirdi.
    20 sene mecburî hizmetli ve 20 lira ücretli öğretmen, 10 lira ücretli
    eğitmen yetiştirmenin zararları derhal açıklanır ve önlenildi. Hiç bir öğretmenin
    terakkisine sed çekilmez ve öğretmen yetiştiren bu müesseselerde
    demokratik hayat tarzı, insana kıymet verme ruhu tesis edilir, demokrasinin
    candan koruyucularına istikbal için bir huzur kaynağı olurdu.
    İlim adamları, aileye müstenit bir rejimde, {demokratik bir rejimde) 12¬
    17 yaşındaki kız-erkek çocukların yatılı olarak bir arada okumalarına hiç
    müsaade ederler miydi?


    -- spoiler --


    düzeltme: alıntı spoiler içine yerleştirildi ve fark edilen bir kaç imla düzeltmesi yapıldı.
    #96866 okuryazamaz | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0eğitim kurumu