bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. iki gündür gördüğüm rüyaların etkisiyle pek korkarak uyanıyorum. bugün de o sabahlardan biriydi. gecenin 3'ünde uyandığım gibi bir daha da uyuyamadım. kulağımdan hiç gitmiyor o çığlıklar, bağrışlar. elim kolum bağlı yardım edemiyorum. ne oluyorsa gözlerimin önünde oluyor. buna rağmen bugün güzel gündü. çünkü güzelim emekli maaşımıza ikramiye geldi. o ikramiye ki göğsü ferahlatıyor. verecekliseniz, piyango bileti gibi sarılıyorsunuz ikramiyeye.

    böyle senede bir gelen ikramiye olunca kendimin elinden tutup kuaföre götürüyorum. senede bir ayağım değiyor kuaförün eşiğine. hiç değiştirmediğim aynı kuaföre gittim. acayip mutluyum. cebim şen. saçımı kestireceğim. bayrama hazır temiz bir çocuk olacağım. saçımı kesen aslan bey beni kapıdan görür görmez, "ooo pia hanım gelmiş. uzun zaman oldu yahu" diye naralı bir selamlamayla karşıladı. "hâlâ iş güç kovalıyoruz gelemedik" dedikten sonra yıkanıyor saçlar. kesime başlanacak. kesim esnasında yapılan kimi muhabbetler eğlenceli olurken kimi muhabbetler can sıkabiliyor. bu sefer komikti. manitalı felandı. her defasında söylemeyi unutmuş gibi, yine aynı şeyi söyledi. "saç rengin çok güzel sakın boyatma." her geldiğimde aynı şeyi söylüyorsun deyip de uzatmak istemediğimden teşekkür edip kestim.

    yine aynı model kesim oldu. hep kulaklarımın hizasında kestiririm. ondan öncesinde üçe vurdurmuştum da annem pek gücenmişti. ama inanılmaz seksi olmuştum. o günleri özlüyorum. belki emekli olduğumda yeniden saçlarımı üçe vurdururum. uzun saç bana gitmiyor çünkü. saçlar oldu kulak hizasında. ilkokula yeni başlayacak kızlar gibi oldum. kesim esnasında aslan bey, " manita yok mu?" dedi. "en son geldiğimde sana anlattığımdan sonra olmadı hiç. böyle çok mutluyum" dedim. "çok değişik bir kadınsın, o kadar müşterim oldu ama senin gibi bir değişiğini görmedim, şeytan tüyü var sende, bayılıyorum sana" dedi. laf lafı açmasın diye başım öne eğik, ona istanbul hikayeleri anlattım. bir kahkaha iki kahkaha üç kahkaha derken bitti kesim. boynum açığa çıktı. ensem ferahladı. allahım ne güzel rahatlık böyle deyip çıkıyorum kuaförden.

    kızılay gürültülü. seçim müzikleri hiç çekilmiyor. oturmak bir de kahve içmek istesem de evin yolunu tutuyorum. fazla evden uzak kalamıyorum. ikramiyenin tamamnı çekip vereceğim bütün borçları ödeyince inanılmaz hafifliyorum. bir de sağlıcakla iş bulduk mu artık eve boş dönmeyiz. market alışverişinin ardından eve geçip akşam yemeğini hazırlıyorum. annem uyuyor. ocakta yemek pişiyor. mutfakta oturup kitap okuyorum. ancak okuyamıyorum. kulaklarımdan gitmiyor rüyalardaki o çığlıklar. ateş bastıkça pencereye koşup kafamı dışarıya uzatıyorum. olumsuz, kötü düşüncelerden artık uzaklaş hey aklım diyorum. bağırmadan, üzmeden, incitmeden konuşuyorum kendimle. artık bırak bu kötü düşüncelerini.

    kuaför muhabbetlerini anımsayıp gülmeye çalıştım. aklıma o kıza verdiğim cevap geldi. kızın suratı bozulmuş sonra sırtını dönüp gitmişti. arada böyle garipliğim tutuyordu. kızılay'a giderken metroda kızın biri yanıma gelmiş saç rengimin çok güzel olduğunu ve hangi saç boyasını kullandığını sormuştu. ben de saç boyasının markası allah demiştim de kız bozulup gitmişti. altı üsttü kahve saç. düz renk. bir alımlısı yok. saç rengimin markası allah.

    bugün çok güzel geçti. istanbul'u özledim. gecenin sabaha değen dar sokaklarını, caddeyi, eda'yı, kepengi indirilmiş dükkan önlerinde sigara tüttüren kadınlarla selamlaşmayı, portakal vodkayı, önce şarap sonra rakı ardında vodka içip saatlerce gülmeyi, buna rağmen bir türlü kusmayı beceremeyen midemin ateşini. arkadaşlarımı özledim. okulu. çalıştığım zamanları. öğrencilerin benimle dalga geçmesini. hareketli dönemlerimi. pia'yı özledim. esas pia'yı. mutfakta insan bir başka güzel özlüyor. radyoyu açıyorum. erdal güney çalıyor. "aşkın sırat köprüsünden ben geçtim sen geçmedin yar" annemin en sevdiği ve dinlerken ağladığı türkü. kimi sevdi de yıllardır içinde sustu. istemediği ve zorla evlilik oldu. annem hâlâ kendi köprüsünde kimini bekliyor. bekliyor da "ah annecim ah annecim yaktın ya beni, bu genç yaşında denizlere attın ya beni" dediğinde ağzı kuruyuveriyor. velhasıl mutfak evin en güzel odası.

    yazılacak yazılar bekliyor. ben henüz birine başlayabilmiş değilim. başlayamadığım gibi eskisi gibi sözcüklerim canlı ve vurucu değil. aklım karışık olduğundan beridir bozuk ve hatalı cümlelerim. yaptığım hataların haddi hesabı yok. bu yüzden parlak dönemlerimi de özlüyorum. özlemek güzel, yeter ki insanın özleyeceği güzel sarnıcı olsun.

    bugün çok güzeldi. çünkü saçlarımı kestirdim.
    #96180 pia | 7 yıl önce
    0kişiye özel