1. şimdi gibi hatırlıyorum. içten içe hoşlandığım, sevdiğim, mektuplar yazıp çekmecede tuttuğum insanın evine akşam yemeği için davetliydim. yurtta kaldığım için, ve aşırı zayıflığımdan dolayı sık sık akşam yemeğine davet ederdi ancak sürekli ertelerdim. yeterince beslenmediğimi düşünürdü. düşünmesi bile beni güzelleştiriyordu.

    gittik. ailesi yatıya gitmiş. kimse yok. mutfağı çok küçük olduğu için yardıma gitmiyorum. tek kişi bile zor sığıyor. sadece bir ocak ve kap kacak yıkamak için lavabosu var. siz düşünün artık. yıllardır o mutfakta yaşayacağıma hayal edemiyorum. görür görmez içime hafakanlar bastı. sofra hazırlanıldı. yemekler yenildi. muhabbet edildi. heyecandan, karnımdan sesler geliyor. gurul gurul. mahcup oluyorum. utanıyorum. sürekli karnımdaki sesleri bastırsın diye sesimi yükseltip konuşuyorum. "seni duyuyorum bağırmana gerek yok" diyor. kıpkırmızı oluyorum.

    sofra kaldırıldı. bulaşıklar yıkandı. bu sefer yardımcı oldum. artık türk kahvelerimizi alıp karşılık oturmak ve bir an önce yüzüne doyasıya bakmak istiyorum. bitter çikolatasıyla kahveler geldi. oturduk. karşılıklı bakışıyoruz. yüreğimde bir tren istasyondan kalkmış gibi hareketli, tez canlı ve düdüğünü öttürüyor durmadan. alanımızdan, edebiyattan, sanattan konuşurken, kahvemi bitirip yanına geçiyorum. elimi saçlarına yaklaştırırken boynuna dokunuyorum. usulca yaklaşıp dudaklarından hafifçe öpüyorum. korkuyorum. tedirginim. tokat atmasını, beni itekleyip evden kovmasını bekliyorum ama yok. tepki de vermiyor. dudakları kıpırtısız. tamam diyorum. gözlerimi açamadan öleceğim. bir daha göremeyeceğim ve benimle konuşmayacak diyorum. diyorum ama iyi ki de öpmüşüm. onu öpüşümden ayrılığa kadar 6 yıl bölüştük hayatı.
    #92500 pia | 7 yıl önce
    0kavram