Köy Enstitüleri, maarifimizde, insanın demokratik hak ve hürriyetlerine
kıymet verilmeyen bir devıin eseridir. İlme kapılarını kapamıştır;
muztarip öğretmenlerle, demokratik rejiminizi güç meselelerle karşı karşıya
bırakmıştır.
"Cumhuriyetçi memleketimizde, pek basit tahsil, uzun mecburî hizmetlerle
muallim yetiştirileceğini sanmak gafleti, Köy Enstitülerinde en
müfrit ve gayri âdil şeklini almıştır. Bu zihniyet, bu gençlerin halini ve
istikbalini tehdit ederken, her iz'an ve idrak sahibini yurdumuzun da âtisi
üzerinde endişe ile düşündürmektedir. Çünkü haline ve istikbaline ait
hiçbir inkişaf ümidi olmayan ve hakikî kültürden de mahrum insanlar,
bilhassa gelecek nesillerin terbiye vazifesini alırlarsa, tehlike o nisbette
şüphesiz büyük olur"
Köy enstitüleri davasında, iyi kuruluş niyetleri arkasında sistemli,
sinsi, yıkıcı bir kuvvet de, demokrasimize bir düşman gibi çalışmıştır.
Jhon Devvey'in kaynağını ilimden, hürriyetten, insan haklarından alan
köy maarifi kurmak hareketi nerede, köy enstitüleri nerede?.
Elli sene evvel, itiraf etmeliyim ki, ben de her köye bir okul,
bir öğretmen evi yapılsa ve oraya bir öğretmen gönderilse, Türkiye kalkınır
zannederdim. Ne yanlış bir düşünce. İstanbul'u Kalkındırma Cemiyetinin
tertip ettiği bir kongrede, İstanbul vilâyetinde araştırma yapan
İstanbul milletvekilleri, eğer yol, mektep, elektrik, su temin edilirse köylerimizin
kalkınacağını ileri sürüyorlardı. Türkiye Muallimler Birliğini
temsilen bulunduğum bu kongrede, milletvekillerine : "İşte Yakacık Köyü.
Elektriği, beş sınıflı bir ilkokulu, dünyanın en güzel suları, asfalt yolları
var, buna rağmen kalkınmamış? Demek ki kalkınmak için daha
mühim sebepler var. Bakınız burada hiç kimse ağaç dikmiyor, yemiş ağaçları
yetiştirme denemesine girişmiyor. Şimdi sanatoryöm olan çam koruluğunu,
hiç bir yerde şifa bulamıyan veremli kızının, burada iyileşmesi
üzerine bir İngiliz avukatı, bu muhteşem koruluğu kendi elleriyle dikmiş;
çünkü bu İngiliz tabiata yeni bir servet katma terbiyesini mektepte
almıştır. O halde köyde mektep kurarken öğretmeni iyi yetiştirmemişsek,
köyün hayatında bir değişiklik yapmak mümkün değildir"' demiştim.
Elektrik, yol, su terakkinin yarchmcısıdır. Hakikî terakki bir kültür işidir.
Eğer köy enstitüleri ilim adamlarının elinde olsaydı, on senelik bir
tahsil ile aslâ öğretmen yetiştirmek mümkün olmadığı anlaşılırdı. 12-15
yaşındaki çocukların sağlığını bozacak ağır işler gördürülmez ve günde
8 saatlik dersle sağlıkları üzerinde baskı yapılmazdı. Her enstitüye inşaat
masrafı olarak düşmesi gereken o senelerin iki milyon lirası ve şimdiki
paramızla en az on müyon lira ile ne güzel mektep binaları, araştırma
lâboratuvarları, mektep için lüzumlu tesisat yapılırdı; çünkü paranın hesabım
ilim adamları, her devlet dairesi gibi Sayıştay'a verir; ancak kanunî
usullerle sarfiyat yapılabilirdi. Eğer ilim adamlarının elinde olsaydı,
bir senelik uydurma yüksek okul kurarak oradan kendisine öğretmen yetiştirmeğe
kalkışmazdı. Öğretmenler, çalışacakları mıntıkanın ziraî ihtiyaçlarına
göre yetişir ve öğretmenlere modern bir meslek kültürü verilirdi.
20 sene mecburî hizmetli ve 20 lira ücretli öğretmen, 10 lira ücretli
eğitmen yetiştirmenin zararları derhal açıklanır ve önlenildi. Hiç bir öğretmenin
terakkisine sed çekilmez ve öğretmen yetiştiren bu müesseselerde
demokratik hayat tarzı, insana kıymet verme ruhu tesis edilir, demokrasinin
candan koruyucularına istikbal için bir huzur kaynağı olurdu.
İlim adamları, aileye müstenit bir rejimde, {demokratik bir rejimde) 12¬
17 yaşındaki kız-erkek çocukların yatılı olarak bir arada okumalarına hiç
müsaade ederler miydi?
--
spoiler --