3 4 ay önce. çocuk kliniğinde nöbetteyim. ama nasıl havalıyım. intörnüm falan demiyorum ha öyle. 'intörn doktor'um diyorum soranlara. hani zaman zaman adı anılan her yerde doktor olduğunu belli eden dana (çok afedersiniz) var ya oyum.
o akşam klinikte bir doçent de nöbetçi. odasında takılıyor. aşırı bilimsel biri. çok az konuşur. bilimsel temelli olmayan diyaloğu neredeyse yoktur falan falan. hayranlık uyandıran biri... neyse telefon çalıyor. açıyorum. durur muyum yapıştırıyorum. 'intörn doktor bunudayazacagim'. karşıdan gelen o hocanın sesi. 'doktor erman. bunudayazacagim rica etsem odama kadar gelebilir misin?'
yahu gelmez miyim? siz bana bir adım gelir misin deyin, ben on adımda on iki adım www.komikkarikatur.net/... yani o derece. 'tabii hocam hemen geliyorum' diyorum.
gidiyorum. ama beni bir görsen öyle bir gidiyorum ki dönüşüm muhteşem olacak gibi gidiyorum. erman hoca bana öyle tıbbi bir görev verecek ki bu gece nöbet bittiğinde eve 'doktor' olarak döneceğim. zaten egom stratosferde ama bir de erman hoca çağırınca işte o zaman yükselerek arşa değiyor başım. hani şu koca ankara bir deniz mesela. kendimi gösteriyorum ve diyorum ki 'işte deryaaaa, işte kaptan!'
kapıyı tıklayıp odasına girdiğimde erman hoca; 'bi hasta getirmiş götür de klinikte yeyin.' diyerek elime bir kasa elma tutuşturuyor. sonra elimde bir kasa elma tıpış tıpış geri dönüyorum kliniğe. kasa da ağır zaten taşıyamıyorum. zayıfcacık bi adamım olm ben. tutacak yerin kenarları elimi acıtıyor. üç adım gidiyorum sonra amele çöküşü yaparak kasayı yere koyup dinleniyorum. ellerimi ovuşturup azıcık daha gidiyorum...
ellerim çok acıyor. çok. ama ellerimden çok nerem acıyor biliyor musun? gururum acıyor, benliğim acıyor, egom kan ağlıyor. ben gibi koskoca(?!) intörn doktora yapılır mı bu be diyorum. o gece nöbette üzüntüden oturup bir kasa elma yiyorum sabaha kadar.
beyne vitamin gittiğinden olacak ki farkındalık yaşıyorum güneşin ilk ışıkları yüzüme vururken . şu canlanıyor gözümde. pis bir su birikintisi yerde. üzerinde yarısı yanmış kibrit çöpü yüzüyor. sonra uyuz bir bok sineği (tekrar çok özür diliyorum) gelip çöpün üzerine konuyor. ve diyor ki; 'işte deryaaaa, işte kaptan.'
erman hocam. o gün bana tıbbi bir şey öğretmediniz evet. ama bana tevazuyu, insanlığı, sevgiyi öğretasdasdasdf. yok lan. hala aynı hıyarım. beyler :(